8 Aralık 2016 Perşembe

Nazilli Manşet Gazetesi İLHAN ÖDEN röpörtajı.


Sümerbank Müze Olmalı!

Nazilli’nin tanınmış yüzleriyle yaptığımız röportaj serimize 1933 yılında kurulan Sümerbank’ın eski çalışanlarından 58 yaşındaki İlhan Öden ile devam ediyoruz.

Yağmur Aşık/ Aydın Haber Ajansı/ NAZİLLİ- İlhan Öden 58 yaşında bir Sümerbank emeklisi. Fabrikanın Yardım sandığı,dokuma makine bakım ve işletme muhasebe servislerinde toplam 25 yıl çalışan Öden, doğduğu günden beri Sümerbanklı. 1958 yılında Sümerbank lojmanlarında, Sümerbank çalışanı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözünü açan Öden, yine fabrikanın okullarında okumuş. Sümerbank’ın Nazilli’ye kazandırdığı bütün güzelliklerden yararlanmış.Çocuklarını da Sümerbanktan kazandığı parayla okutmuş.
“ŞEFİM BANA ÇAY GETİRİRDİ”
“Hep Sümerbank’ın çevresinde yaşadım. İyi ki de yaşamışım diyorum. Sümerbank, her türlü sosyal hakkının olduğu, emeğinin karşılığını aldığın, kimseden karşısında eğilip bükülmeden ekmeğini kazandığın, eğitim, sağlık imkanlarının sağlandığı bir yerdi” diyen İlhan Öden Sümerbank ile geçen yıllarını özlemle anıyor.
“Şu an bile başarılması mümkün olmayan şeyleri Sümerbank yaptı. Sümerbanklıların arasında özel bir hiyerarşi, saygı sevgi vardı. Amirim, müdürüm benim arkadaşım gibiydi. Şefim işlerin yoğun olduğu zamanlar yardımcı olmak için bana çay bile getirirdi, başka kurumlarda böyle örnekleri görmek imkansızdır. Biz de aynı şekilde amirlerimiz çalışırken elimizden geldiğince yardımcı olmaya  gayret ederdik. Böyle güzel bir çalışma ortamımız vardı. ağabey kardeş gibi bağlı ama disiplinle çalışırdık.
HERKESİN HAYALİ ‘SÜMERSPOR’
“O yıllarda en büyük hayalimiz bir gün Sümerspor forması giymekti” diyen İlhan Öden; Sümerspor’da voleybol oynadığı zamanları anlattı.
“Sürekli Nazilli Sümerspor'un antrenmanlarını takip ederdik.  Bir gün biz de orada top oynar mıyız diye geçerdi herkesin aklından. O yıllarda Sümerspor’da olmak, Fenerbahçe’de Beşiktaş’ta oynamak gibiydi. Sümersporda çok iyi futbolcular vardı.Bende Sümerspor'un futbol,voleybol ve basketbol takımlarında oynadım. Voleybolda çok başarılı oldum. Birçok kez de Aydın şampiyonu olduk”

CUMHURİYET’İN EN BÜYÜK PROJESİ
Sümerbank’ın Cumhuriyet’in en büyük projelerinden birisi olduğunu vurgulayan İlhan Öden, bunun unutulmaması için gönüllü olarak başlattığı ve bugün geniş kitlelere ulaşan Sümerbank tarihi ile ilgili çalışmalarıyla ilgili olarak şunları söylüyor:
“İlk başlarda işin bu denli takdir göreceğini ve geniş bir kitleye ulaşacağını pek fark edemedim. Zaman içerisinde işler daha güzelleşince, insanlardan takdir görmeye başlayınca bu alanda Türkiye’de yazılmış ne varsa onları topladım ve okudum. İnsanın kendini geliştirmesi çok önemli. Nazilli’de yaşayan yaşlı Sümerbanklılarla görüştüm. Daha sonra evlerden fotoğraf ve belgeleri toplamaya başladım. Sümerbank’ı araştırırken Nazilli’nin çok eski fotoğraflarına ve tarihine de ulaşmaya başladım. Nazilli Sümerbank’ta sosyal hayat nasıldı, eğitim sistemi nasıldı, çalışma hayatı nasıldı bunları anlattım.”
SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ ÇOK FAZLA
Sümerbank ile ilgili çalışmalarının Türkiye çapında bilimsel, akademik boyutta çalışma yapan insanların da ilgisini çektiğini belirten Sümerbank emeklisi İlhan Öden; eski müdürlerinin kendisini takip etmesinden ve hafızaları tazelemiş olmaktan gurur duyuyor.
İlhan Öden: “2008 yılında bu paylaşımları yapmaya başladım. İlk başlarda Sümerbank’la ilgili anılarımı paylaşmak için bir blog oluşturdum. Sosyal medyanın gücü çok fazla. Zaman içerisinde bu paylaşımlara çok fazla erişim oldu. Aileleri Sümerbank’ta çalışmış çocukların ilgilileri de çok fazla. Çünkü insanlar merak ediyor. İşin güzel tarafı, Nazilli Sümerbank’ta müdürlük yapmış, benim sayfamı takip eden birçok insan var.  Sümerbank’ta çalışmış vefat eden arkadaşlarımızın,yaşayan Sümerbank'lıların şu anki fotoğraflarını da paylaşıp hatırlatıyoruz. Böylece hafızaları tazelemiş oluyoruz.”

