8 Aralık 2017 Cuma

KULAKTAN,KULAĞA BİLGİ KİRLİLİĞİ.

Sosyal medyada ve basılı yayınlarda fabrikamızla ilgili yazılar sık sık yer almaya devam ediyor. Fabrikamızdan övgüyle bahis edilmesi Sümerbank'lılar olarak bizleri mutlu etmekte. Lakin paylaşımlar giderek saçma sapan boyutlara doğru gitmeye başladı . Yazıları hazırlayanlar çocukken oynadığımız "Kulaktan,kulağa oyunu" gibi okuduklarını,duyduklarını yarım yamalak anlatırken kafalarına göre ilaveler yapıyor,olmayan şeyleri varmış gibi yazıyor,anlatıyorlar. Onlar saçmaladıkça yazdıkları yanlış bilgiler çığ gibi yeni yanlışlar üzerinde yuvarlanıp büyüyerek fabrikamızın gerçeklerinden ve İnandırıcılıktan uzaklaşarak yanlış boyutlara doğru gidiyor.

Onlarca İnternet sitesinde aynen paylaşılan saçmalıklardan biri aşağıda görülen "fabrika korosu" konusunun anlatıldığı bölüm.


Evet fabrika korosu var ama  "Yemek arasında dünya klasiklerinden okumak"  Koro elemanları işini gücünü bırakıp toplanıyor,yemek yiyen işçilere dünya klasiklerinden eserler okuyor.böyle saçma bir şey olabilir mi?

Peki doğrusu ne?
Sorunun cevabı.Fabrikanın korosu var.Zaman zaman fabrika çalışanlarına, çevredeki il ve ilçelere gidip konserler veriyor. 

Peki  "Dünya klasikleri" konusu ne?
Fabrikanın içinde kütüphane var. Kütüphanede dünya klasikleri ve güncel kitaplar, mesleki literatürden yayınlar var, çalışanlar yemek istirahatlerinde, kütüphaneden istedikleri eserleri alıp okuyorlar.

Bir başka konu fabrikanın futbol sahasının "Türkiye'nin ilk alttan ısıtmalı futbol sahası" olduğu.

Bu da yanlış. Nazilli Sümerbank futbol sahası hiçbir zaman alttan,üstten,sağdan,soldan "Isıtmalı" olmadı.

Peki doğrusu ne?
Doğrusu futbol sahamızın zeminin altında 70 santim kalınlığında fabrika santralında yakılan kömürlerin "Cüruf" dediğimiz küllerinden geçirgen bir tabaka oluşturulmuş. Böylelikle ne kadar yağmur yağarsa yağsın zeminde su birikmesi ve çamurlaşma olması önlenmiş. (Aynı sistemi fabrika içindeki voleybol sahamızı yaparken biz de uyguladık.Gayet iyi sonuçlar aldık.)

Başka bir yanlış da  "Atatürk'ün Gıdı Gıdı trenine bindiği" konusu.
Bu da doğru değil,Atatürk'ün fabrikamıza gelişini gösteren o gün çekilmiş film kayıtları var. Atatürk'ü getiren tren "Otoray" tabir edilen ve Atatürk için İzmir'den gönderilen özel bir tren. Bu konuyu o gün çekilen görüntü ve yazılan gazete haberleriyle belgeleriyle açıkladığım müstakil bir yazım var. Atatürk'ü Gıdı gıdı'ya bindirelim mi? İsteyenler soldaki mavi yazıya tıklayarak oradan detaylarıyla görerek okuyabilir. 

Peki bunu kimler yapıyor?
Hemen herkes yapıyor,aralarında güvenilir yazarlar,yayın kuruluşları,hatta  akademisyenler bile var. Belgeleri önlerine koyduğumuz halde yazdıklarında israr edenler de var.

Peki bu hataları nasıl yapıyorlar?
Araştırmacı,sorgulayıcı olmadıklarından,İnternet'ten sağdan soldan buldukları yazıları,bilgileri doğruluğunu kontrol gereği duymadan kesip yapıştırarak adeta bir birini deviren domino taşları gibi  yanlış bilgileri yayıyor,hurafeler oluşturuyorlar. Üstelik iyi bir iş yaptıklarını zannederek yıllarca temizlenmeyecek bilgi kirliliği oluşturuyorlar.

