13 Aralık 2009 Pazar

SÜMERBANK'ın BACALARINA NE OLDU ?

1937 yılında Atatürk tarafından açılışı yapılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının Nazillinin her köşesinden ve çevresindeki köylerden,ilçelerden bile görülen yaklaşık 50 metre uzunluğunda ve 2 metre çapındaki muhteşem bacaları artık görülmüyor.

Nazilli basma fabrikası kapatılırken fabrikanın makinaları, binaları,donanımı ve araçları Adnan Menderes Üniversitesine teslim edildi.

Sümerbank fabrikayı üniversiteye bırakırken hiçbir makine ve techizata dokunmadan bıraktı.Fabrikaya kilit vuruldu işçiler otobüslere bindirilip o anda henüz kapanmamış olan Bursa Merinos ve Bergama fabrikalarına gönderildi.

Bunun böyle olduğunu,Tayfun Talipoğlu'nun hazırladığı Nazilli Sümerbank konusunun işlendiği "Bamteli" programını izleyenler bilir.

O programda fabrikanın son müdürü Kamuran İzer,Tayfun Talipoğlu'nun sorularını yanıtlarken."Makinaların bakımlarını yaptırdığını ve şu anda bile fabrikanın çalışabileceğini" söylüyordu.

VİDEO

Bamteli programı fabrika kapandıktan 1 yıl sonra çekildiğine göre demekki o anda fabrikadaki her şey gibi bacalarda yerli yerinde duruyordu.

Peki ne oldu da bu uzaydan bile görülen dev bacalar birden bire kayboldu?

Şöyle neler olabileceğine dair bir fikir jimnastiği yapalım.

1-Doğal bir afet sonucunda bacalar devrilmiş olabilir.
Bacalar 1991-92 yıllarında yeni saclardan fabrika içinde inşaa edilip değiştirildi, yıkılması imkansız. Böyle olsa bile bacaların enkazının fabrika içinde olması gerekir.

2-İhale ile satılmış ,bizim haberimiz olmaya bilir.
(böyle ise bir açıklama yapılır)

3- Bacalar çalınmış olabilir.
En korkunç olan bu. Eğer böyle bir olay gerçekleşmiş ise...
Nazilli şehrinin ve sorumlu kişilerin isimlerinin tarihe geçmesi,"Minareyi çalan kılıfını bulur" Atasözünün "Fabrika bacalarını çalan,yasal boşluk bulup,kurtulur" olarak değiştirilmesi ve çifte bacayla kırılan rekorun tescil edilip,Guinnes rekorlar kitabına alınması gerekmektedir.

Artık bu rekor Eyfel (Eiffel) kulesi Paris'ten çalınıncaya kadar elimizde kalır.


Bacalar gittikten sonra fabrikanın ve kampüsün etrafı,güvenlik görevlileri ve kameralı sistemlerle donatıldı.

Türk'ün aklı başına iş işten geçtikten sonra gelir.Keşke bu işlem fabrika Adü.ye teslim edilir edilmez yapılsaydı.En azından bacaların akibeti meçhul olmazdı.


Nazilli'nin siluetinin en önemli sembolleri olan Sümerbank Basma Fabrikasının bacaları,Nazilli'yi sembolize eden arma ve logolarda yukarıdaki gibi kullanılıyordu,bacalar artık olmadığına göre logolarında yukarıdaki gibi değiştirilmesi gerekir diye düşünerek bir deneme yaptım.

İnşallah böyle değildir,biri bu konuda açıklama yapar bizleri aydınlatır.

Atatürk'ün mirasına sahip çıkamamanın utancı yetmezmiş gibi, fabrikasının 50 metrelik dev bacalarını çaldıran şehir ve üniversite olarak tarihe geçmenin utancı...

Bu utancı ne Nazilli ne de ADÜ. kaldırabilir.

İlhan ÖDEN

4 Aralık 2009 Cuma

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ ?









TURKCELL Genel Müdürü Süreyya CİLİV




Zonguldaklı Süreyya Ciliv, Sümerbank bursuyla ABD'de Harvard'ı bitirdi. Microsoft'da zirveye ulaştı, Turkcell'in başına geçti. Devleri geride bırakarak dünyanın en iyi yöneticisi seçildi
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, teknolojinin Oscar'ı sayılan Dünya İletişim Ödülü'nü aldı. Londra'da düzenlenen 'Dünya İletişim Ödülleri-World Communication Awards 2009 (WCA)' töreninde 11 uluslararası şirketin yöneticisi arasından 'Yılın CEO'su' seçilen Ciliv, dünyada bu ödülü alan ilk teknoloji şirketi yöneticisi oldu. Ödül gecesinde konuşan Ciliv "Devlet bursuyla okumuş, yatılı okumuş, sonra da çok çalışmış bir Türk vatandaşı olarak, dünyada kendi konumuzda birinci olmaktan çok mutluluk, gurur duyuyorum" dedi.



İLK KUTLAMA BAŞBAKAN’DAN
Sümerbank bursuyla okuyarak dünyanın en prestijli üniversitelerinden Harvard'ı bitirdikten sonra Microsoft ve Turkcell'de yönetim kademesinin en tepesine çıkan Ciliv'i ilk kutlayan ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu.



TÜBİTAK yarışması hayatını değiştirdi
Dünyanın en iyi teknoloji şirketi yöneticisi seçilen Süreyya Ciliv’in hayatında devlet kurumlarının önemli bir yeri var. 1958 yılında Zonguldak’ta dünyaya gelen Ciliv, Ankara Fen Lisesi’ni bitirdi. 1973’te TÜBİTAK’ın düzenlediği Matematik Yarışması’nda Türkiye üçüncüsü oldu. 1977’de aynı yarışmada Türkiye ikincisi olarak kazandığı Sümerbank bursuyla üniversite eğitimi almak üzere ABD’ye gitti. 1981’de Michigan Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği ve Endüstri Mühendisliği bölümlerini bitirdi. 1983 yılında ise Harvard Üniversitesi’nden MBA derecesini aldı. Profesyonel hayata ilk adımını Massachusetts eyaletindeki Metagraphics Company’de Yazılım Geliştirme Mühendisi olarak attı.



MICROSOFT’TA DA ÇALIŞTI
Daha sonra aynı şirkette Uluslararası Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’ne terfi etti. Ciliv 1987’de ABD’de Novasoft Systems şirketini kurdu. Takip eden on yıl içinde bu şirkette Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı pozisyonlarında bulundu. Ciliv 1997’de dünyanın en büyük teknoloji şirketi Microsoft’un Türkiye Ülke Müdürü olarak döndü. 2000’de şirketin ABD’deki merkezine atanan Ciliv, 2007 yılına kadar Microsoft Global Satış, Pazarlama ve Servisler Grubu’nda üst düzey yönetici olarak görevüstlendi. Ciliv, Ocak 2007’den bu yana Turkcell Genel Müdürü olarak çalışıyor.



STAR GAZETESİ

27 Kasım 2009 Cuma



22 Ekim 2009 Perşembe

SÜMERBANK marşı ve şiirleri.