“DON KİŞOT”
Yaptığı işi ünlü roman kahramanı Don Kişot’un yaptığına benzetiyor İlhan Öden:
“Hiçbir zaman Sümerbank paylaşımları yaptığım sosyal medya hesaplarımda çok fazla takipçim olsun diye düşünmedim. Az olsun öz olsun kaliteli olsun diye düşündüm. Her gün bir basamak diye diye Nazilli ve Sümerbank’la ilgili en bilgili insanlardan biri oldum. Yaptığımız iş biraz da Don Kişot’luk gibi bir şey. Herkesin bir şeyleri unutturmaya çalıştığı bir dönemde biz biraz daha yaşatmaya çalıştık. Sümerbank’ı Atatürk’ü sevenler dışında da kimseden destek vermiyor. Günden güne de Sümerbank’ı bilen,Sümerbankta çalışan büyüklerimiz azalıyor. Zamana karşı bir yarış var. Sümerbank sayfalarında fotoğrafları görenler beni arayıp kendilerinde de fotoğraf olduğunu söylüyor. Gidip onlardan fotoğrafları alıyorum. Bir kısmı gerçekten çok kıymetli,Sümerbank’ın pek bilinmeyen yönlerini gösteren fotoğraflar. O yıllarda Sümerbank sağlığı bozulan çalışanlar için çeşitli yerlerde kamplar kurmuş ve  sağlıklarına kavuşmalarını sağlamış. Bu pek rastlanan bir şey değil. Bu tarz fotoğrafları kategorilere ayırıp arşivliyorum. Arşivimde yaklaşık 5 bin adet Nazilli Sümerbank ile ilgili fotoğraf var.”
“SÜMERBANK SAYESİNDE NAZİLLİ UZUN ÖMÜRLÜ”
İlhan Öden “Eğer Sümerbank olmasaydı bugün Nazilli 40-50 bin nüfuslu küçük bir kasaba olurdu” diyor ve ekliyor “Şu an insanlar bu memlekette uzun yaşıyorsa Sümerbank sayesinde.”
“Nazilli’yi Nazilli yapan Sümerbank’tır. O yılların nüfus kayıtlarına bakıldığında Sümerbank’ın kurulduğu yıllarda Nazilli şehir ve tesis olarak Denizli’den çok daha iyi durumda olduğu görülür.  Şu an insanlar bu memlekette uzun ömürlüyse Sümerbank sayesinde. 1937’de Nazilli’de hastane yokken ilk defa Sümerbank Nazilli’ye hastane yapmış. 10 adet doktoru ve 50 tane yatağı varmış. Diş ünitesi, doğumhanesi ve ameliyathanesi olan bir hastane… Bunlar hep kazanç.”
“1948’DE NAZİLLİ’DE OPERA”
Sümerbank sayesinde Nazilli’de sosyal hayatın son derece canlı olduğunu ifade eden İlhan Öden, o yıllarda Nazilli Basma Fabrikasından devlet tiyatrolarına yükselip gitmiş sanatçılar olduğunu da anlatıyor.
“1948’de Nazilli’de Sümerbank çalışanları opera sergilemiş. O yıllardan bu yana bir daha ne Aydın’da ne de Nazilli’de opera yok. İnsanlar o yıllarda bunları başlatmış fakat şimdi yapılmıyor. Haftada 2 3 kere sinemaya gönderiyorlardı. İnsanın ufku genişliyor. Sümerbank’ı kaybettikten sonra çok şey kaybettik…”

“SÜMERBANK MÜZESİ OLMALI”
Nazilli Basma fabrikasının kapatılmasının ardından Nazilli’de işsizlik sorunu ortaya çıktığını ifade eden Öden; “Fabrika ilk açıldığında 4 bin kişi çalışıyormuş. Fakat fabrikanın 4 bin kişiye ihtiyacı olduğu için değil. İstihdam sağlamak insanlara eğitim vermek için. Burada eğitilen insanlarla daha sonra açılacak olan yeni fabrikaların alt yapısı oluşturuldu. Benim çalıştığım dönemde yaklaşık 1800 kişi çalışıyordu. Ben emekli oluncaya kadar bin kişi kaldık. Sümerbank işçileri bugün bir öğretmenin aldığı maaş kadar ücret alıyordu. Bugünkü parayla ayda 5 milyon lira Sümerbank sayesinde Nazilli’ye giriyordu. Fakat Sümerbank’ın kapatılması kaçınılmazdı. Bugün bu teknoloji ile Sümerbank’ın bin kişi çalıştırıp para kazanması mümkün değil. Ama en azından Nazilliye 67 yıl katkı sağlamış bir fabrikanın Sümerbank Müzesi olarak yaşatılması.” gerekiyor.

1 Ekim 2016 Cumartesi

DÜNYANIN EN MES'UT İNSANLARI.

Bu ay blok sayfamı, internetteki bir mezat sitesinde ,"Dünyanın en mesut insanları Bakırköy Sümerbank çalışanları" başlığını  görüp hemen satın aldığım  16 Eylül 1954 tarihinde yayınlanmış 20. ASIR haftalık mecmuasında yer alan ve Bakırköy Sümerbank fabrikasındaki çalışma hayatının fabrika çalışanlarından Hidayet Kurun'un ağzından anlatan röportaja ayırdım. Yazıda anlatılanların tamamına yakını diğer Sümerbank fabrikalarında da aynen yaşanmış uygulanmıştır.Dergi yıpranmış ve solmuş olduğundan  röportajı daha kolay okumak ve paylaşmak bakımından dergide olduğu gibi aynen klavye ile yazarak paylaşıyorum.  İlhan ÖDEN
DERGİDE RÖPORTAJ