Tabi ki işlerini hakkıyla yapan değerli hocalarımız da var yazımı onları ayrı tutarak paylaşıyorum. Belki onlar yukarıdaki bilgi kirliliğini yayanlar kadar ünvanlı ve popüler değiller ama onların biz Nazilli Sümerbank'ı yaşayarak öğrenenlerin gönlündeki yerleri çok farklı. Onları sevgiyle,saygıyla selamlıyorum. İlhan ÖDEN

28 Ekim 2017 Cumartesi

Mehmet Perinçek

mehmet_perincek_aydinlik225
Sovyet mühendisin anılarında Atatürk! 

Bayrağını kendi fabrikanda dikmek!
23 Nisan’la 19 Mayıs’ın ortasındayız. Bu günlerin simgelediği ulusal egemenlik ve bağımsızlığın olmazsa olmazı milli bir ekonomi inşa etmekti. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, bu hedefin en önemli adımı oldu. Sümerbank Kayseri ve Nazilli tekstil fabrikaları, bu plan çerçevesinde SSCB’den alınan krediyle ve Sovyet uzmanlarının içinde bulunduğu çalışma sonucunda kuruldu.

Bu çalışmada yer alan önemli isimlerden biri de Rus mühendis İ. V. Komzin’di. Sovyet devleti adına yurtdışında birçok projede görev yapan Komzin’in anıları 1973 yılında Moskova’da basılır. (İ. V. Komzin, Ya Veryu V Meçtu, İzdatelstvo Politiçeskoy Literatur ı, Moskva, 1973) Komzin, anılarında Türkiye günlerine ve fotoğraflarına da yer verir.

Komzin, Türkiye’ye görevlendirilmesini sevinçle karşılamıştır. Artık masa başında çok oturmayacaktır. Rus mühendis, kendine has bu ülkede birçok ilginç şey gördüğünü ifade eder.
komzin_oglu_boris_ile“Büyük devlet bilgeliği gösteren Atatürk!”

Ama aklında en fazla kalan anısı, Almanya’da Hitler’in iktidara geldiği, Japonya ve İtalya’da faşistlerin Naziler gibi Sovyet karşıtlığını ateşlediği gergin uluslararası ortamda büyük devlet bilgeliği gösteren Mustafa Kemal Atatürk’le buluşmasıdır. Rus uzmanın ifadesiyle Atatürk, o zor günlerde SSCB’yle dostluk ilişkilerini ısrarla desteklemiştir.

Ankara’ya geldiğinin ertesi günü Atatürk, Sovyet Büyükelçiliği aracılığıyla tanışmak ve görüşmek için Komzin’i Çankaya’ya davet eder. Komzin, karşısında düşünceli ve dikkatli bakışları olan ellili yaşlarda bir adam bulur. Atatürk’ün ilk sözleri şöyle olur:

“Bu fabrikaların yapımına büyük önem veriyoruz. Kayseri ve Nazilli’de inşa edileceklerin Türkiye ekonomisine iyi tesir edeceğine ve kendi milli kadrolarımızı yaratacağına inanmak istiyorum.”

Sovyet uzman da buna benzer bir bakış açısını dile getirir ve sözlerini rakamlarla destekler. Bütün meseleleri görüştükten sonra Atatürk, Komzin’i elini sıkarak uğurlar, bütün inşaatçılara en iyi dileklerini iletmesini rica eder ve ekler: 

“İnşaatla ilgili iyi haberleri bekleyeceğim...” 

“Hiçbir teknik sırrımız yoktu!”


Komzin, anılarında Rus ve Türklerin ortak çalışmasının başından son güne kadar çok dostça geçtiğini, ilişkilerin ise en samimi şekle dönüştüğünü ifade eder:

“Türk meslektaşlarımızdan sakladığımız hiçbir teknik sırrımız yoktu. Her birinin başarısına bütün içtenliğimizle sevinerek açık kalplilikle onlara bilgi ve tecrübelerimizi aktardık.”