SÜMERBANK MARŞI

Yurdumda yeniliğin ilk adımını attın,
Emeğine göz nuru, alın teri kattın. 
Ata'nın hız verdiği, ulu çınar dalısın,
Renginle deseninle sen, Mehmet'in malısın.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank’sın.

Eskişehir'de mine, İzmir’de tül duvaksın,
Erzincan'da karlı yol, Hereke’de bayraksın.
Beykoz'da kundurasın, Antalya’da mendilsin,
Malatya'da renklerle çiçeklenen bir dilsin.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank’sın.

Bursa'da yeşil büklüm, Yıldız’da mor çinimsin,
Yerli malım, öğüncüm, ürünüm, ekinimsin.
Erzurum'da bar başı, Aydın’da bir zeybeksin.
Kutilde gurbey yolu, Meltemde kelebeksin.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank’sın. 

Adana'da pamuksun, yiğit Maraş'ta telsin.
Her mevsimde baştasın, her bedende güzelsin.
Bir tatlı gülücüktür, Nazilli’de basmalar, 
Goblende meyve verir hevenk hevenk asmalar.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank’sın.

Kayseri'de yücesin, Erciyes gibi başın,
Koynunda yağlık oldun, efelerin, dadaşın.
Elif bacıda fistan, Zeynep’te incir dalsın,
Bazı bir renk gölüsün, gelincik kadar aksın.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank’sın.

Şehirde ucuzluksun, köyde umut kuşusun,
Gülüzar'da güllü şalvar, terli yüzde puşusun.
Saymakla bitmez gücün, her yerde, her an varsın,
Adım başına adın, sen de yurdum kadarsın.
Öncüsün, öğretmensin, ana sütünden aksın,
Duysun adını cihan sen bizim Sümerbank'sın.

Mehmet ERGÖNÜL (Cumhuriyetin 50. yılında Sümerbank 1973) 

SÜMERBANK

Edirne’den Kars’a kadar,
Bütün yurtta eserin var. 
Sana koşar tüm insanlar,
Bir sevgisin sen Sümerbank.

Emeğiyle üretenler,
Sevgi ile tüketenler,
Sende birleşti gönüller,
Bir sevgisin sen Sümerbank.

Kumaşınla, keteninle, 
Halı, kilim, sateninle,
Mutluluk bulduk seninle, 
Bir sevgisin sen Sümerbank. 

 Altmış yılı buldu yaşın, 
Tandır ekmeğin, aşın,
Atatürk attı temel taşın,
Bir sevgisin sen Sümerbank.

Ahmet Yılmaz’ın 1992 yılında düzenlenen Sümerbank sevgisi temalı şiir yarışmasında para ödülü kazanan şiiri.

 ELVEDA EY GÜZEL SÜMERBANK’IM. 

Yirmi yedi senedir uğrunda ömür verdim 
Artık sana elveda ey güzel Sümerbank'ım. 
Vazifemi bitirdim helalleşmeye geldim, 
Artık sana elveda ey güzel Sümerbank'ım
.
Saçlarımda yoktu ak, yüzümde yoktu çizgi, 
Seni bana bağlattı tükenmeyen bir sevgi. 
İçimden gelen sesler her zaman şöyle der ki, 
Artık sana elveda ey güzel Sümerbank'ım. 

Malım gibi çalıştım her iş benimdir dedim. 
Verdiğin paralarla çoluk çocuk besledim. 
Büyüttüm iki evlat vatanımı süsledim, 
Artık sana elveda ey güzel Sümerbank'ım. 

Bir ömür geçti Sümerbank'ın yolunda, 
Yaz'ının sıcağında kış'ının soğuğunda. 
Derken vazifemi bitirdim ömrümün en sonunda, 
Artık sana elveda ey güzel Sümerbank'ım.

Mahmut İDİKUT (Nazilli Basma Fabrikası mamul ambar işçisi) Sümerbank aylık dergi Ocak 1975

 MARANGOZ AHMET USTA 

Akşam buraya karanlık iner. 
Bir sövgü gibi çirkef sularıyla, farelerle, elleri ayakları kirli, 
Sidik kokusu keskin, sağlıksız çocuklarıyla. 
Durmadan yanmış yağda soğan kavurur kadınlar... 
Ben çirkinlikleri sokmam evime. 
Çekerim Sümer'in çiçekli perdesini her bir fakirliğin üzerine. 
Karım makinesi olmadığı için ince ince dikmiştir tüm büzgülerimizi. 
Perdede, minder kenarlarında, kızların entarilerinde... 
Kızlarımın gecelikleri Sümer'dir. Bol renkli, bol büzgülü. 
Yıkanıp geceliklerini giydiler mi, melek gibi olurlar... 
Kimseye bir zararımız yok. 
Ben şen adamım. 
Çekerim Sümer'in çiçekli perdesini dünyanın üzerine, 
Oturur, namusumla kazandığım ekmeğimi yerim çocuklarımla. 

 Yazar: Nezihe Meriç.

SÜMERBANK 

Türkiye’de gayet güzel kurulmuş. 
Bir yarım asırdır yaşın Sümerbank. 
Yapıların Şahane örülmüş. 
Uğurlu, kademli taşın Sümerbank. 

Gece, gündüz çalışırsın yetmezsin. 
Dünyalar durdukça, durur batmazsın. 
Örgün, aslın gibi hile katmazsın. 
Her zaman sağlamdır işin Sümerbank. 

Reklamını köşe Bucak takarsın. 
Her sergide A gruba çıkarsın. 
Memuruna, işçine aynı gözle bakarsın. 
Tükenmez ekmeğin, aşın Sümerbank. 

Sanayide ilk kurulmuş derneğin. 
Birçok dala karışmıştır parmağın. 
Avrupa’ya ışık tutar örneğin. 
Alışın, verişin peşin Sümerbank. 

Deli Hazım hisle vasfetti metin. 
Sende parmağı var mutlak kudretin. 
Yayıldı cihana nam ve şöhretin. 
Semalara çıkar başın Sümerbank. 

 Çukurovalı Âşık Deli Hazım. 
 Şiiri yazan ozan’ın adı "Deli Hazım" ama Sümerbank'ı yok edenlerden daha akıllı olduğu aşikâr.

9 Ekim 2009 Cuma

NAZİLLİ SÜMERBANK AÇILIŞ TÖRENİ

VİDEO

NAZİLLİ BASMA FAB. AÇILIŞ TÖRENİ (9 .Ekim.1937)

VİDEO

NAZİLLİ SÜMERBANK TANITIM FİLMİ (1937)

Bugün 9 ekim 2009 ulu önder Atatürk’ün Nazilli’ye gelerek elleriyle açılışını yaptığı cumhuriyetin büyük eseri Sümerbank Basma Kombinasının 72 . açılış yıldönümü.

Atamızın bize emanet ettiği bu büyük kuruluşa ve diğer emanetlerine sahip çıkamadık.Birbirimize düşüp,bu günlerin gelmesini sabırla bekleyen Türkiye’yi mandacı ve dışa bağımlı hale getirecek liberal ekonomist siyasetçilere gereği gibi karşı duramadık.

Artık kaybettiğimiz değerlerin ötesinde cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı ve asıl önemlisi vatanımızı kaybetme noktasına doğru hızla ilerliyoruz.Maziye bakıp ağlama ve mazeret arama zamanı çoktan geçti.

