26 Kasım 2014 Çarşamba

BİR NAZİLLİ SÜMERBANKLININ HİKAYESİ.

Bu ay, blog sayfamı yetenekli bir Nazilli Sümerbanklıya ayırdım. Adı Mehmet Tosun ,Nazilli Sümerbank bez boya ünitesinde posta ustası olarak çalışıp emekli olmuş. Ahmet Özsavran'ın kaleme aldığı hikayesi, hayyallerini bir türlü gerçekleştirme cesareti gösteremeyenlere örnek olsun.  İlhanÖden
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN TIKLAYIN

GELİNİ KEŞFETTİ
Artık 07-15.00 postasının paydos vakti gelmişti Nazilli Sümerbank’ta. Sekiz saatlik yorucu bir çalışmanın ardından, huzurlu ve gönül rahatlılığıyla dinlenmeyi ve eğlenmeyi hak etmişlerdi. En büyük eğlenceleri, fabrikanın hemen başlangıcında olan kahvehanelerdi. Çıkış saati yaklaştıkça birbirleriyle şakalaşmaları, tuttukları spor kulübüne övgüler, rakiplerine takılıp kızdırmaları ve tabi ki “en iyi okeyi ben oynarım” muhabbetleri… İş iddia’ya binmişti. Yenilenler ziyafet vereceklerdi. Yazıcı ve hakem olmasını postabaşıları Mehmet Tosun ustadan rica ettiler, o da kabul etti. Çıkışta kimisi fabrikanın karşısında olan vazife evlerine uğrayıp kahveye gelmişler,kimisi doğrudan kahveya gelmişti.Mehmet usta eve uğrayanlardandı.. Okey partisi başlamıştı. Çaylar yudumlanıyor, bitenler hemen tazeleniyordu.oyun çekişmeliydi. Bu arada Mehmet ustanın başka bir şey dikkatini çekmişti.Tahsin Özsavran amcasının kahvesi boyanıyordu.Arkadaşlarından izin alıp yazıcılığı başka birine devrettikten sonra,elindeki çay bardağıyla duvara manzara resmi çizen ressamın yanına gitti.Selam verdikten sonra uzun uzun onları seyretti.Karar vermişti eve gidip hanımına çarşıya gideceğini söyledi. 

 -Hayrola bey ne yapacaksın
- Boya alacağım
- Ne yapacaksın boyayı
- Evi boyayacağım
- Allah,Allah hiç konuşmamıştık
- Artık bir temizlik yapma vakti geldi hanım,gidiyorum,var mı alınacak bir şey?
- Yok sağ olasın…

Mehmet usta gerekli malzemeleri aldıktan sonra, binlerce işçi ve memurun oturduğu vazife evlerine geri döndü. Lojmanın tüm duvarlarını manzara resimleriyle süslemeye karar vermişti. Her iş çıkışında yapabildiği kadarını yapıp, kalanına ertesi gün devam ederek bitirmişti. Zaman zaman ,eserini  eşinin yaptığı kahveyi yudumlayarak gururla seyrediyor,yorgunluğunu gideriyordu..

Artık emekli Mehmet ustanın çocukları büyümüş üniversiteli olmuş Cumhuriyet mahallesine taşınmıştı. Oğlu Murat beden eğitimi, kızı Şennur da sınıf öğretmeniydi. Evlatları gurur kaynağıydı. Oğlu Murat, anaokulu öğretmeni Pakize Dalfidan ile evlenmişti. Tatilde oğlu ile gelini ziyaretine geldiklerinde çaylar demlenip börekler pastalar yenirken fotoğraf albümlerine karıştırmaya başlamışlardı. Gelin Pakize’nin bir fotoğraf dikkatini çekmişti. O fotoğraf Nazilli Sümerbank vazife evlerinde otururken duvarlara çizdiği manzaraların fotoğrafıydı.

-Bu resimleri kim yaptı?
-Ben yaptım kızım,
-Babacığım niye devam etmiyorsun, çizgilerin renk uyumu çok güzel.
-Yok kızım ben öylesine yapmıştım,
-Ama olmaz ki, devam etmelisin.

Kısa bir süre sonra doğum gününde gelini palet, fırça, boya gibi resim yapma malzemeleri alıp güzelce paketledikten sonra Mehmet ustaya hediye eder.


Mehmet Tosun fırçasından zeybek oynayan Atatürk
Artık Mehmet ustanın torunları olmuştu.3-4 sene sonra oğlu Murat ile gelini Pakize’nin Tatvan’a tayinleri çıkar. Kızı Şennur ve damadı Karacabey’de görevini sürdürmektedir. Çocuklarının bakımı için annesinden yardım isterler.45-50 günlüğüne hanımı kızının yanına gider. Yalnızlığının 3.gününde gelininin hediye ettiği paket gözüne takılır ve karar verir. Çarşıya gidip yağlı boya aldıktan sonra başlar çalışmaya. ilk resmini gelinine, ikinci resmi kızına hediye eder. Üçüncü resmini yapıp çerçeveletmek için gittiğinde orada bulunan esnaflar çok beğenirler ve Nazilli Lütfi selek Kültür merkezinde açılacak kursa gitmesini resim yeteneğini geliştirmesini tavsiye ederler. Böyle bir kurstan habersizdi. Hemen kurs verecek olan hocalarla konuşur ve ertesi gün kursa başlar. Örnek çalışma için resim gösterip yapmasını isterler.15-20 cm yaptıktan sonra hocaları çok beğenirler devam etmesini isterler. Eğitimin yararını görmüştü. Resim artık onun her şeyiydi. Bir terapi gibi adeta ruhunun derinliklerinde geziniyordu.


Hızlı resim yaptığı için ikinci senenin sonunda öğretmenleri sergi açabileceğini söylediler. İlk sergisini 2010 yılında Lütfi Selek kültür merkezinde yaptı, Pamukören, Kuyucak ve doğum yeri olan Horsunlu sergileri bunu takip etti.Bu yılda karma bir sergiye katıldı.

Mehmet ustanın yeteneği, torunlarına da yansımış olacak ki kızı Şennur’un küçük kızı Tuğba Nur Meşe 2011 yılında çevremiz konulu resim yarışmasında birinci olur.

Yıllar sonra görüşmemizde muhabbet esnasında resim yaptığını söyleyince merak ettim. Efendi kişiliğiyle tanıyıp sevdiğim Mehmet ustanın gösterdiği resimlerden etkilemiştim.


Mehmet Tosun ustaya ilk siparişim olan Atatürk’ü zeybek oynarken tasvir eden  resmi, İstanbul’da oturan oğlumla gelinime hediye ettim. Fotoğrafta görülen  ikinci resim ise öğrenci yurdumuzun duvarını süslemekte.
 
Kahvehanede manzara resmi seyriyle başlayan ve gelinin teşvikiyle devam edip Mehmet Tosun ustanın yaşamına yeni ufuklar açan resim macerasının hikâyesi işte böyle.

Kelemin, fırçan hiç durmasın, Allah uzun ömürler versin Mehmet Tosun usta…

Ahmet ÖZSAVRAN.