ALTMIŞ YILDIR,Evet fasılasız tam altmış yıl aynı fabrikada çalışan bir işçi... Ben dünyanın en mes'ut insanıyım.Hiç bir kaygım yok.Şimdi yetmiş yaşında olduğum halde,buraya ilk girdiğim on yaşımdaki zamanım gibi dipdiri sapsağlam ve neşeli oluşumu da yine bu fabrikaya borçluyum. Müdüründen,memurundan,kapıcısına kadar herkesten memnunum.Burayı kendi evimden fazla seviyorum "Ölümden bile ,beni buradan ayıracak diye korkuyorum" derse artık o fabrikadaki işçi durumu hakkında ne düşünebilirsiniz?
Bunu söyleyen yetmişlik Hidayet Kurun,bir de mukayese yapıyor. -Tam kırk dört sene,Samatya'daki evimden buraya yaya gidip,geldim.Tren yoktu.Otobüs,dolmuş hak-getire ... İlk üç sene yani on üç yaşıma kadar bedava çalıştım.Ondan sonra beş buçuk kuruş gündelik almaya başladım.Bununla geçinmek zorunda idik.Amma yine de yılmadım.Bir de şimdiki halimizi düşünün.Beş buçuk kuruş gündelik iki yüz mislini geçti.Her gün iki tabak sıcak yemekle yarım somun da caba...Başın ağrısa doktor,ayağında Hastalansan hastane hazır...Yılda iki kat işçi elbisesi,birde kıdem zammı,ucuz pamuk,basma,odun... Al alabildiğin kadar... Sinema bile bedava hem de haftada iki defa... Ah genç olup da daha çok seneler burada kalmayacağıma yanıyorum.İşçiliğin böylesine can kurban... Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasındaki yarısı kadarı kadın iki bin iki yüz işçinin sözcüsü durumundaki ustayı dinlerken ferahlık duymamak imkanı var mı?İsterseniz en gençleriyle konuşun hepsinden duyacağınız hep aynı memnuniyet hep aynı ferahlık veren sözler. -Üç ekip halinde çalışıyoruz.Böylece fabrika gece gündüz faaliyette... Sabahleyin yedide işe girenler yarım saat yemek paydosu yaparak öğleden sonra üçte gidiyorlar.Böylece yedi buçuk saat çalışmış oluyorlar.Diğer ekipler de aynı vaziyette.Bu surette zamanımızı istediğimiz gibi ayarlayarak,ekseri günlerimizde gezmek,eğlenmek imkanı buluyor ve yine fabrikanın spor sahalarında dilediğimiz şekilde spor yapıyoruz. Futbol,boks,güreş ve denizcilikte iyi dereceler aldık.
FABRİKA KAYIKHANESİ
Kayıkhanemiz bile vasıta bakımından denizcilikle meşgul olan kulüplerden daha zengindir diyebiliriz. Yemeklerimiz ise evimizde yediklerimizle mukayese edilemeyecek derece mükemmel.Her mevsimde ancak meyvenin turfandasını bile burada tadıyoruz.İşçi sigortasının yardımından başka,fabrikamızın tam teşekküllü hastanesi daima emrimize amade...Deniz kıyısında oluşu bakımından İstanbul'un en latif manzaralı şifa yurdu olan hastanemizde,dişçisinden tutun operatörüne,röntgenine laboratuvarına ve eczanesine kadar her şey var.Doğum ve ölüm gibi hallerde yardım hazır.Çocuğu olana zam,fazla mesai yapana prim hazır.Ayrıca her sene dörder kilo ucuz parça ile yatak yorgan yapmaya yarar pamuk ve evde ısınmamıza elverişli kilosu iki kuruşa tahta parçaları alıyoruz.
Bütün bunlardan başka müdürümüz bay Şefkati Türkekul'un baba şefkatini unutamayız.Her Cuma öğleden evvel kapısı hepimize açıktır,küçücük bir derdi olan zerre kadar tereddüt etmeden,gider görüşür.Ayrıca işçi mümessillerimiz de haftanın muayyen günlerinde gider,müdürümüzle baş başa vererek baba-evlat gibi konuşurlar. Müesseseye hakim olan bu samimi hava hepimize huzur verdiği gibi hamdolsun bu güne kadar esaslı hiç bir anlaşmazlık hadisesine meydan vermemiştir. Daha başka ne istenir?Doğru karşılıklı sevgi ve saygının hüküm sürdüğü bir fabrikanın,mesut bir yuvadan ne farkı vardır? Hele fabrikayı dolaşırken her işçinin güler yüzünde bu huzur ve ferahlığı sezmemek mümkün değil.
FABRİKA HASTANESİ
Hastane kısmında yatan gençlerden biri."Sigortalı olduğum halde burayı tercih ettim çünkü kendi evim,kendi yuvam sayılır.Hakikaten öyle bakıyorlar,o kadar ki insan kendisini hastanede değil anasının kucağında zannediyor" Derken gözleri yaşarıyordu... Ayrılırken yemekhaneye uğradık.Yine deniz kıyısında Marmara'nın mas mavi sularına nazır bu koskoca salonda,yan yana hepsi de tertemiz masalarda iştah ile yemeklerini yiyen kadın,erkek işçiler arasında bir yaşlıca hatuna sokuldum. "Afiyet olsun,memnun musun halinden? dedim.Önündeki yemekleri göstererek "Buyrun bir lokma da siz alın da memnun olup olmadığımı anlayın,Allah başımızdan eksik etmesin... Her gün tatlısıyla,tuzlusuyla hatta radyosuyla aynı ziyafet... Bir yeyip bin şükür ediyoruz." dedi... Hiç derdiniz,şikayetiniz yok mu? dedim. "Allaha şükür yok,bir çocuk yuvamız noksandı...Hani çocuklu olan kimsesiz kadın işçilerin,çalışırken yavrularını bırakacakları yuva... Amma o da yapılıyor.Yeri hazırlandı...Ondan sonra sağlıktan başka isteyeceğimiz kalır mı? Dedim ya Allah başımızdakileri eksik etmesin...Benim de bir dileğim var buranın bütün fabrikalara örnek olması... Yazan : KANDEMİR

17 Eylül 2016 Cumartesi

SÜMERBANKLI OLMAK FARKLIDIR.


 Bir takvim tam 38 yıl aynı duvarda asılı durabilirmi? Sümerbank takvimiyse durur.Aşağıda fotoğrafı olan bayan ,Hatice Öden Bakkal benim halam olur.Fabrika şeref defterinde takdirnamesi var. Bayram ziyaretine gittiğimde takvimi görüp fotoğrafını çektim. Halam 95 yaşlarında hala genç,güzel ve bakımlı.Maşallah kafası bizden iyi çalışıyor. Sümerbank sevgisi işte böyle bir şey. Allah sağlıklı ömürler versin.

Aslında halam sadece bir örnek,Nazilli'de hatta tüm Türkiye'de evlerde,sandıklarda ,albümlerde 30 yıl önce vefat etmiş Sümerbank'lıların yaka kartları,rozetleri,fabrika içinde düzenlenen ilk yardım,yangın söndürme,meslek kursları,sendika seminer sertifikaları bile durur,kimsenin atmaya eli varmaz.