Artık,ne zaman ?

Sistemli bir şekilde eserlerini yok ederek Atatürk’ü ve yeniliklerini unutturmaya çalışan zihniyetin oyunlarını seyretmekten vazgeçeceğiz.

Ne zaman ?

20 yıldır hiçbir siyaset üretmeden koltuk muhafaza memuru gibi çalışan politikacıların zincirlerinden kurtulacağız.Daha ne kadar sağcılık,solculuk morfiniyle uyuyup memleketimizin,demokratik kuruluşların,milli değerlerin uçup gidişini "öküz'ün trene baktığı" gibi seyredeceğiz?

Ne zaman ? Aklımız başımıza gelecek ?

İlhan ÖDEN

18 Eylül 2009 Cuma

TEŞEKKÜRLER Sayın Haluk ALICIK


Nazilli belediye başkanı Haluk ALICIK Nazilli'li şehitlerimizin isimlerini park,cadde ve bulvarlara vererek yeni bir uygulama başlattı.Her Nazilli'li gibi bende bu geç kalmış uygulamaya gönülden destek verip,Sayın Haluk ALICIK'ı vefakar davranışından dolayı kutluyorum.


Şehitlerimizin isimlerinin çeşitli yerlere verilmesinin Sümerbank ve Atatürk konulu bu site ile ne bağlantısı olabilir diye düşünebilirsiniz.Ben konuya herzamanki gibi kendi penceremden bakıp sizlere çocukluk anılarımda özel yerleri olan iki sümerbank kökenli şehidimizi elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım.



FOTOĞRAFI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN


Erdal DOYRAN
O yıllarda ailem Sümerbank Vazife evlerinin 186 sokak 23 Numaralı lojmanında oturuyordu,tam karşımızdaki 22 numaralı lojmanda ise Sümerbank dokuma ustalarından Mustafa DOYRAN ve ailesi oturmaktaydı.Anne Mürüvvet hanım, Gülser,Erdal,Erol ve Ali ailenin diğer fertleriydi. Gülser abla ilkokul öğretmeniydi,Erdal abi ise havacı astsubay.Yaşça daha küçük olan Erol ve Ali kardeşler ise öğrenciydi.Aileyi kısaca tanıdıktan sonra fazla uzatmadan sizlere hatırladığım kadarıyla Erdal abiyi anlatmak istiyorum.

20 yaşlarında orta boylu fazla konuşmayan, yürürken başını yerden kaldırmayan, temiz ve iyi giyinmeye dikkat eden oldukça yakışıklı bir gençti.Bazen sokakta top oynarken bize katılır o sıralarda 8-10 yaşlarında olduğumuz için ayağından topu alabilmek için çırpınırdık.

Sonra birgün malum haber geldi Erdal abi şehit olmuştu,o zamana kadar şehit olmanın ne olduğu konusunda fazla bilgim yoktu.Herkes perişan oldu ailesi,arka arkaya gelen ölümler ve başka olaylar sebebiyle bir daha toparlanamadı.Sanırım şu anda sadece Birsen abla hayatta kaldı.

Tatil dönüşü şimdiki evimin önündeki küçük parkta Erdal DOYRAN parkı tabelasını görünce içimi hüzün dolu değişik duygular kapladı.Çocukluk günlerimde evimin 10 metre karşısında oturan Erdal abi ile 38 yıl sonra yine karşı komşu olmuştuk.

Şimdi sizlere şehitlerimizi hiç olmazsa ismen yaşatmak için başlatılan ve uygulanan fakat bu uygulamadan Nazilli şehit listesinde ismi olmadığı için yararlanamayacağını sandığım,yine bizimle aynı sokakta oturup Erdal abiden bir yıl sonra aynı kaderi paylaşıp şehit olan başka bir komşumdan dahsedeceğim.



FOTOĞRAFI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

http://www.tayyareci.com/hvsehitleri/cilt3-1966-98/1970-1973/110.htm


Muammer AKGÜN

Nazilli Sümerbank Basma fabrikasının mekanik atölye,takımhane ustası Selahattin AKGÜN'ün iki oğlu vardı. büyüğü Muammer, küçüğünün ismi Basri idi.

Sizlere Pilot teğmen Muammer abiyi hatırladığım kadarıyla anlatayım. Orta boylu,annesi,babası ve kardeşi beyaz tenli olmasına rağmen onlara nispeten,daha esmer,kendine güveni açıkça görülen,rahat,yakışıklı,modern bir gençti.

Beyaz tenli,renkli gözlü,kızılımsı kahverengi saçlı çok güzel bir nişanlısı vardı. Nazilliye geldiklerinde tüfeklerini omuzlarına alıp birlikte ava gittiklerini ve kemerlerinde 4-5 ördekle döndüklerini hatırlıyorum.

Evleri yine 186 sokak ile Sümerbank fırınının yanından gelen yolun kesiştiği noktadan 20 metre içerde bizim eve 30 metre kadar uzaklıktaydı.Aşağı yukarı tahminen şimdiki Sümerpark alanındaki yüzme havuzlu düğün bahçesinin giriş kapısının olduğu yerdeydi.

1972 yılında onunda şehadet haberi gelince havacılığın ne kadar tehlikeli ve cesaret isteyen bir meslek olduğunu daha iyi anladım.Muammer abi herhalde ailesi oralı olduğu için İzmir'e defn edildi.

Belediye web sayfasında Nazilli şehitleri listesinde ismini görmeyince herhalde sebep budur diye düşündüm.

Sayın belediye başkanımız Haluk Alıcık'a başlattığı bu güzel uygulamadan yararlanamayan vatan için canını vermekten çekinmemiş ama gözden kaçmış şehitlerimizin varlığını hatırlatma görevininde bizlere düştüğünü düşünerek paylaşıyorum.
Muhabbetle...


Sayın başkanım uygun bir yere Şehit Pilot teğmen Muammer AKGÜN ismi olabilirmi,ne dersiniz?


İlhan ÖDEN 18.8.2009 NAZİLLİ

15 Temmuz 2009 Çarşamba

NAZİLLİ BASMALARI



VİDEO

http://www.youtube.com/watch?v=lkCJN7mif10



1937 yılında Atatürk'ün Nazilliye gelerek kendi elleriyle açılışını yaptığı,2002 yılında dayatılan İMF politikaları sebebiyle kapatılan,Sümerbank Nazilli Basma Müessesesi anısına,fabrika ürünlerinden derlediğim özgün Nazilli basması desenlerinden oluşan belgesel nitelikli video kaydını paylaşıyorum.Başka desenlere ulaştığımda inşallah onlarıda video haline getirip paylaşacağım.