Çalışmalar sırasında karşılaşılan en önemli engel dil sorunu olmuştur. Sovyet uzmanların, monte edilirken makinelerin nasıl kullanılacağı ve tamir edileceği hakkında bilgiler vermesinde tercümanlar yeterli olmaz. Bunun üzerine özellikle teknik terimleri kapsayan bir Türkçe-Rusça sözlük hazırlarlar. Komzin, bu sözlüğün kendilerine çok zaman kazandırdığını belirtir. Ruslar ve Türkler, bu sözlüğü hemen benimsemişlerdir.

Komzin’in ifadesiyle inşaat ilerledikçe binlerce Türk, artık kalifiye işçi, usta ve tekniker olmuştur. Türk uzmanları yetiştiren Rus mühendis, onları gayretle ve inatla öğrenen, sade ve çok çalışkan insanlar olarak hatırlamaktadır. 

komzin_1934_225
“İzmir’i bırakıp geldim!”

Komzin, buna dair bir anısını da aktarır. Nazilli’deki fabrikanın üretime geçmesinden kısa bir süre önce atölyelerden birini teftiş ederken birden yanına kısa boylu, zayıf biri gelir.

“- Basit bir işçiye bir iki dakika ayırabilir misiniz, beyefendi (son kelimeyi kiril harfleriyle Türkçe yazmıştır.-MP)?

- Lütfen, buyurun... Bir ricanız veya sorunuz mu var?

- Hayır, hayır beyefendi. Sadece mutluluğumu dile getirmek istedim. Ne de olsa yakında fabrika çal ışmaya başlıyor. Biz Türkler için bu, gerçek bir bayram!

Ve birçokları için yeni, ilginç bir yaşam. Benim için de. Nazilli’de tekstil fabrikasının yapıldığını öğrenir öğrenmez düşünmeden postacılığı ve dedelerimin, atalarımın yaşadığı İzmir’i bıraktım. Başlarda kazı işçisi, hamal olarak çalıştım. Geçti gitti. Çok daha önemli olan şimdi kendimi nasıl hissettiğim...”

Bu sözlerinin ardından işçinin gözleri neşeyle parlar ve gururla elindeki kâğıdı Komzin’e gösterir. Kâğıt, Selim Cevat’ın tesviyeci uzmanlığını aldığına dair sertifikadır. Sonra şöyle devam eder:

“Bunun için her şeyden önce siz Ruslara teşekkür etmem lazım. Öğretmenim iyiydi. Yoldaş (kiril harfleriyle Türkçe yazılmıştır-MP) Kurilov bana kardeşi gibi davrandı.”

Selim Cevat, sohbet esnasında tercümana sözlerini eksiksiz bire bir çevirmesini ister edasıyla bakmıştır. İşçinin son sorusu ise Kemal Paşa’nın açılışa geleceğinin doğru olup olmadığıdır. Komzin, Atatürk’ün davet edildiğini ama gelmesinin kesinlik kazanmadığını bildiğinden yuvarlak bir cevap verir:

“Umuyoruz. Ama her halükarda bu söylenti temelsiz değil.” İşçinin esmer yüzü, gülümsemeyle kaplanır.

Atatürk’e verilen albüm!

Açılıştan birkaç gün önce Atatürk’ün geleceği haberi ulaşır. Fabrikanın müdürü Fazlı Bey, aralarında Komzin’in de olduğu mühendis grubuna karşılama töreniyle ilgili fikirlerini sorar. Birçok öneri yapılır. Ancak bir tanesi herkes tarafından benimsenir. Fabrikanın üreteceği ve üretmeye başladığı kumaşlardan bir albüm hazırlanacaktır. Kumaşlar, müdürün masasının üzerinde durmaktadır. Mühendislerden biri, “Cumhurreisin bu gökkuşağına bakmak hoşuna gidecektir” der.

Bunun üzerine sanatçılara danışılarak 17 çeşit kumaştan oluşan maroken ciltli milli motiflerle süslenmiş Türkçe ve Rusça hitap yazısıyla bir albüm hazırlanır. Atatürk’e verilecek bu hediye bir gecede yetiştirilir.