Birisi nerede çalıştın diye sorduğunda gururla Sümerbank'ta dersin.Soruyu soran kimse bilgili,kültürlü biriyse 
"Hangi kısımda,hangi pozisyonda çalıştın"diye, sorunun devamını getirmez? Çünkü Sümerbank'lı olmak farklıdır,Sümerbank'lı olmak onurdur. Sümerbank işçisi,Atatürk'ün işçisi,Sümerbank memuru,Atatürk'ün memuru,Sümerbank müdürü Atatürk'ün müdürü,amiridir. Verilen görevi hakkıyla yapan,çalışkan her Sümerbank'lı en az fabrika müdürü kadar itibarlıdır. 

Çalıştığı kurumdan emeğinin karşılığını fazlasıyla alacağını bilir,yasalara,sendikal haklara kusursuz ve gecikmesiz riayet edileceğini bilir,başına bir iş gelse kendisine sahip çıkılacağını bilir. Ufak tefek sorunlar dışında huzurla ve güvenle çalışır.Onun için çalıştığın kısmın ve pozisyonun çok önemi yoktur.

Önemi yoktur derken yanlış anlaşılmasın,amirlere,ustalara saygısızlık anlamı çıkmasın,emekli olsak da,20 yıl görmesek de karşılaştığımızda artık görevler bitmiş,astlık,üstlük ortadan kalkmış değildir.Bizde makama saygı mezara kadar bitmez.Ustamız ölünceye kadar ustamız,müdürümüz ölünceye kadar müdürümüzdür. Karşılaştığımızda "Ustam","Şefim","Müdürüm" diye hitap ederiz.Görev icabı istemeden yapılan hatalar, yanlışlıklar geride kalmıştır.Çalışırken pek samimi olmadığımız arkadaşımızla bile yıllar sonra karşılaştığımızda,kardeşimizi görmüş kadar seviniriz.Başka diyarlardaki tanışmadığımız Sümerbank çalışanları arasında bile gizli bir bağ vardır. Sümerbank çalışanlarının çocukları da kendilerini Sümerbank'ın bir parçası olarak görür onlar arasında da aynı gizli bağ vardır.

Sümerbank disiplini,terbiyesi budur,bu disipline uymayanlar Sümerbank içinde barınamazlar,çoğu kendiliğinden başka işlere yönelip ayrılır giderler.

Duvarda asılan eski bir takvim bizi nerelere kadar getirdi. Sümerbank anlatmakla bitmez en iyisi biz devamını başka yazılara bırakıp veda edelim. Sevgi ve Muhabbetle kalın... İlhan Öden.

 

31 Ağustos 2016 Çarşamba

ZARAR buysa ZARAR ettik...

Yukarıdaki 1948 tarihli yerel gazete küpürü Nazilli basma fabrikasının Nazilli' ye yaptığı katkıları belgelemek bakımından oldukça önemli.
Küpürde Nazilliyi tam ortadan ikiye ayırarak geçen Hürriyet caddesinin yapımından bahsediliyor.
Hürriyet caddesinin bir kısmı fabrika tarafından parke taş kaplama yapılmış
Fakat tamamlanamamış. Yeni gelen kaymakamın çabasıyla bayındırlık bakanlığından 15.000 lira alınmış,10.000 lira da Nazilli belediyesi koymuş,fabrika da önceden kalan 5.000 lirayı vermiş. 30.000 lira toplanmış ama bu para yolun tamamlanmasına yetmeyeceğinden yolun tamamlanması için gereken paranın da Sumerbank tarafından karşılanmasına karar verilmiş.
Şehrin ana caddesi yapılıyor,bakanlık 15.000 lira vermiş, Caddeyi yapması gereken belediye 10.000 lira vermiş,caddenin yarısını kendi olanaklarıyla yaptıran Sumerbank basma fabrikası,5000 lira daha veriyor ve toplanan paranin yetmeyen kısmını vermeyi taahhüt ediyor.
Fabrikanın okullarda,resmi binalarda buna benzer bilinmeyen çok katkısı var.
Neymiş efendim,fabrika zarar etmiş, zamanında makineleri yenilememiş...
Koca bir şehir,bakanlık buna benzer projelerle kim bilir kaç defa Nazilli basma fabrikasının kapısını çaldı,avuç açtı...
Nazilli için çalıştık,memleket için çalıştık,bir gün bile  "bize ne" demedik, yaşadığımız yere sırtımızı dönmedik. Kapandığı güne kadar Nazilli'den el çekmedik.Bize uzanan elleri boş döndürmedik,polis okulunun kaloriferi bozuldu biz gittik,sanat okulunun spor salonunun ampullerini biz taktık, hastanenin kıyma makinası bozuldu biz yaptık.
Bunlari yapmak ZARAR ise evet biz...
Zarar ettik

14 Mart 2016 Pazartesi

YERLİ MALLARI HAFTASI ve SÜMERBANK


YERLİ MALLAR haftasına önderlik eden SÜMERBANK'ın kampanyalarından derlediğim nostaljik afişler ve diğer materyallerden oluşturduğum kolleksiyonu sunuyorum.



VİDEO
Atatürk'ün öğretileri ve ilkelerinden her gün biraz daha uzaklaşırken, unutturma çalışmalarına karşı, unutmamak için gayret ediyoruz.

YERLİ MALLARI HAFTASI ve SÜMERBANK
Bildiğiniz gibi 12 aralık tarihini içeren hafta Tutum ve Yerli malları haftası olarak kutlanır.

Eskiden kişilere,parasını,eşyalarını,zaman ve sağlıklarını, korumak öğretilir.Şimdiki gibi tüketim toplumunun parçası olmak özendirilmezdi.Sadece kendimize ait olan şeyleri değil,ülkemizin doğal kaynaklarını,suyu,elektriği,okul eşyalarını özenle kullanmak öğretilirdi.




Atatürk 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini topladı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı.