Aşağıdaki linkte videoyu daha büyük boyut ve daha yüksek çözünürlükte izleyebilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=lkCJN7mif10

6 Mayıs 2009 Çarşamba

NAZİLLİ BASMA FABRİKASININ GENEL YAPISI


Sümerbank İnşaatı bitmek üzere İtfaiye-Atölye arası

VİDEO
Orjinal NAZİLLİ KOMBİNASI Tanıtım Filmi

NAZİLLİ KOMBİNASININ GENEL YAPISI

1937 yılında Atatürk tarafından açılışı yapılan Sümerbank Nazilli Basma kombinası tüm ihtiyaçlarını kendi imkanlarıyla gerçekleştirecek şekilde planlanarak inşa edilmişti.Dışarıdan sadece hammadde ve güç santralında yakıt olarak kullanılmak üzere toz kömür alınıyordu.
Fabrika kendi elektrik ve buhar enerjisini üretip,hammaddeyi imal hale getirip satışa sunuyor,aynı zamanda makine yedek parçalarını ve mekik,masura,vurucu kol gibi sürekli kullandığı yardımcı malzemeyi de kendi üretiyordu.


Teknik detaylara girmeden kabaca anlatırsak.


1950 yılları İplik - Bobin'de işçi kızlar


DOKUMA KOMPLE USTALARI 1950 yılları


VİDEO (Basma-İplik)


VİDEO (iplik)

MENSUCAT İŞLETMESİ

Pamuğu ön işlemeden geçiren çırçır ünitesi
Pamuğu iplik haline getiren iplik ünitesi
İpliği dokumaya uygun hale getiren ihzarat bölümü
Dokuma tip ve şeklinin ayarlandığı tahar bölümü
İpliği dokuyup kumaş haline getiren dokuma
Dokunan kumaşın hatalarını kontrol edip gideren
Ham kontrol bölümü.
Yardımcı birimler
Tefe bakımı ve saraçhaneler
Koltuk (yedek parça) ambarı




VİDEO ( Basmahane)

BASMA İŞLETMESİ
Desen çizim bürosu
Çizilen deseni baskıya uygun hale getiren gravür dairesi
Desen silindirlerinin krom işlemlerinin yapıldığı bölüm.
Tekstil boyalarını hazırlayan boyahane.
Baskı işleminin yapıldığı basma işletmesi
Basılan bezi terbiye eden üniteler

Kalite kontrol ve Katlama ünitesi.
(Planlama servisine bağlı)



VİDEO

(Haşıl,Tahar,Yeni Dokuma,Atölye,iplik,Basmane,Takımhane)


MAKİNA ENERJİ
Mekanik atölye (torna-freze ve talaşlı işlem yedek parça imalat)
Temerküz atölyesi (Pres-takoz,masurahane,mekikhane,teknik kont.)
Dökümhane (Model hane) (Maça bölümü)
Kaynakhane
Marangozhane
Resimhane
Demirhane
Tenekehane
Tarakhane
Ölçü ve tartı aletleri tamir birimi
Teknik kontrol
Enerji büroları.

Sümerbank'ın vurucu tim'i DOKUMA MAKİNA BAKIM PERSONELİ 1995


Dokuma Makina Bakım Futbol Takımı 1991

VİDEO

(Boya,Beyazlatma,Atölye,Basma Mak.Bakım,İplik)


Makina bakım
İplik makina bakım
Dokuma makina bakım
Basma makina bakım
İhzarat bakım
Oto tamirhanesi
Makina yağcıları

Kazan dairesi
Buhar santralı.
Türbün dairesi
Ana tablo
Kazan dairesi işletmesi
Kazan bakım
Buhar dağıtım bölümü
Kömür taşıma ve kül boşaltma birimleri
Pompa dairesi

Su santralı
(fabrika ve lojmanların su ihtiyacı)
Elektrik bakım
İnşaat bakım
(fabrika işletme ve lojmanların inşaat badana işleri)
Telefon santralı
(fabrika dahili)


İşletme muhasebesi çalışanları 1995



İDARİ BÖLÜM
Haberleşme servisi
Muhasebe servisi
İşletme muhasebesi
Vezneler
Personel servisi
Tahakkuk servisi

VİDEO (Müdüriyet-Ambarlar)

Ticaret servisine bağlı birimler
Hammadde ambarları
Yedek parça ambarları
Kırtasiye ve sair maddeler amb.
Mamul ambarları
Gıda ambarı
Kimyasal madde ve boya amb.
Hurdalıklar
Alım servisi (Mubayaa ve Hammadde Eksperleri)
Satış servisi
Taşıma işçileri.(Hamallar)

Sosyal hizmetler
Sosyal tesislerin idaresi
(Sinema,düğün salonu,işçi ve memur lokalleri,Park bahçe)
Misafirhane
Bekar pavyonu (Bekar işçilerin barınağı)
Tren işletmesi (Gıdıgıdı)
Revir
Kreş ve çocuk yuvası
Hastane (SSK. kurulmadan önce fabrikanın kendi hastanesi vardı)
Bahçıvanlar
Banyo ve tuvaletler.
Fabrika fırını (işletme ve mensupların ekmek ihtiyacı için)
Buzhane (işletme ve mensuplara buz sağlamak için)
İşçi yemekhanesi
Memur yemekhanesi
Çamaşırhane
Odacılar,Garsonlar ve temizlik görevlileri
Sağlık personeli.
Oto Garajı
Tavla (Motorlu araçlar yaygınlaşmadan önce atlar kulanılıyordu)
Terzihane (iş elbisesi ve diğer dikim işleri)

PLANLAMA
Planlama servisi (etüd işlemleri)
Kalite kontrol merkezi
Fizik laboratuarı
Kimya laboratuarı

Eğitim uzmanlığı
(Personel ve stajyer yetiştirme)

Kütüphane
(Teknik ve kültürel kitaplık)

GÜVENLİK UZMANLIĞI
Fabrika güvenlik birimi
İtfaiye servisi


SÜMERSPOR'un şampiyon voleybol takımı 1990


SÜMERBANK’IN KURDUĞU – DESTEKLEDİĞİ DERNEKLER
Yardım sandığı (EKONOMA)
Ölüm yardımlaşma derneği
Sümer Camii derneği.
Sümer vakfı
(Öğrencilere burs )
Sümerspor kulübü

(futbol,basketbol,boks,güreş,masatenisi,voleybol,atletizm takımları ve bu sporların yapılmasına uygun salon ve tesisler)
Bu derneklere tüm çalışanların maaşlarından kesilen aidatlarla destek veriliyordu, ayrıca bina ve diğer ihtiyaçlar fabrika tarafından karşılanıyordu.

SÜMERBANK BASMA FABRİKASI CAMİİ



SÜMER MAHALLESİ MUHTARLIK BİNASI

Sümerbank tarafından inşa edildiği kanısındayım.



SÜMERBANK'IN YAPTIĞI-DESTEKLEDİĞİ EĞİTİM KURUMLARI
Sümer ilkokulu
Sümer çocuk kütüphanesi

(Bu kuruluşlar Sümerbank mensuplarının çocuklarına hizmet içinaçılmış milli eğitime bağlı fakat her türlü araç gereç ve diğer ihtiyacıfabrika tarafından karşılanan kuruluşlardı. Sümerbank, Nazilliçevresindeki tüm kamu kuruluşlarına ve okullara aynı desteği herzaman vermiştir.)

Yazımda teknik ayrıntılara girmeden yüzeysel olarak fabrikanın anayapısını anlatmaya çalıştım.