Atatürk’ün sessiz konuşması!

Tören günü (9 Ekim 1937) binlerce kişi toplanır. Komzin’in anlatımıyla kalabalık hep bir ağızdan “Atatürk” diye slogan atmaktadır. Fabrikanın stadında yapılan törendeki ilk konuşmayı Fazlı Bey yapar. Albümü Celal Bayar’ ın eliyle Atatürk’e verirler. Atatürk, yavaş yavaş sayfalarını çevirmiş ve kumaşları dikkatlice incelemiştir. Beğendiği yüz ifadesinden anlaşılmaktadır.

Daha sonra Atatürk, ayağa kalkar ve sayfalar ı teker teker kalabalığa gösterir. Kalabal ık, coşkuyla Atatürk’ün her hareketini izlemektedir. Atatürk, son sayfaya geldiğinde bayrak rengi kumaşı dudaklarına götürür. Bunun üzerine büyük bir alkış kopmuş ve bağı- rışlar duyulmuştur.

Komzin, Atatürk’ün böylece tek kelime söylemeden kalabalığı coşturan parlak bir konuşma yaptığını ifade eder. Komzin’e göre Atatürk, sanki bu hareketiyle Türkiye’nin artık kendi bayrağını kendi toprağında yetişen pamuğuyla kendi fabrikasında kendi dikeceğini ifade etmiştir. 

Not: Komzin, yaklaşık 40 sene sonra kitabında bu anısını aktarırken karıştırarak Nazilli yerine Kayseri yazmıştır. Atatürk’ün katıldığı açılış Nazilli fabrikasındaki törendir. Komzin’in anılarını bu hatayı düzelterek aktardık.


ataturk_fabrika_acilisinda225
Atatürk’ü şaşırtan dokuma tezgâhı! 

Nazilli fabrikasının açılışı, Sovyetler’in resmi yazışmalarına da yansımıştır. Tekstil fabrikalarının inşaatı için kurulan “Turkstroy” isimli Sovyet kuruluşunun başmühendis yardımcısı, SSCB’nin Türkiye’deki maslahatgüzarına konuyla ilgili 14 Ekim 1937 tarihli bir mektup göndermiştir. Nazilli’den yazılan mektubun aslı, Dışişleri Bakanlığı’nın arşivi olan Rusya Federasyonu Dış Politika Arşivi’nde (AVPRF) fond 194, liste 16, klasör 9, dosya 20, yaprak 15-17 numaralarıyla saklanmaktadır.

Mektupta anlatıldığına göre Komzin’in bahsettiği mitingden ve işçilerin geçit töreninden sonra Sovyet yetkililer Atatürk’e takdim edilmiştir. Atatürk, hepsinin elini sıkarak Sovyet kolektifine teşekkürlerini iletmelerini ister.

Daha sonra işbaşına çağıran uzun bir siren sesi duyulur. Atatürk, bakanlarıyla birlikte altın bir anahtarla fabrikayı açar. Sovyet yetkilinin ifadesiyle Atatürk ve bakanlar, memnun bir şekilde fabrikadaki makinelerin nasıl çalıştığının ayrıntılarıyla ilgilenirler. İsmet İnönü ise SSCB’de bu makineleri üreten fabrikaları ve daha önceden gördüğü Kayseri fabrikasındaki makinelerle Nazilli’dekilerin farkını sormuştur.

Atatürk de fabrikayı gezdikten sonra birçok soru yöneltmiş, coşkusunu ve şaşkınlığını dile getirmiştir. Atatürk’ü ve bakanları özellikle otomatik dokuma tezgâhı hayrete düşürmüştür. Atatürk, fabrikadan çıkarken İsmet İnönü’yü durdurup kulağına doğru “Mükemmel. Büyük fabrika. Mükemmel makineler. Kayseri’deki de böyle mi?” diye sorar. İnönü, “Evet. Gidip Kayseri fabrikasını da görelim” cevabını verir.

Atatürk, fabrikanın farklı bölümlerini de gezdikten sonra Sovyet yetkililere tekrar teşekkür eder. Yorulduğu gözlenen Atatürk, ardından arabasına binip trenine gider.