Cumhuriyetin ilk 10 yıllık döneminde temelleri atılan kendi kendine yeter bir toplum olmadaki çabalar maalesef artık terkedilmiş gibi görünüyor.Sanki çok zengin bir ülkeymişiz gibi tüketim çılgınlığı teşvik ediliyor.Cumhuriyet kazanımları birer birer yitiriliyor.

Televizyonlarda, 'Şunu al ekonomi canlansın' gibi reklamlarla,vatandaş tüketime zorlanıyor, özelleştirme adı altında ülkenin tüm değerli tesisleri yabancılara satılırken, tohumda,ilaçta,kısaca her sektörde yabancılara bağımlılığımız giderek artıyor.

Dış borçlar,alınan İMF kredileri ödenmez boyutlara ulaşıp ülkemizin bağımsızlığını tehlikeye düşürüyor.

Maalesef Atatürk'ün 'Ekonomisi bağımsız olmayan ülke bağımsız değildir' ilkesine aykırı ne varsa süratle yapılmaya devam ediliyor. İşsizlik,yoksulluk yüzünden toplumda,bireyler arasında huzursuzluk,umutsuzluk ve mutsuzluk sonucu intihar ve depresyon gibi psikolojik sorunlar giderek artıyor.

Kaynakları iyi değerlendiren ülkeler parasını yatırımlar yapmak için kullanır vatandaşlarına daha iyi hizmet götürür,başka devletlere avuç açmaz,bağımsızlığını tehlikeye düşürmez.
Günümüzde küresel ekonomik kriz etkisiyle çok zor durumda olan türk sanayisini,kirizden çıkarmanın yolu "yerli malı" kullanmaktır. Yerli üreticilerin yok olması dışardan gelen malın yüksek fiyatla satılmasını,tersinin ise yabancı üreticileri,rekabet gereği kaliteli üretim ve düşük fiyat politikası uygulamaya zorlayacağını unutmayalım.
Ülkemizi yönetenllerin,hemen uygulanan mirasyedi ekonomik politikalardan vazgeçmesi, ekonomimizi daha az dışa bağımlı hale getirecek tedbirleri alması ve yeni nesillere kaynaklarımızın daha iyi kullanılması alışkanlıklarının kazandırılması dileğimle.
İlhan ÖDEN

Nazilli Palas Masalı.


NAZİLLİ PALAS

1935 yılında Basma fabrikasını inşa etmek üzere Nazilliye gelen Rus mühendislerin kalması için,Rus mimarlar tarafından planları çizilip,dönemin meşhur Macar yapı ustalarına inşa ettirimiş Nazilli'nin tarihi özellikler taşıyan bir otelidir..

Uzun süren bir kapalılık dönemi ardından restore edilip bir süre önce yeniden hizmete açıldı.


FOTOĞRAFI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Yukarıdaki fotoğrafı Nazilli palas'ın internet sitesinden aldım. http://www.nazillipalace.com/

Fotoğrafta arkadaki tabela yazısını photoshop gibi bir program kullanarak değiştirip,aslında Tunceli'nin Pertek ilçesi Halkevinden çıkan Atatürk'ü sanki Nazilli Palas'tan çıkıyormuş gibi göstermişler.Sayfanın sağ tarafındaki tanıtım bölümünde de Atatürk otelde kalmış gibi anlatılmış.
FOTOĞRAFI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Orjinal fotoğraf
Araştırmalarıma göre Atatürk üç defa Nazilliye gelmiş ama hiç Nazilli'de kalmamış.
ATATÜRK'ün NAZİLLİ Ziyaretleri.
1. Geliş 1 mart 1930 Nazilli istasyonunda (trenden inmemiş) Sadece 10 dakika kalmış.
2. Geliş 3 Şubat 1931 Nazilli tren istasyonunda toplam yarım saat kalmış.
3. Geliş 9 Ekim 1937 saat 13.30 da Nazilli'ye gelip İstasyon meydanındaki Halkevine gidiyor orada 2. trenle gelecek heyeti bekliyor.Ardından hep birlikte Fabrikaya hareket, açılış töreni ardından biraz müdür odasında dinleniyor,Fabrika gezisi sonrası yine fabrika salonunda istirahat. Aynı gün saat 16.00 da trenle Aydın tarafına hareket.Toplam olarak Nazilli'de iki buçuk saat kalıyor.
Kayıtlarda gözükmüyor ama Atatürk geçerken uğramış olsa bile yine de yukarıdaki fotoğraf insanları yanıltan "üzerinde oynanmış" bir fotoğraftır. Atatürk'ü kullanarak kazanç sağlamaya yönelik davranışlar Nazilli'ye yakışmaz.Nazilli halkı Atatürk'ü sever ve böyle gerçek dışı yöntemlere tenezzül etmez.
Nazilli Palas yöneticilerinden bu "gerçek dışı" fotoğrafı sitelerinden kaldırmalarını rica ediyorum.

İlhanÖDEN





1 Mart 2016 Salı

YOL GÖSTERMEK BİZDEN,UYGULAMAK SİZDEN.

Gıdıgıdı trenimiz yaklaşık 30 yıl sonra yeniden çalıştırıldı,bu biz Sümerbanklılar  için bir rüya idi, Bir rüyamız gerçek oldu. 

Şimdi yeni rüyaları gerçekleştirme zamanı... Mesela,Nazilli basma fabrikasını  açmak, Nazilli basmalarını yeniden basmak. Bu rüyayı birkaç yerde dile getirdiğimde dinleyenlerin hemen olumsuz tepki gösterdiklerini gördüm. Bazı arkadaşlarım makinelerinin büyük bir kısmı çalınmış,15 yıldır kapalı Nazilli basma fabrikasının bir daha asla açılamayacağını bunun gerçekleştirilmesi imkansız bir rüya olduğunu söylediler. Nazilli basma fabrikasının tekrar basma  üretimi yapmasının aslında zannettikleri kadar zor olmadığını anlattığımda büyük bir kısmının düşüncelerini değiştirmeyi başardım. Umarım bu yazımda anlatacaklarımla,Nazilli için güzel şeyler yapmak isteyen yöneticilerimizin, düşüncelerini de değiştirmeyi başarırım.