Görüldüğü gibi neredeyse bir şehir gibi her türlü ihtiyacı düşünerekbağımsız bir kombina olarak tasarlanıp başarıyla hayata geçirilmiş,yardımcı sosyal tesis ve kuruluşlarla yapısını tamamlayıp mükemmelbir sistem oluşturmuş üstelik bunları günümüzden yetmiş yıl öncetüm imkansızlıklara rağmen yapmayı başarmışlar.İlerideki yazılarımda,kombinadan ziyade, özel birimler,bağlı dernekkuruluşlar ve eğitim kurumları hakkında ayrı ayrı başlıklar altında,anılar ve detaylarla destekli bilgiler vermeye çalışacağım.

Bilgiler bir yerlerden alıntı olmayıp gözlemlerim ve büyüklerimdenaldığım bilgiler ışığında olacak.

Dilim döndüğünce, Atatürk'ün mirasını kendi penceremdengöründüğü şekliyle yeni nesillere anlatmaya devam edeceğim.

Muhabbetle..

İlhan ÖDEN

NOT:
Elinde Nazilli Sümerbank fabrikası idari ve işletme birimlerine
ait toplu personel fotoğrafı olan arkadaşlar aşağıdaki mail adresimden bana ulaştırırlarsa ilgili bölümde fotoğraflarını yayınlarım.
ilhanoden@hotmail.com

1 Mayıs 2009 Cuma

NAZİLLİ SÜMERBANK HASTANESİ

İlk hastane binası

Hastane personeli,ilk hastane kapısı önünde
(orjinal boyutta görmek için fotoğraf üzerine tıklayın)


SÜMERBANK HASTANESİ

Sümerbank hastanesi fabrikanın kuruluşuyla birlikte faaliyetine başlamış,Nazilli'de henüz başka hastane olmaması sebebiyle bölgede salgın halinde görülen sıtma hastalığıyla mücadelede çok önemli görevler üstlenmiştir.

Hastanenin ilk binası sonradan müdüriyet binası olarak kullanılan fabrika içindeki ana binadır. Binanın sığınak bölümüne inildiğinde hastane günlerinden kalma bölümlerin hala aynı şekilde durduğu görülebilir.

Hastanede ameliyathane, röntgen cihazı,diş,kadın hastalıkları,dahiliye ve diğer poliklinikler,eczane ve laboratuar mevcuttu 40 yatak kapasiteli hastane hizmetine bu binada devam etmiş,Sosyal sigortalar kurumunun kuruluşuyla fabrika bünyesindeki faaliyeti sona ermiştir.

Hastane 1958 yılında fabrika lojmanlarının "U Apartmanlar" ismiyle anılan bölümünün güney binasına taşınarak 50 yataklı SSK. hastanesi olarak 1968 yılına kadar hizmete devam etmiş,
daha sonra devlet karayolu kenarındaki yeni yapılan SSK hastanesi binasına taşınarak Nazilli halkına hizmet etmiş,SSK hastanelerinin sağlık bakanlığına devredilmesiyle 82. yıl devlet hastanesi olarak isim değişikliğine gidilmiştir.

Hastanenin SSK 'a devriyle fabrika sağlık defterini kapatmamış hastaneye 3o metre uzaklıkta olmasına rağmen kendi bünyesinde sağlık personeli bulundurarak acil durumlarda müdahale , tansiy0n,enjeksiyon,aşılama kampanyalarına devam etmiştir.Fabrika kapanıncaya kadar bazen tek bazen iki anlaşmalı hekimle sağlık hizmetine devam edilmiştir.

Bunlardan ayrı Sümerbank Genel Müdürlüğüne ait gezici mobil röntgen aracıyla periyodik olarak Türkiye’deki tüm Sümerbank personelinin göğüs hastalıkları kontrolü yapılmıştır.Kontroller personelin çalışma kartlarına işaret konularak sıkı bir şekilde takip edilmiş.Hastalık başlangıcı saptanan personelin hastane sevkleri yapılıp.Tedavileri takip edilmiştir.

Fabrikanın boyahane ,basmahane gibi kimyevi maddeler kullanılan ve dökümhane gibi zehirli ve havası kirli olan bölümlerinde çalışan personele her gün ayran veya süt verilerek o günlerin şartlarında personeli korunmaya gayret edilmiştir.

Görüldüğü gibi Sümerbank sağlık konusunda Nazilli'ye ve çalışanlarına elinden geleni esirgemeden yapmış.Özellikle sıtma ile mücadelede cumhuriyetin uzanan sağlık eli olarak hastalığı Nazilli gündeminden silmeyi başarmıştır..


İlhan ÖDEN

9 Nisan 2009 Perşembe

SÜMERBANK VAZİFE EVLERİ (memur-işçi Lojmanları)


Daha büyük boyutta görmek için şema üzerine tıklayınız.
Nazilli Sümerbank fabrika ve lojmanlar yerleşke planı
Çizime ilave ve düzeltmeler İlhan ÖDEN


Nazilli de Sümerbank Basma fabrikasında çalışan işçilerinin oturdukları lojmanlara "Vazife Evleri" denirdi.Bu ismi kim taktı bilmem ama resmi yazışmalarda ve mektup adreslerinde lojman yerine özellikle böyle yazılırdı.Lojmanlar, fabrika alanının tam karşısında inşa edilmişlerdi. Fabrika ile lojmanları birbirinden iki tarafı ağaçlı bir cadde olan Hürriyet caddesi ayırıyordu.

Lojmanlar çeşitli genişlikte,genel olarak içinde oturanın fabrikadaki hiyerarşik mevkiine göre farklı kategorilerde puanlama ile dağıtılıyordu.O zamanlar fabrikada 3000 den fazla personel çalıştığından herkese yetecek sayıda lojman olmadığı için böyle bir sistem geliştirilmişti.

Öncelik Acil durumda fabrikaya çağrılması muhtemel personeldeydi,sonra ailedeki çalışan sayısı ve kıdem gibi seçenekler değerlendirilirdi.


Arka sıra 9. Apartman.

Fabrikaya en yakın yapılar iki kat ve zeminden oluşan bizim o zaman "Apartman" dediğimiz sonradan olmadığını anladığımız 2 oda ve salon olarak simetrik inşa edilmiş karşılıklı 6 ailenin oturduğu binalardı üst iki katta memurlar bodrumlarda ise fabrikada sıradan işlerde çalışan vasıfsız işçiler otururdu.Bu yapılar " bekar pavyonu" olarak ileride bahsedeceğim sosyal tesise kadar 5 adet ön sırada, 9 blok arka sırada inşa edilmiş çam ve meyve ağaçlarıyla çevrili diğerlerine göre en yüksek binalardı.

U harfine benzer şekilde yapıldığı için “U apartmanlar” olarak adlandırılan zemin katsız diğerlerine göre biraz daha alçak yapıdaki apartmanlarda çoğunlukla yine memurlar birkaç tanesinde ise işçiler otururdu. Bu iki apartman bloğu arasında fabrika misafirhanesi,fırını ve yardım sandığı (ekonoma) yer alır ayrıca birbirine bitişik olarak inşa edilmiş,sanırım fabrika inşaatı sırasında üst düzey kişilerin kaldığı sonradan lojman haline getirilmiş lojman alanında başka benzerleri olmayan değişik planla inşa edilmiş yapılar vardı bu binaların betonarme olanlarında yine memurlar yakınındaki küçük bloklarda ve ahşap olanlarda işçi aileleri kalırdı.