Sovyet mühendis, fabrikanın Atatürk ve bakanlar üzerinde çok büyük etki yarattığını belirterek mektubuna son verir.   

Mehmet PERİNÇEK - 12 Mayıs 2012 - Aydınlık
1 No’lu Cezaevi B-2 Silivri

21 Ekim 2017 Cumartesi

Herkese Sümerbank'ın koynunda bir yer vardı.

Nazilli Sümerbank Bekar Pavyonu
Bu binada 1970 yıllarına kadar fabrikamızda çalışan bekar erkekler cüz'i bir ücret ödeyerek ikamet ederlerdi. Sümerbank'ı yapanlar her şeyi düşündükleri gibi bekar erkek çalışanlarını da düşünmüşler. Binada Sosyal hizmetlere bağlı elemanlar çalışır işçilerin kişisel çamaşırları, çarşaf,nevresim gibi binanın çamaşırları yıkanır ve temizlik işleriyle ilgilenirlerdi.


Nazilli Sümerbank İşçi Lojmanları.

Büyük-Orta ve Küçük tip olmak üzere üç ayrı büyüklükte kısımlara göre adil bir şekilde tahsis edilmiş.İşçilerin kıdem ve statülerine göre belirlenip dağıtılan, bahçeli müstakil lojmanlardı.


Nazilli Sümerbank İdareci Memur lojmanları
Bu lojmanlar fabrika alanı içerisinde bulunur,fabrikamızın üst düzey yöneticilerine tahsis edilirdi.Fabrika müdürü için özel yapılmış ayrı bir Müdür Lojmanı vardı. Kaloriferli daha bakımlı binalardı.
Nazilli Sümerbank Memur lojmanları
Bu lojmanlar fabrika dışında yer alır fabrika ofislerinde çalışan daha alt kademedeki  memurlara tahsis edilirdi. Binalara ek olarak hane sayısı kadar bölümü olan yakacak koymak üzere yapılmış ek bir bina bulunurdu. Yine bu binalar gibi ağırlıkla bu düzey memurların oturduğu U apartmanlar denilen lojmanlar vardı.
Nazilli Sümerbank Misafirhanesi
Bu binada fabrikamızı ziyarete gelen misafirler,Nazilliye tayin olan Sümerbank mensubu olmayan memurlar, sporcu kafileleri geçici olarak misafir edilirdi.

Görüldüğü gibi Nazilli Basma fabrikası,toplamda 500 kadar Lojmanı,sosyal tesisleri,spor alanlarıyla,cami, okul,kasap,berber,manav,gazete bayi,PTT şubesi ve sinemasıyla Anadolu'nun pek çok yerleşim biriminden daha gelişmiş durumdaydı.  Kısacası Herkese Sümerbank'ın koynunda barınacak bir yer vardı.  Muhabbetle kalın. İlhan ÖDEN

12 Haziran 2017 Pazartesi

Artık zamanı geldi.