 Nazilli basma fabrikası 2003 yılında Adnan Menderes Üniversitesine devredildi.2005 yılında yapılan bir protokolle fabrika çalıştırılmak üzere "Gemi parçalamak" işiyle uğraşan bir şirkete verildi.Şirket fabrika alanı içinde koruma altında olmayan hurda sınıfından satılabilecek ne varsa her şeyi  kesip,parçalayıp götürdü sonrada fabrikayı olaylardan habersiz tekstil işiyle uğraşan başka şahıslara devredip kaçıp gitti. Olay mahkemeye intikal ettiyse de devir teslim işleminde tutanak yapılmadığı için makinaların ne zaman ve kim tarafından götürüldüğü tahmin edilmesine rağmen ,tespit edilemediğinden şu ana kadar yargıdan bir sonuç alınamadı. Bu olayda en çok fabrikamızın İplik ve Dokuma ünitesi zarar gördü.Elektrik trafolarını ve makinalarının büyük bir bölümünü kaybederek çalışamaz hale getirildiler.

 Basma kısmı ise makinelerinin SİT korumasında olması sayesinde az bir kayıpla kurtuldu. Benim "Nazilli basması yeniden" projemde,enerji santralı ,atölyeler ve  fabrikanın bu bölümleri yer almıyor. Fabrikanın kurulduğu yıllarda olmazsa olmaz olan bu üniteler çevrede tekstil sektörünün gelişmesiyle eski önemini kaybetti. Fabrikamızın en çok işçi çalıştıran bu bölümlerini yeni projede kullanmayı gereksiz görüyorum. Enerji santralı 1980 yıllarından beri elektrik üretiminde kullanılmıyor,sadece buhar için bazen bir bazen iki kazanla (eski sistem olduğu için) düşük verimle çalışıyordu. Şimdi daha küçük daha güçlü sistemler var. Eskiden çok gerekli olan atölyeleri de çalıştırmaya da gerek yok şu anda Nazilli çevresinde  makine sanayi oldukça gelişmiş durumda gerektiğinde makine parçaları rahatlıkla dışarıda yaptırılabilir. Dokuma işlemi yapmayacağımız için bize iplik de gerekmiyor, dolayısıyla pamuğun ipliğe dönüşmesinden başlayarak aradaki diğer yardımcı işletmelere,dokumaya ve dokuma sonrası kumaşa yapılacak işlemlere de gerek yok.

Denizli,Babadağ,Buldan,Kızılcabölük gibi tekstil ve özellikle dokumacılığın ileri olduğu yerlerden istediğimiz kalite,ebat ve örgüde hazır dokunmuş kumaş alabiliriz. Düşündüğüm yeni sistemde basmahanede koruma altında bulunan eski makinaları da kullanmayı düşünmüyorum. (Eski basma makinalarının büyük bölümü fabrikamızın son dönemlerinde zaten kullanılmıyordu.)

Onu kullanma ,bunu kullanma neyi kullanacaksın kardeşim?diyenlerin sesini duyar gibiyim. Azıcık daha sabredin şimdi tam o kısmı anlatıyorum.

Bize "Yeniden Nazilli basması" için en gerekli makina,hırsızların gazabından kurtulan ROTASYON BASKI MAKİNASI bu makina dünyada halen kullanılan teknolojik sisteme ve özelliklere sahip güzel makina , desen baskı silindirlerinin büyük bölümü ve yardımcı techizatla birlikte şu anda sonradan yapılan yeni gravür dairesinde sapasağlam duruyor.

 ROTASYON BASKI MAKİNESİ
Rotasyon baskı ve baskı sonrası terbiye işlemlerinde kullanılacak birkaç makine,buhar için küçük bir kazan ve 10-15 personel ile(öğrenci uygulamaları ile bu sayı daha da aşağı çekile bilir)  Nazilli Basması yeniden üretilmeye başlanabilir. Başlangıçta eski Sümerbank gravür çalışanlarından yardım alınabilir. Baskı sonrası terbiye işlemlerinde kullanılan makinelerin de şu anda basmahane dairesinde kullanılır durumda olduğunu tahmin ediyorum. Eğer  gerekiyorsa da ,küçük bir maliyetle yenilene bilirler. (masraflar için koruma altında olmayan,hırsızların bıraktığı 100 kadar dokuma tezgahı satılabilir) 

Bugün ülkemizde tekstil sektörü gelişmiş durumda. Rotasyon makinelerinde kullanılan desen silindirlerinin imalatı yapılıyor bunun için eleman çalıştırmaya gerek yok. Eldeki desenler ve desen arşivimizde eski sistemle basılan desenler yeni sisteme uyarlanarak kullanılabilirler.

 Fabrika alanındaki ADÜ. Meslek yüksek okulunda Desen tasarımı ve baskı sistemleri üzerine yeni bir bölüm açılarak bu proje daha verimli ve daha işlevsel hale getirilebilir. Bunlar benim düşündüklerim,proje için başka güzel şeyler de bulunup geliştirilebilir. Bana göre Nazilli basmasını hayata geçirmek için hiçbir engel yok.Belki eskisi gibi büyük çapta üretim yapamayız,Belki çok karlı bir işletme olmaz ama dünyaca ünlü Nazilli basmalarını tekrar Nazilliye kazandırmak bu kadar kolay iken denemeye değer olduğunu düşünüyorum. İlhan ÖDEN

NOT: Madem yazdım,bu projenin kafamda canlanmasına yardımcı olan olayı da yazayım. 2015 Kasım ayında İzmir Ekonomi üniversitesi Güzel sanatlar ve Tasarım fakültesi Moda ve Tekstil bölümü,İzmir Sümerbank Halkapınar basma fabrikası yıkıntıları arasından buldukları el kadar Sümerbank kumaşlarından desen çıkarıp,serigrafi yöntemiyle desenleri kumaşlara aktardılar.Bu kumaşlardan diktikleri elbiseleri İzmir Adnan Saygun sanat galerisinde sergilediler. 