1940 yıllarında İstanköy adasından kaçarak gelen mülteci soydaşlarımız
 için yapılan  bizim “barakalar”tabiriyle andığımız ahşap ve tek odalı tren vagonu gibi bitişik nizam sıralanmış, o evlerde 3-4 sayıda çocuklarıyla nasıl kaldıklarını tam çözemediğim,vasıfsız işçi aileleri kalırdı.Yapıldığı yıllarda banyosu olmayan U apartmanlar ve bu evlerde sağlıklı banyo yapma imkanı olmadığı için barakalar yıkıldıktan sonra tadilatla Sümer çocuk kütüphanesi haline dönüştürülen büyükçe bir banyo binası,toplu olarak kullanılırdı. Bina ile Sümer ilkokulu arasında içinde bu binaya sıcak su veren tekerleksiz lokomotife benzer buhar kazanı bulunan küçük bir bina daha vardı.Barakalar U apartmanların üç tarafına sıralı vaziyette uzun yıllar kullanıldı.Sonradan fabrikada personel sayısı azalınca ve binalarda çok yıprandığı için hepsi birden yıktırıldı.

Bekar pavyonundan daha aşağıda ve fabrikanın sonunda tavla binalarının yakınında yine böyle değişik yapıda inşa edilmiş işçilerin oturduğu fakat barakalara göre çok daha kullanışlı betonarme bitişik bahçeli küçük evler vardı.

Bu saydığım binalar ve Sümer ilkokulu arkasından suyu az bazen hiç akmayan bir kanal geçer kanalın öbür yakasında ise bizlerin oturduğu bu binalardan sonra inşa edilmiş sokak ve caddeleri geometrik şekilde üç değişik ebatta yine hiyerarşiye göre işçilere verilen tek tek bahçeli evler vardı.Kaç yılında yapıldı tam olarak bilmiyorum ama benden birkaç yaş büyük arkadaşlarım tek evlerin 1950-55 yıllarında inşa edildiğini hatta yolarının inşaatını hatırladıklarını söylemişlerdi.

Babamdan duyduğuma göre önce bu evler işçilerin oluşturduğu bir kooperatif şeklinde yapılmaya başlanmış, ya işçiler kooperatifi gerçekleştiremediği için ya da Sümerbank böyle istediği için sonradan fabrika mülkiyetine geçmiş sağlam şirin binalardı.

Bu binalar diğer binalara göre daha çok beğenildiği ve daha kullanışlı olduğu için plan ve proje olarak hemen hemen aynı binaları Nazilli de "Şirin evler",Kuşadası'nda ise meşhur "Nazilli Sitesi" evleri olarak kopyalanmış olarak görmekteyiz.

40. yıl nutkunda lojman sayısı 438 olarak belirtilse de ,kapatılan bekar pavyonu,fırın,hastane ve aradaki küçük binaların lojmana çevrilmesiyle sayı aklımda kaldığı kadarıyla 480 kadar olmuştu.

Saydığım tüm binalar ağaçlarla çevrilmiş güzel bahçeler içinde küçük ama sağlam ve şirin evlerdi. Hepsinde elektrik,su ve bina içi tuvalet sistemi vardı,barakalar hariç her evde termosifonlu banyo mevcuttu. 1970 yıllarına kadar lojmanların badana ,boya,elektrik su tesisatı ve diğer bakımları fabrika personeli tarafından yapılırdı.Evlerde kurban bayramı yakını haricinde hayvan beslemeye izin verilmez şikayethalinde hayvanları olanlar lojmandan çıkarılırdı.Bahçe,bahçe duvarı şekilleri bile takip edilir bakımsız olanlara gerekirse müdahale edilirdi.

Abartısız Nazillinin en güzel,en düzgün yolları lojmanlar arasındaydı Nazillililer bisiklete binmek için lojmanlar arasındaki yollara gelirdi.Pazar günleri lojmanlar arası sanki bayramyeri gibiydi. Hani bazı kitaplarda eski İstanbul anlatılırken “Beyoğlu’nda kravatsız gezilmezdi” gibi sözler söylenir ya.Aynısı Nazilli içinde geçerliydi .Özellikle pazar günleri annelerimiz,babalarımız daha modern daha güzel giyinir.Aynı şekilde şehirden gelen akraba ve dostlarımızda ziyarete gelirken giyimlerine özen gösterirlerdi.

Fabrika lojmanlarında Avrupa modası 5-6 ay gecikmeli olarak aynen takip edilirdi.Bunun nasıl olduğunu hemen anlatayım. O yıllarda Almanya'da işçi olarak çalışmaya giden akrabalarımızdan büyük satış mağazaların kataloglarını yada “Burda” gibi moda dergilerini getirtir kataloglardan beğenilen elbise modellerinin Nazilli Basması kopyaları hemen dikilirdi.Kataloglar elden ele dolaşır hatta para ile bile satılırdı.

Güvenlik sorunu olmadığı için aileler rahatlıkla çocuklarına izin verir, aileler arasında akrabalardan daha sıkı dostluklar kurulurdu.Gece sokaklarda elektrikli aydınlatma yapıldığından geç vakitlere kadar sokaklar cıvıl cıvıl olurdu. Özellikle yaz geceleri sokaklar arasında gruplar halinde dolaş mak ,fabrika bahçesinde oturmak,yazlık sinemaya gitmek,yine fabrika bahçesinde güzellik yarışması veya halkevi müzik gruplarının periyodik konserlerini izlemek en sevilen eğlencelerdi.

Lojmanlardan dışarı çıktığımızda kendimizi sudan çıkmış balık gibi hissederdik.Şehrin ortasından geçen hürriyet caddesi "paket taşı" dediğimiz yontularak şekil verilmiş doğal taşlarla döşenmiş arabaların üzerinde zıplayarak yol aldığı genişçe bir sokaktı,belediye çevresi ve çarşı dışında Nazilli de çamursuz yürünecek yol yoktu.Yine buralar dışında evlerde elektrik ve su yoktu.Halk kullanma suyunu sokak çeşmelerinden kovalarla doldurarak ihtiyacını karşılardı.Bu evleri görün ce lojmanlar gözümüzde daha da yücelirdi.


Lojmanlarda oturan ailelerin çoğu başka yerlerden Nazilli'ye gelmiş burada evlenip çoluk çocuğa karışmış işçiler olduğundan haliyle çocuklarıda aşağı yukarı aynı yaş gruplarındaydı bu yüzden hiç arkadaş sıkıntısı çekmedik,her sokakta onlarca çocuk bir o yana bir bu yana koşar binbir çeşit oyunlar oynardık. Bizi kısıtlayan tek şey gece vardiyasında çalışıp gündüz uyuyan babalarımızı uyandırma korkusuydu.