Sümerbank lojmanlarında doğmuş,Sümerbank ekmeğiyle büyümüş,çocuklarını büyütmüş biri olarak ,ailemin neredeyse tamamının bir dönem çalıştığı kuruma vefa borcum olduğunu düşünerek,2008 yılında Sümerbankla ilgili paylaşımlar yapmaya başladım.
Önce küçük çaplı bir blog sayfası açıp,anılarımı,fabrikamızla ilgili bilgi,fotoğraf ve belgeleri paylaşmaya başladım. Blogum oldukça ilgi gördü. Türkiye’nin her köşesinden Sümerbanklıların ve Sümerbank’ı sevenlerin takip ettikleri  internet siteleri,yazılı ve görsel basının sayfamdan bölümler, alıntılar yaptıkları bir kaynak haline geldi.
Yazılarımın ilgi görmesi güzeldi ama kafamdaki proje ile tam örtüşmüyordu.O günlerde yeni yeni açılmaya başlayan Sosyal medya imdadıma yetişti hemen bir Nazilli Sümerbank sayfası açtım. Artık,Nazilli Sümerbank’lıların birbiriyle iletişim kurabilecekleri, etkinlikler düzenleyebileceğimiz bir sayfamız vardı.
Kısa zamanda Türkiyenin, hatta dünyanın dört bir yanın yayılmış Nazilli Sümerbank çocuklarının ve çalışanlarının  her gün mutlaka uğradıkları, dünyanın “bir fabrika için açılmış” en büyük arşive ve üye sayısına ulaşmış sayfası oldu.
Özellikle  fotoğraf ve video gibi görsel paylaşımların hızla ve eğlenceli bir biçimde yapılabilmesi,üyelerin paylaşımlara yorum yapabilmesi ilgi yoğunluğunun artmasının en önemli etkeniydi. Arkamızdan diğer Sümerbank fabrikalarının mensupları da kendi sayfalarını açtılar onlarla da iletişim sağlayarak tüm Sümerbank çalışanlarının aradıklarını bulabildikleri büyük bir aile olduk.
Kapanmasının üzerinde 20 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hala Sümerbank’ı gündemde tutmaya,genç nesillere Sümerbank’ı anlatmaya devam ediyoruz.
Başka şehirlerdeki durumu bilmiyorum ama Nazilli’de Sümerbank, fabrikanın açık olduğu günlerde olduğundan bile daha fazla ilgi görüyor. Özellikle gençlerin ilgisi biz Sümerbanklıları çok mutlu ediyor.Açıkçası başlangıçta bu boyutta ilgi göreceğini pek düşünememiştim.
Blog sayfamız var,Sosyal Medya sayfamız var ama İnternet dünyasında gelişmeler tam hızla devam ederken maalesef blog sayfamız bu yarışta geride kaldı. Blogumdan alıntı yapan sayfalar aramalarda bizim üzerimizde yer buluyor. Blog ve sosyal medyayı birleştirecek daha kaliteli ve özellikle bizi “Hak ettiğimiz yerde” tutacak,akademisyenlere, tarihçilere, üniversite öğrencilerine ve Nazilli Basma fabrikası merkezli, Sümerbank’ı merak edenlere ,kaynak olabilecek ciddi ve kalıcı bir şeyler yapma zamanın geldiğini düşünerek yeni bir oluşuma giriştim.
Nazilli Sümerbank’ta doğmuş,çocukluk,gençlik yıllarını yaşamış, Sümersporda spor yapıp,okullarında okumuş,Sümerbank’ın tüm imkanlarından yararlanmış, Neredeyse ilk çalışanlardan son çalışanlara kadar tüm Nazilli Sümerbank’lıları hatta eşlerini çocuklarını tanıyan az sayıdaki kişilerden biri olarak Allah izin verdiği sürece  “Nazilli Basma Fabrikasının hafızası” olmaya  devam edeceğim.  Türkiyeyi ve Sümerbank’ı çok seviyorum. İlhan Öden.

1 Mayıs 2017 Pazartesi

YAŞASIN OKULUMUZ


1946 yılında Nazilli Sümerbank tarafından yaptırılıp, öğretime açılan okulumuz iki yıl önce önce öğrenci sayısının azlığı sebebiyle kapatıldı. Geçen yıl Nahit Menteşe kız meslek lisesinin bazı sınıfları tarafından kullanılan okulumuz,bu yıl Nazilli endüstri meslek lisesinin kullanımına verildi.
Kendisi yeterince öğrenci bulamayan End. Meslek lisesi bu yıl binayı hiç kullanmadı.

Nazilli'de kapatılan eski hastanelerin durumlarını biliyorsunuz. Önce bir iki cam çerçeve kırıldı arkasından binalar kullanılmaz hale geldi. İlk ve ortaokulu bu binada okumuş eski bir mezun olarak okulumuzun akıbetinin ,hasteneler gibi olmasımı istemem. 