İzmir Sümerbank'tan onlara belki bizim elimizdeki kadar geniş bir arşiv kalmamıştı ve bugün sahip olduğumuz imkanlara sahip değildiler ama onlarda bizde olmayan ,çalışma ve başarma azmi vardı. Zorlukları aşarak İzmir Sümerbank Basma fabrikası desen arşivini sanal ortama taşımayı başardılar.

 
Artık,Nazillinin değerlerine sahip çıkmasının,Adnan Menderes Üniversitesinin de elindeki hazinenin farkına varmasının zamanının geldiğini düşünüyorum.Yarıda kalan desen arşivi çalışmaları bir an önce tamamlanmalı,Nazilli Sümerbank basma fabrikası müzesi açılmalı,gelen ziyaretçilerin satın alabilecekleri Nazilli basmalarının üretimine başlanmalı.

13 Şubat 2016 Cumartesi

Sümerbank ve Sağlık


25 Ağustos 1935 günü Nazilli basma fabrikasının temelini atanlar "önce fabrikayı yapalım biraz para kazanalım" sonra gerekirse diğer ihtiyaç duyulan şeyleri yaparız dememişler. Fabrika binalarının inşaatıyla aynı anda,lojmanlar,sosyal tesisler,spor alanları,eğitim ve sağlık kuruluşlarının inşasına da başlamışlar.

İNŞAAT HALİNDEYKEN

Nazilli basma fabrikası,ham madde ve yakıt dışında dışarıya bağımlı olmadan ve çalışanlarının her türlü ihtiyacını karşılayacak yapı ve olanağa sahip olarak 9 Ekim 1937 günü Atatürk tarafından açıldı.

Nazilli basma fabrikası hastanesi şüphesiz saydığım olanakların en önemlilerinden biriydi. Bende bu ay blog yazımda daha önce kısaca anlattığım fabrika hastanesini ve Sümerbank'ın çalışanlarına, çalışanlarının  aile ve çocuklarının sağlıkları konusuna verdiği önemi detaylarıyla anlatacağım.

Nazilli basma fabrikası hastanesi Nazilli'ye açılmış ilk hastanedir. Yukarıda da belirttiğim gibi fabrika inşaatıyla aynı anda inşasına başlanmış 9 Ekim günü fabrikayla birlikte hizmete açılmıştır. Atatürk fabrika açılış törenini hastane binasının balkonundan izlemiş.aşağıda toplanan halkı buradan selamlamıştır.

HASTANE PERSONELİ

Hastane 40 yatak kapasiteli olup,ameliyathane,doğum,röntgen,diş ve eczane üniteleriyle komplike bir sağlık kuruluşu olarak açılmıştır. Öncelikle fabrika çalışanlarının sağlıklarını koruma ve sağlık sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalar yapmış,acil durumlarda Nazilli ,yakın köyler ve çevredeki diğer ilçelerin vak'alarıyla da ilgilenmiştir.

En önemli başarılarından biri o yıllarda Nazilliyi kasıp kavuran Sıtma hastalığının kökünün kazınması ve Nazilli gündemine bir daha sokmamasıdır.

İş kazalarının yoğun olduğu bu dönemde fabrika içinde bu büyüklükte bir hastane olması çalışanlar açısından çok önemlidir.


Hastanenin en önemli hizmetlerinden biri aşılamadır.Periyodik aşılama uygulamalarıyla çalışanlarını hastalıklara karşı korumuş, uygulama içine çalışanların eş ve çocuklarını da katarak o günün şartlarında ülkenin diğer bölgelerine  göre sağlık standardını çok yukarılara taşımıştır.

DİŞ ÜNİTESİ

Fabrika hastanesi 1950 yıllarında çıkarılan Sosyal sigorta kanunuyla sağlık hizmetlerinin SSK. tarafından sağlanmaya başlandığı yıllara kadar görevini başarıyla sürdürmüş,1957 yılında sağlık personeli,araçları ve her türlü donanımıyla , lojman olarak kullanılan bir binanın boşaltılıp düzenlenmesiyle fabrika alanı dışına taşınarak SSK hastanesi olarak hizmete devam etmiştir.


Sümerbank,hastanesi SSK. ya devredildikten sonra da fabrika içerisinde revir açarak doktor ve sağlık personeli bulundurmaya ve personelini korumaya imkanlar ölçüsünde devam etmiştir.



Fabrika doktorları personel dışında ,fabrika kreşinde kalan çocukların sağlıklarını koruma ve sağlık sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalar yapmış ayrıca fabrika içindeki atölye ve birimlerde çalışan personelin çalışma şartları ve sağlık koşullarının iyileştirilmesine yönelik inceleme ve düzenlemeler yapmışlardır.



BULDAN YAYLASINDA KAMP 1953

Ağır şartlarda çalışıp yıpranan personelin tekrar sağlığına kavuşmasına yardımcı olmak amacıyla yayla ve deniz kıyısında çadır kampları kurulmuş daha sonra yerleşik düzene geçilerek çalışanların ailelerine de hizmet verecek şekle dönüştürülmüştür. Arada kesintiler ve amaçtan uzaklaşma olsa da bu hizmete fabrikaların kapatıldığı 2000 li yıllara kadar devam edilmiştir.

AMELİYATHANE

1985 yıllarında fabrika revirinde sözleşmeli olarak iki hekim görevlendirildi. Hasta çalışanlar sabah ve öğleden sonra fabrika hekimleri tarafından muayene ediliyor tedavilerine yönelik ilaçlar yazılıyor, ilaçlar görevli personel tarafından alınıp hastalara iletiliyordu. Önemli hastalıkları olanlar hastanelere sevk ediliyor,rapor ve istirahat gerekenlerin işlemleri yapılıyordu. Böylelikle hem çalışanların maddi kayba uğraması hem de üretimin düşmesi engellendi. Artık Sümerbank'lı hastalar doktora değil doktorlar hastalara gelir oldu.