Evlerimizde kışın yakacak olduğumuz odun ve talaş bile Sümerbank ağaç atölyelerinden gelirdi. Düşünün 450 tane lojmana bir kış boyunca yetecek kadar talaş ve çıkıntı tahta verecek kadar ta -laş çıkaran bir üretim.Türkiye’deki diğer Sümerbank ve özel tekstil fabrikalarının mekik,masura ve vurucu kol imalatı Nazillide yapılıyordu.

Herkesin evinde olmasa da bazılarımızda fabrikanın verdiği demirbaşa kayıtlı içi galvanizli elektrik siz buz konularak soğutan buzdolapları vardı. Yazın çok sıcak olan Nazillide yemekleri korumak için fabrika her eve yarım kalıp (yaklaşık 0.5 metreküp) buz verirdi.Evlerimizde yine demirbaşa kayıtlı metal somya ve yün battaniyeler vardı.Emekli olan eşyaları başkasına devrederdi.Yine lojman devir teslimlerinde evde hasar olup olmadığı sosyal hizmetler tarafından tespit edilirdi.Kısaca Sümerbank için personeli çok değerliydi,elindeki tüm imkanlarını personeli için kulla
nırdı.

Hatta fabrika itfaiye araçları yolların tozunu önlemek için yaz günleri beton yollarda sulama,ağaç larda çeşitli hastalıklara yönelik ilaçlama yapardı.Yine fabrika personeli,evlerde ve kanalizasyon larda zararlı böceklere karşı İlaçlama yapardı. Her yıl fabrika itfaiye grubu tüm lojmanların baca temizlik işlemlerini mutlaka yapardı.

1964-65 yıllarında Kıbrıs ta olaylar ortaya çıktığında olası bir Yunan hava saldırısına karşı evleri mizde karartma, sirenler çalarak uyarıldığında nasıl fabrika yeraltı sığınaklarına gideceğimiz,neler yapacağımız hakkında ailelerinize uygulamalı eğitim verilmişti. Fabrikanın Türkiye için ne kadar değerli olduğunu o zaman daha iyi idrak etmiştim.





Yardım Sandığı (EKONOMA)


Daha sonra detaylı anlatacağım,fabrika fırını,berberi,kasabı,manavı,büfe ve süpermarketi (Yar dım sandığı) ilkokuluyla her yönüyle mükemmel bir şekilde planlanmış bir organizasyon halindeydi hatta ortaokul ve lise için şehre giden öğrenciler bile fabrikanın gıdıgıdı trenini kullanıyorlardı.

Biz bunları 1950-1960 yıllarında yaşadık.2010 yılına girerken Türkiyede ve dünyeda binlerce çalışanına böyle imkanlar sunan başka kaç tane işletme vardır? Ya da varmıdır?

Arada bir çıkan lojmanların içinde oturanlara satılacağı söylentileri bizleri ve ailelerimizi hep heye canlandırmıştı.Bu söylentiler zaman zaman tekrarlayarak yıllarca sürdü,kim bilir kaç nesil bir gün bu evlere sahip olma hayaliyle yaşadı....

Fabrika kapatılınca lojmanlar sus payı olarak Nazilli belediyesine verildi.Nazilli belediyesi Sümer bank’ın kapatılmaması yönünde kayda değer hiçbir girişimde bulunmadı. (Başkan Esat ERGÜLER dönemi)

Belki de kapanan fabrikaların içinde halkı tarafından en az desteklenen yer Nazilli'ydi.Bunda en önemli faktör fabrika çalışanlarının fazla ücret aldığı,yeterince çalışmadığı yönünde Nazilli halkına yapılan aleyhte propaganda kampanyalarıydı.

Fabrika işçisi çok para alıyordu bu doğru ama neye göre çok para alıyordu.Hükümetin popülist toplu sözleşme yaklaşımıyla İstanbul da çalışan işçiyle,Nazillide çalışan işçiye,yeraltında çalışan maden İşçisiyle şeker fabrikasındaki garsona aynı parayı vermesinden kaynaklanan bir yanlışlıktı. İstanbul şartlarında işçiye yetmeyen para,Nazilli şartlarında büyük paraydı.Hükümet parayı vermişken işçi almayayım mı diyecekti.

Belki de bu dedikodular,düşmanca abartılar fabrika kapatılınca halkın Tepki vermemesi için özellikle yayılıyordu.Sonuçta fabrika kapandı,işçiler ağlayarak Bursa ya Bergama ya gitti.Fabrika da Adnan Menderes Üniversitesinin oldu.

Çocukluk anılarımızla dolu Sümerbank vazife evleri arazisi ise Nazilli Belediyesinin.Arazi şimdi çok güzel bir park haline getirilip halkın hizmetine sunuldu.

Nazilli arazi bakımından çok şanslı bir yer böyle bir park yapmak için onlarca alternatif arazi bulunurdu.

Burada bulunan 500 tane konut kaba inşaat gibi düşünülüp altyapı ve tesisatlar 10-15 milyarlık yatırımlarla yenilense,ihtiyaç sahibi olan fakir vatandaşlara bedeli taksitlerle ödenecek şekilde verilse ne olurdu? Bence çok daha iyi olurdu.Böylece 500 aile başını sokacak güzel,sağlam ve yeşillikler içinde mustakil bahçeli evlerde oturur vesile olanlara da ömür boyu dua ederdi. Üstelik Nazilli'de böyle bir projeye çok ihtiyaç olmasına rağmen yapılmadı.

Belki de yapılmamasın altında bizim bilmediğimiz başka etkenler yada geçmişin gizli kalmış kompleksleri yatıyordu.

Sümerbank 70 yıl önce 500 konutu,yollarıyla,kanalizasyon,su elektrik, fırın ,kütüphane, okul ve cami'siyle yapıp çalışanlarına sunmuş.
50 yıl boyunca bu binaların her türlü bakımını gerçekleştirmiş. Acaba 110 bin nüfuslu Nazilli'nin belediyesi şimdiki geniş imkanlarıyla bu hizmeti yapabilirmi ? Zannetmiyorum. .

70 yıl önce oluşturulan Avrupai yaşam standartlarına yakın ortamlar model alınıp geliştirilip başka yerlerde uygulanacağına, zaman içinde yok ediliyor. Halkımız sosyal hayattan yoksun depreme dayanıksız, sağlıksız,düzensiz,trafik ve asayiş bakımından güvensiz beton yığını şehirlerde yaşamaya çalışıyor.

Muhabbetle...

İlhan ÖDEN

6 Nisan 2009 Pazartesi

TÜRKÜ ve ŞİİR'lerde NAZİLLİ BASMASI

NAZİLLİ BASMALARI NAZİLLİ'DE DOKUNUR

Bazı yazılı kaynaklarda böyle bir türkünün varlığından bahsediliyor.Nazilli'de söylenen,halk tarafından yakılmış böyle bir türkü yoktur.Söylenen ezgiyi Nazilli Öğretmen Okulu'nun çok değerli müzik öğretmeni Ahmet KAYA "mendilimin ucuna sakız bağladım sakız" isimli İzmir (Urla) türküsünü değiştirip ,aranje ederek hazırlamıştır. (Kaynak kişi :İrfan TONKUL)

O sıralar Nazilli de yeteri kadar müzik öğretmeni olmadığı için Ahmet hoca Nazilli Sümer ortaokulunun müzik derslerine de giriyordu.Bu ezgiyi yıl sonu müsameresi için düzenlemiş,koro ve mandolin grubumuzla seslendirmiştik.

