16 Ekim 2019 Çarşamba

GİZLİ KAHRAMANLAR- Abbas Aytuğ (Abbas Çapraz)


Abbas amcanın lakabı "Çapraz" idi. O kadar benimsenmişti ki herkes soy adını Çapraz zanneder, ondan bahsederken Abbas Çapraz derlerdi.Abbas amca müzisyendi, iyi keman çalardı. Yaz gecelerinde oturdukları lojmanın arka tarafındaki "Antre" dediğimiz alçak balkonda geç vakitlere kadar keman çalardı. Biz Sümerbank çocukları bahçe çitinin kenarından, sessizce onu dinlerdik.

Abbas amca aynı zamanda karikatürist ve ressamdı. Basma desenlerinin çizilip,hazırlandığı Gravür dairesinde çalışır,basma balolarında basılan Gıdı gıdı adlı fabrika gazetesinde karikatürleri yayınlanırdı.


Sümerspor tiyatro grubunun fabrika salonundaki oyunlarının sahne dekorlarını yapardı, dekoratörlüğü bu kadarla sınırlı değildi,milli bayramlara katılacak Sümerbank araçlarını basmalarla süslemek de onun işiydi.


Abbas Aytuğ, sportmendi,Sümerspor Boks takımının antrenörlüğünü yapardı.Alttaki fotoğrafta fabrika spor salonunda çalıştırdığı Sümersporlu boksörlerle görülüyor.


Abbas Rahmi Aytuğ 1948 yılında MİHRAK gazetesinde tefrika halinde yayınlanan HATIRLADIĞIM KADIN isminde bir de roman yazmış,bunu da yeni öğrendim.Belki henüz ulaşıp öğrenemediğim başka yetenekleri de vardır.



Rahmetli "10 parmakta 10 marifet" diye tabir edilen çok yönlü bir insandı. Nazilli Basma fabrikası çalışmaya başladığında işte böyle seçkin ve yetenekli ama "isimsiz kahramanlar" yurdun dört bir yanından gelip, Nazilli'yi sporun ve sanatın her dalıyla tanıştırıp,vizyonunu genişletmişler...Nazilli bu Sümerbank'lı isimsiz kahramanlara çok şey borçlu, değil mi? Sevgiyle kalın... İlhan ÖDEN

8 Ekim 2019 Salı

Tablolarda gördüklerim.


Fabrika bahçesinin havuzunu süsleyen bu güzel kadın heykeli,fabrikamız çalışanlarından heykeltıraş Hüseyin Can tarafından yapılmış,fabrika dökümhanesinde bronz olarak dökülmüş, temizleme, parlatma gibi diğer işlemler yine fabrikamız atölyesinde yapılmıştır. Heykel içerisinde bulunan boru sistemi kadın heykelinin yukarıda tuttuğu elindeki tepsiye bağlantılıdır. Sular açıldığında heykelin üzerine dökülen sular heykele ayrı bir güzellik katar. 
Hüseyin Can çok yönlü bir sanatçıdır,müzisyen kimliği de vardır. Nazilli Sümerbank bandosunun kuruculuğunu ve şefliğini yapmıştır.
Kadın heykelinin yanındaki çocuk heykelleri aslında bu kompozisyonun parçası değildir. Fabrika bahçesindeki diğer havuzdan 1967-68 yıllarında alınıp kadın heykelinin yanına monte edilmişlerdir. Çocuk heykelleri de Hüseyin Can tarafından yapılmıştır ama kadın heykeli gibi bronza döküm değildir. Çocuk heykelleri betondan imal edilmiştir.

 "KOCAOĞLAN"
Atölyede çalışanların bu dev tornaya koyduğu isimdir. Atölyenin göz bebeğiydi.Fabrikamızın montajı sırasında Rusya'dan gelen orijinal makinelerden biridir.
Fabrikamızın kapatıldığı 2002 yılına kadar "bölgedeki en büyük torna"  olma özelliğini korumuştur. 6 Metre uzunluğundaki bu tezgahta atölyemizin en bilgili,en tecrübeli tornacıları çalışırdı. Dev tornada çalışmak her ustanın harcı değildi. Bu büyüklükteki tezgaha iş bağlamak,iş sökmek bile deneyim gerektirirdi. İş bağlama ve sökme sırasında özel güvenlik önlemleri ve aparatlar kullanılır,parçalar, tezgahın hemen yakınındaki dik ve yatay yürüyebilen  elektrikli caraskal yardımıyla bağlanırdı. Staja başladığım 1974 yılından kapanma sürecine kadar farklı dönemlerde birbirinden değerli dört değişik ustanın çalıştığını hatırlıyorum. Sanırım önceki ustalar hakkın rahmetine kavuştular. Son ustası Coşkun Cömert ağabey ve bu atölyenin ustabaşısı Veysel Özmen'dir. Umarım "Kocaoğlanı" özlemişlerdir ve bu muhteşem makinenin görüntüsünü yansıtan bu güzel tabloyu görmeye gelirler.  İLHAN ÖDEN
BU TABLODA GÖRDÜKLERİM.
Fabrikamızın kalbi Enerji santraline doğru uzanıp giden demir yolları...
Yüzlerce odayı aydınlatan, binlerce makineyi çalıştıran, yetmezmiş gibi Nazilli'ye gücünden pay veren, kış aylarında günde 150 ton toz kömürün, elektriğe ve basınç altında 360 C dereceye kadar kızdırılmış buhara dönüştüğü, bataklığın ortasında "Cumhuriyet Mucizesine can veren" güç kaynağı...
 Arkada görülen emektar vinç de fabrikanın henüz inşaatının bile başlamadığı günlerde, Gıdıgıdı treniyle birlikte ilk işbaşı yapanlardan. Tren inşaat malzemelerini, makineleri ve diğer malzemeleri getirmiş, buharlı vinç indirmiş.Fabrika üretime geçince de, doymak bilmeyen canavar,Enerli santralını besleme görevi bu buharlı vinç’e verilmiş. Vinç 3 vardiya, 24 saat çalışır, vagonetlere kömür doldururdu.  Enerji kesintisi olmaması için en önemli görev  bu emektara düşüyordu. 
Vinçte çalışmak  zordu,bir yanda yanan kazanın sıcaklığı,kömür tozu ve gürültü…Operatörleri, soy adını hatırlayamadığım  rahmetli “Deli Hamdi” ve yine rahmetli Rüştü Dinçer bu emektarın kahrını çekip evine en helalinden ekmek götürenler…Mekanları cennet olsun.  İLHAN ÖDEN

YA BU MESAJLAR OLMASA...