Ayrıca fabrika hekimleri fabrika yemekhanesinde hazırlanacak yemeklerin kalori hesaplamalarına, sağlıklık koşullarda hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol etmekle görevliydiler. Bu denetim işçi sendikası ve fabrika müdürünün de katılımıyla 3 yönlü yapılıyordu.

Revirde enjeksiyon,pansuman,tansiyon ölçümü,dikiş gibi küçük müdahaleler yapılıyor,ayrıca erkek ve bayan personelin doğum kontrol araç ve ilaçları "ücretsiz" dağıtılıyordu.

Fabrika içindeki atölye ve birimlerde,ağrı kesici ilaç ,yara ve pansuman malzemeleri yine Sümerbank sağlık birimi tarafından temin edilip ecza dolaplarına konuluyor kullanıldıkça kontrol edilip eksikler tamamlanıyordu.

KADIN DOĞUM ÜNİTESİ

Anlattıklarım Sümerbank'ın her fabrikası ve iştiraklerinde aşağı yukarı aynı şekilde uygulanıyordu, eğer bu birimlerin yakınında Sümerbank mağaza ya da banka personeli varsa onlarda aynı olanaklardan yararlanıyorlardı.

HASTALAR YATAKTA

Bunlardan başka Sümerbank vakfına ait gezici hastane aracı  belirli aralıklarla fabrikaları gezip tüm Sümerbank personelinin akciğer röntgen filmlerini çekip kontrol ediyor,solunum sisteminde oluşabilecek problemleri erken tespit edip şüpheli görünen personelin hastane sevkini yapıyordu.

SÜMERBANK VAKFI GEZİCİ HASTANESİ

Biz Sümerbanklılar,personeline böyle değer veren bir kuruluşta çalıştığımız için çok şanslıydık. Şimdi bile yukarıda anlattığım hizmetlerin verilebildiği işletmelerin olduğunu sanmıyorum.

FABRİKADA SAĞLIK TATBİKATI

Sümerbank isteseydi yasaların getirdiği yükümlülükler dışında kalan hizmetleri vermeyip,daha çok para kazanabilir belki de büyük bir dünya markası olarak varlığını sürdürebilirdi.

O zaman kapatıldıktan 15 yıl sonra bunları yazamazdık. Başka ülkelerde örnek alınıp benzerleri yapılmaya çalışılmazdı. Farkı anlamak için Sümerbank'a liberal gözle değil,vatandaş gözüyle bakmak lazım.

 Liberal bakış açısına göre Sümerbank ve benzer kuruluşlar ortadan kaldırılması gereken kötü örneklerdi. Onlara göre işçi sendikasız olmalı,az para almalı,çok çalışmalı,sağlık problemleriyle de devlet ilgilenmeliydi.
HASTANE BİNAMIZ

Bir Sümerbank çocuğu ve çalışanı olarak yakından gözlemlediğim ve  yaşayarak gözlemlediğim , Sümerbank'ın "sağlık konusuna" bakış açısını elimden geldiğince anlatmaya çalıştım başka yazılarda,başka konuları anlatmak dileğiyle. Sevgiyle kalın  İlhan Öden.

29 Ocak 2016 Cuma

Gıdıgıdı'da mutlu son.

Gıdıgıdı trenimizin yenileme çalışmaları tamamlandı ve nihayet beklediğimiz an geldi,resmi açılış öncesi Nazilli Sümerbank sayfası olarak organizasyonumuzu yaptık ve Nazilli Sümerbanklıları Gıdıgıdı trenleriyle buluşturduk.Nazilli Sümerbank Facebook sayfası ve sumerbank.blogspot.com internet sitesi olarak bu başarıda maddi olarak olmasada diğer anlamda önemli katkılarımız var.

2008 yılından beri internet ortamındaki her olanağı kullanarak, Gıdıgıdı treni ve Nazilli Sümerbank'ı Nazilli gündemine tekrar taşıma ve sürekli gündemde tutma bakımından küçümsen- meyecek bir başarımız var.

Ülkemizde ve dünyada bir fabrika için açılmış , üye sayısı ve arşiv birikimi bakımından,böyle bir sayfa ve internet sitesi yok.

Facebook sayfası olarak internet ortamından haber dışında alıntı yapmadan ,sadece kendi kaynaklarını ve üyelerinin katkılarıyla yapılan paylaşımlarla grafik çizgisini düşürmeden ayakta kalabilen başka bir sayfa da yok.
 
Bu birikim kendiliğinden ortaya çıkmadı arkasında emek ve bu işe ayrılmış büyük bir zaman dilimi var. Elimden geldiğince, ekmeğiyle büyüdüğüm,çocuklarımı büyüttüğüm kuruma olan vefa borcumu ödeme gayretindeyim. Sizlerin de desteğiyle,Nazilli Sümerbank camiasını bir arada ve iletişim halinde tutma,davet edildiğimiz her platformda yeni nesillere Sümerbank Nazilli basma fabrikasını anlatma misyonumuza devam edeceğiz.



Gıdıgıdı treni hedeflerimizden birisiydi daha yapılacak çok şey var.  Hayallerimizin gerçeğe dönüştürülmesi konusunda her zaman en büyük destekçimiz yine Nazilli belediyesi ve Adnan Menderes Üniversitesi olacak. Özellikle Nazilli Sümerbank müze projesinin hayata geçirilmesi,fabrika alanı içindeki sosyal tesislerin tekrar kazanılıp,hizmete açılması konularında belediye başkanımız sayın Haluk Alıcık'ın  ve kampüs koordinatörü sayın Yard.Doç.Dr. Mustafa Özçağ'ın girişimlerini destekliyoruz.


Her zaman olduğu gibi bundan sonra da, Nazilli Sümerbank Basma fabrikasıyla ilgili yapılan her olumlu işin,atılan her olumlu adımın en büyük destekçisi, Nazilli Sümerbank Basma fabrikasının hatıralarına sahip çıkmak adına olumsuz yaklaşımların da takipçisi Nazilli Sümerbanklılar olarak biz olacağız. Türkiye'yi ve Sümerbank'ı çok seviyoruz. İlhan Öden.