Ben o sırada orta okul 2. sınıf öğrencisi idim ve okulun mandolin grubunda yer alıyordum.Bu konuyu böylece açıklığa kavuşturup,Nazilli Basmalarıyla ilgili diğer şiir ve türkülerin ulaşabildiğimiz kadarını paylaşalım.



TÜRKÜ'DE NAZİLLİ BASMASI




ŞİİRLERDE NAZİLLİ BASMASI


ŞİİRLERİN ÜZERİNE TIKLAYARAK DAHA BÜYÜK GÖREBİLİRSİNİZ.

http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=50241


http://mmetelik.blogspot.com/


Zekeriya IŞIKLI


Ulaşabildiklerimden izinlerini alarak,ulaşamadıklarımdan özür diliyerek şiir'lerini paylaştığım, tüm değerli şair dostlarımıza sonsuz teşekkürler.

İlhan ÖDEN

1 Nisan 2009 Çarşamba

SİZE BİR MASAL ANLATAYIM.


Bundan çok uzun seneler önce çalışkan bir adam babasından kalan 4 İnek ile hayvancılık yapmaya karar vermiş.Bahçesindeki portakallar olgunlaştığında satıp ödemek üzere borçlanarak iki inek daha satın almış.

Hayvanlarının bütün ihtiyaçlarını kendisi karşılayacak şekilde ağılını düzenini kurmuş.Çalışkan adam zaman içinde emeklerinin karşılığını fazlasıyla almış.İneklerinin sayısı 41,koyunlarının sayısı 43,tavuklar ise 468 tane kadar olmuş.

Çalışkan adam köyünde ineklerinin sütünü,koyunlarının etini,tavuklarının yumurtalarını satar mutlu,huzurlu ve bol kazançlı bir yaşam sürermiş.Fakat bu uzak diyarlarda yaşayan ve dünyadaki bütün ineklere,
koyunlara, tavuklara sahip olup herkesten daha zengin ve güçlü olmak isteyen kötü niyetli adamları rahatsız etmiş.

Ne yapıp edip bu çalışkan adamın düzenini bozmak için çareler aramaya başlamışlar.Bu iş için çalışkan adamın köylülerini kullanmaya karar vermişler.

Hemen muhtarı çağırıp “Bu adamın etini,sütünü,yumurtasını almayın biz size çok daha ucuza veririz” demişler.Muhtarı güzelce ağırlayıp izzeti ikramda bulunmuş,eğer kendileriyle işbirliği yaparlarsa yardımların arkasının geleceğini söylemişler.

Bu teklif kendini ve yaşadığı günü düşünen, ileriyi görmekten aciz, muhtarın ağzının suyunu akıtmış.

İlk iş olarak ihtiyar heyetini toplamış,uzak diyarlarda yaşayan zengin ve hırslı adamın teklifini kabul ederlerse nasıl zengin olacaklarını anlatmış,İhtiyar heyetinden itiraz edenler olsa da maalesef muhtara inanan cahil üyeler çoğunluğu sağlamış.

İlk iş olarak çalışkan adama bundan sonra köyde et,süt ve yumurta
satmayı yasaklamış lar.Çalışkan adam çaresizlik içinde bir müddet öncekazandığı paralarla kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışmış.Pek para kazanamasada başka pazarlarda et,süt ve yumurta satmaya , varlığını korumaya çalışmış.

Uzak diyarlarda yaşayan ve bütün inek,koyun ve tavuklara sahip olmak isteyen kötü adamlar pazarlardaki görevlileride kandırmışlar.Onlarda çalışkan adama bir daha pazarda satış yapmayı yasaklamışlar.

Çalışkan adam eli kolu bağlı çaresiz kalmış.elindeki imkanlarla ayakta kalmak için her yolu dene miş.Uzun süre kimseye boyun eğmeden yaşamayı da başarmış.Ama sonunda dayanamayıp hayvanlarını besleyecek yem almak için tavuklarını satmaya karar vermiş.

Bütün ineklere,koyunlara ve tavuklara sahip olmak isteyen zengin kötü adam,muhtara haber göndermiş.Muhtar tavukları başkalarının almasına engel olup ,çaresiz kalan adamın eline üç beş kuruş sıkıştırıp bütün tavuklara el koyup, yandaşlarına paylaştırmış.


Çalışkan adamın aldığı üç beş kuruş kısa zamanda tükenmiş,hayvanlar yine acıkmış.bir yerlerden yem bulmak için uğraşırken bütün ineklere,koyunlara,tavuklara sahip olmak isteyen adam koyunları karşılığında yem vermek üzere muhtara talimat vermiş.
Çalışkan adam çok düşünmüş taşınmış belki koyunları gözden çıkarırsam ineklerimi kurtarırım. Eğer işlerim düzelirse ilerde yine koyun alır üretirim demiş.

Çalışkan adam koyunları vermiş yemleri almış.Aldığı yemlerle bir kaç ay idare etmiş.Çalışkan adam ineklerinin doğuracağını,yavruları satıp işini düzelteceği hesaplarını yapıyormuş ama aradan geçen zamanda elindeki inekler yaşlanmış,artık doğuramaz olmuşlar.Borçlar,harçlar içinden çıkılmaz hale gelince muhtar ve adamları, çalışkan adamın elinden kalan ineklerini de almışlar.


İçlerinde en yaşlı,zayıf ve bakımsız olanını bir okula bağışlamışlar. Semiz,genç ve güzel olanları , muhtar ve ihtiyar heyetindekiler paylaşmış.

Dünyadaki bütün ineklere,koyunlara,tavuklara sahip olmak isteyen kötü adamların istediği olmuş.
Ellerindeki hormonlu,etleri,sütleri,yumurtaları köylülere ucuz fiyattan satmaya başlamışlar.

Köylüler ucuz et,süt ve yumurta almanın sevinciyle,çalışkan adamın hayvanlarının elinden alınma sına göz yummuşlar....


Onlar ermiş muratlarına,biz çekelim ceremesini.

Masalım maalesef bu kadar,sonu ne olmuş diye sormayın,masalı ben yazdım ama sonucunun nasıl olacağını henüz tam olarak bilmiyorum.

Muhabbetle....

İlhan ÖDEN

NOT :Rivayete göre okul, bağışlanan ihtiyar ineğe bakamamış sütü paylaşmak üzere anlaşıp, bakıcı bir ortak bulmuş.Bakıcı meğer kaçak kesim yapan bir kasapmış,ineği kesip etini,derisini alıp kaçmış olay kadıya intikal etmiş.Küylüler ise artık taze,hormonsuz et,süt,yumurta bulamadıkları için çok pişmanlarmış. Üstelik bütün ineklere,koyunlara tavuklara sahip olan adam artık eskisi gibi ucuza vermiyormuş.

Bir Not daha:
Ben bu masaldan hiç birşey şey anlamadım diyenler varsa,boş verin anlamasanızda olur.Dünya döndükçe nasıl olsa bir gün sizde masal kahramanı olur,hatta böyle bir masal bile yazabilirsiniz.