Bir eğitim kurumu olarak hizmete devam etmesi yitirdiğimiz fabrikamızın bir hatırası olarak ayakta kalması ve  Sümer mezunları olarak anılarımızın yaşaması için okulumuza sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

Okulumuzun ilkokul,ortaokul ve lise olarak ayakta kalma şansı yok. Fabrikanın kapatılması ve lojmanların yıkılmasıyla mahallemiz büyük oranda nüfus kaybı yaşadı. İlkokul çağındaki öğrenciler yakın çevredeki İstiklal ve Çapahasan ilkokullarına gönderiliyor.Bu okullardan mezun olan öğrenciler ise Atatürk ortaokuluna gidiyor. Atatürk ortaokulu ihtiyacı karşıladığı için başka bir ortaokul açılmıyor. Endüstri meslek lisesi ile bünyesindeki Teknik liseler ve Nazilli Lisesi de lise ihtiyacını karşıladığı için başka bir liseye de gerek duyulmuyor.

Bu durumda ya okulumuz uygun olmayan bir kurum veya kuruluşa verilecek ya da atıl durumda kalıp zamanla harap olup gidecek. Geriye kalan  "tek seçenek" okulumuzun çok yakınında olduğu Sümer kampüsündeki Adnan Menderes Üniversitesi Meslek Yüksek okuluna verilmesi. 

Bina 2013 yılında tadilata alınıp yenilendi. Sobalı sistemden kaloriferli ısıtma sistemine geçildi.  300 kişilik eski kütüphane salonuyla,12 dersliğiyle kullanıma hazır durumda...

Başka amaçla yapılan binaları kullanmak yerine müştemilatı ile okul olarak inşa edilmiş tarihi binaya sahip olmak üniversitenin de işine gelir diye düşünüyor ve eski Sümer mezunları olarak okulumuza sahip çıkmaya,okulumuzun bir eğitim kurumu olarak ayakta kalması için elimizden gelen her şeyi yapmaya  davet ediyorum. İlhan ÖDEN


OKULUMUZUN TARİHÇESİ

      Nazilli Sümer İlkokulu, Sümerbank Genel Müdürlüğü tarafından Nazilli Basma Fabrikası mensuplarının çocuklarının okutulması için İnşaat Şefi Sayın Mustafa Övünç’ün kontrollerinde Yüksek İnşaat Mühendisi ve Müteahhit Behlül Menteşe’ye yaptırılmıştır.İnşaat,17.08.1945 yılında temel atma töreni ile başlamış,22.05.1946 tarihinde 120,775 TL sarf edilerek bitirilmiştir.

        09.10.1946 Çarşamba günü Saat 16:00 ‘da yapılan parlak bir törenle okulumuz öğrencilerini hizmetine açıldı.Öğretmen Muzaffer Aksaylı ile okul inşaatında emekleri bulunan fabrika müdürü Sayın Hayri Toker Mukabele Nutuklarını söyledikten sonra zamanın kaymakamı Fevzi Akkor tarafından açılmıştır.

        1947 yılında okul bahçesi tanzim edilerek ağaçlar dikildi.1952-1955 yıllarında okul içinde bulunan tuvaletler kaldırılarak,yerlerine iki sınıf yapıldı.Böylece Sümer İlkokulu 9 dershaneli oldu.1956 yılında okulun doğu kısmına ek olarak 3 dershane ile Müsamere Salonu Sümerbank Genel Müdürlüğü tarafından 120 TL’ye inşa ettirildi ve okul 1957 yılında 12 dershaneli oldu.1959’da okulun kapalı salonunda çocuk kütüphanesi açıldı.1961 yılında Okul Koruma Derneği tarafından sinema makinesi alındı.1962 yılında okul binası fabrika idaresi tarafından tamir edilerek sıralar yenilendi.1964 yılında okul bahçesine fabrika müdürü Nurettin Besen tarafından Atatürk büstü yaptırıldı.Ayrıca o dönemde çeşitli Fen ve ders araçları alındı.1965 yılında okulun doğusundaki Sümerbank’a ait 375 m2 lik arsa okul bahçesine verildi ve bir kısmına okul işliği yapıldı.

        2006-2007 Eğitim-Öğretim yılında okulumuz büyük çaplı onarım görerek elektrik tesisatı tamamen yenilenmiş,kalorifer sistemine geçilmiş,kapı ve pencereler yenilenmiş,iç ve dış cephe boyası yapılarak fiziki ortamımız geliştirilmiştir.
       
Tiyatro salonu,Fen ve Bilgisayar Laboratuvarı  her şubede televizyon ve VCD. ile görsel eğitim desteklenmektedir. Hedefimiz Ulu Önder Atatürk’ün belirttiği gibi fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür yeni nesiller yetiştirmektir.

10 Nisan 2017 Pazartesi

SÜMERBANK'lı olmak AYRICALIKTIR.


Yıl 1976 üniversite sınavını kazanıp İstanbul'a gitmiştim. Rumelihisarı’nda bir evde kalıyordum. Boş vakitlerimde de hemen boğazın kıyısındaki Rumeli hisarı spor kulübünün lokaline gidiyordum. Lokalde langırt,bilardo gibi masa oyunları vardı. Benim yaşlarımdaki gençler oynuyorlar bende seyrediyordum. 

Bir gün Anton isimli bir Ermeni asıllı delikanlı bana bilardo oynamayı teklif etti. Bildiğiniz gibi bilardo oyununda kaybeden oyuncu bilardo masasının saatlik kirası ve içilen çay,gazoz  gibi içeceklerin parasını öder. Anton aklı sıra “Anadolu'dan gelmiş bu saf,oyun bilmez” delikanlıyı gözüne kestirmiş,“Yer içer hesabı da ödetirim” düşüncesiyle bana oyun teklif etmişti. 

Oyuna başladık ben onun aldığı sayılardan her defasında 1-2 sayı fazla yapıp yavaş yavaş arayı açmaya başladım ,yaklaşık yarım saat kadar oynadıktan sonra Anton tuvalete gitti bende elimde bilardo İstekası ile masa kenarındaki sandalyeye oturup beklemeye başladım...

5 dakika geçti,10 dakika geçti ben hala Anton’un gelmesini bekliyorum.Az sonra lokalin işletmecisi geldi. Bana “Delikanlı sen ne bekliyorsun?” dedi. Bende durumu anlattım. Bana “ Boşuna bekleme Anton arkadaki duvardan atladı gitti” dedi. Bende “Peki,hesap ne olacak?” dedim.

Bana “Kuyumcunun yanında çalışıyor,parası yoktur ondan kaçmıştır,haftalığını alınca ben ondan alırım” dedi. İkimiz de güldük. 

Zavallı Anton, nereden bilecek Nazilli’de büyük bir fabrika olduğunu,lokallerinde,bahçesinde masa tenisi,langırt,Bilardo masalarının,mini golf sahaları,tenis kortları,basketbol,voleybol,sahalarının olduğunu.Güreş,boks gibi hatta bisiklet,paten ve eskrim gibi her yerde bilinmeyen  pek çok sporun Sümerbanklı gençler ve çocuklar tarafından bilindiğini...

Nazilli Sümerbank işte böyle bir yerdi,çalışanlarına ve ailelerine Avrupa standardında bir yaşam ortamı sağlayıp sosyal alanda da bilgili,görgülü bireyleri topluma kazandırıyordu...

Biz Nazilli’de haftada 3 kez fabrika sinemasında en yeni filmleri izlerken, İstanbul'da kaldığım süre içinde sadece 1 kez sinemaya gidebildim. Rumeli hisarında sinema yoktu en yakın sinemalar, Taksimde,Beşiktaş'taydı. Bir kere gittim film sona erdiğinde otobüs seferleri bitmiş,son otobüs gitmişti. Beşiktaş'tan Rumeli hisarına kadar yürüyerek geldim. Taksi tutacak param yoktu (gece tarifesiyle) böylece sinema defteri bir daha açılmamak üzere kapanmış oldu.

Anlattığım olaylar sadece benim yaşadığım küçük olaylar. Kim bilir ablalarımız, ağabeylerimiz, kardeşlerimiz buna benzer neler yaşadılar. Belki bir gün onlarda yaşadıkları buna benzer tatlı küçük anılarını yazarlar bende sizlerle paylaşırım.

İşte böyle...
Nazilli Sümerbankta olan bu olanakların benzerleri diğer Sümerbank fabrikalarında da vardı. Boşuna demiyoruz “Sümerbanklı olmak ayrıcalıktır” Sevgiyle kalın.  İlhan Öden