29 Aralık 2013 Pazar

Yeni yılda,yeni umutlar.

Nazilli Sümerbank adına vaatlerle  başlayan ama olumlu hiçbir şey yapılmayan koca bir yılı daha bitti.

Nazilli Sümerbank müzesi projesi  beklemede.


Nazilli Basma fabrikası adının tekrar yazılmasıyla ilgili paylaşımlarımızı görüp "ilgileneceğim" sözünü veren belediye başkanımız Haluk Alıcık'dan henüz olumlu bir haber alamadık.
 

Aydın İl genel meclisinin karar alıp  bütçe ayırdığı "Gıdı gıdı trenini kurtarma" projesi "fos çıktı".

Fabrikamızın tüm binaları çürüyor,dökülüyor daha önceki yıllarda yapılan ufak tefek tamiratlar da artık yapılmaz oldu.

Atatürk'ün Nazilli'ye gelişi ve Nazilli basma fabrikasını açma yıldönümü törenlerine her yıl katılan "çok güvendiğimiz  politikacılar" bu yıl başka ziyaretlere katılmayı tercih ettiler.

Özellikle yerel basının yazacak bir şeyler bulamadığında ortaya salladığı "Nazilli basma fabrikası yeniden açılacak" ,"Gıdı gıdı treni tekrar çalışacak" haberleri bile artık görülmez oldu.
 
2013 yılı Nazilli Sümerbank "hatırasını koruma" adına kötü bir yıldı.

Öyle ki, yetkililerin ilgisizliği karşısında , tasarladığım Nazilli Sümerbankla ilgili bazı güzel projeleri bile sizlerle paylaşma arzum kalmadı.

Nazilli nüfusunun yarısının boğazından  Sümerbank ekmeği geçmiştir. Bu insanların "anılara sahip çıkılması ve Atanın mirasının unutulmaması" dışında hiç bir beklentileri yok.


İnşallah 2014 bu yıl kadar kötü olmaz.
Umarım yeni yıl yeni umutlar,Nazilli Sümerbanklıların istekleriyle  ilgilenecek duyarlı kişiler ve şartlar getirir. 

Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN

26 Kasım 2013 Salı

SÜMER YARDIMSEVERLER DERNEĞİ.

Nazilli Sümerbank basma fabrikasının aslında bir buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu, fabrikalar kapatılırken gözardı edilen sosyal katkının  neredeyse fabrika üretiminden daha önemli olduğunu bu sayfalarda defalarca anlattım.

Aşağı Nazilli'de çürümeye terkedilenin sadece  eski  bir basma fabrikası olmadığını, her yönüyle örnek alınması gereken  ve  %100 hayata aktarımı başarılmış muhteşem bir sosyal proje olduğunu  elime belge geçtikçe  paylaşıp gelecek nesillere anlatmaya devam edeceğim.

Daha önceki yazılarımda fabrikamızın diğer sosyal birimlerini, üretim dışı hizmetlerini,katkılarını anlattım. 

Bu yazımda size fakir ve ihtiyacı olan vatandaşlara yardım amacıyla fabrika önderliğinde kurulan Nazilli Sümer Yardımseverler derneğini anlatacağım. 

 FOTOLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
Dernek başkanı fabrika müd. H. Toker'in eşi Fütuat hanımdır.

Derneğin 1949 yılı faaliyetlerinin dağılımı şöyledir.
YAPILAN YARDIMLAR.
126 aileye yakacak (kömür) yardımı.
80 aileye gıda yardımı (Un.vs.)
30 öğrencinin giyim ve okul masraflarının karşılanması.
Önceki yıllardan devam eden "Daimi yardımlar"
38 kişiye bir defaya mahsus nakit para yardımı.
10 hastaya tedavi ve ilaç yardımı.
İhtiyacı olanlara yemek yardımı.
155 bayana dikiş kursu hizmetinin finansmanı.


Dernek faaliyetlerinde toplam. 4527.23 lira harcanmış ayrıca dikiş kursunu bitirenlerden 55 bayana dikiş temin ederek sürekli gelir sağlayacak iş bulunmuştur.

Nazilli Basma fabrikası ve diğer Sümerbank fabrikaları kaliteli ucuz sanayi malları üretiminin yanısıra,İnsana ve bulunduğu bölgeye hizmete öncelik vermiş, çok para kazanmak hedefinde hiç bir zaman olmamıştır.


Fabrikaların "Para kazanmadığı , devletin sırtına kambur olduğu" gerekçesi ve karalama kampanyalarıyla kapatıldığını düşününce aslında bu kurumlara ne kadar büyük haksızlık yapıldığı bu örneklerle daha iyi anlaşılmıyor mu?

Nazilli Basma fabrikası 10 yıldan fazla bir süre ülkenin tek basma fabrikası olarak çalıştı. Adeta "Altın yumurtlayan tavuk" gibiydi. Kazandığı paralarla fabrikaya yatırım yapılsaydı Nazilli basma fabrikası avrupanın en büyük tekstil fabrikalarından biri olmaz mıydı? Sevgiyle kalın İlhan ÖDEN

Kaynak : L'ILLUSTRATION de L'ORİENT dergisinin 1950 yılında yayınlanan  "özel sayısı"

25 Ekim 2013 Cuma

Atatürk bizim en büyüğümüzdür.bizim bütünümüzdür.

Bu ay sizlere uzun zamandır  hazırlıklarını yaptığım yurdumuzun çeşitli yörelerinde çekilmiş  cumhuriyet coşkusunu yansıtan ve şimdiye kadar paylaşılmamış tarihi değeri olan fotoğraflardan hazırladığım bir video sunuyorum.

"ATATÜRK BİZİM EN BÜYÜĞÜMÜZDÜR,BİZİM BÜTÜNÜMÜZDÜR."
VİDEO

Yazıma başlık olarak ve videonun sonunda Atatürk'ün Nazilli basma fabrikasını açmak üzere Nazilli'ye geldiğinde şehirde ve fabrika balo salonuna asılan başka yerlerde görmediğim, kayıtlarda raslamadığım pankartlardaki Nazilli'ye özgü olduğunu düşündüğüm sloganı kullandım. Umarım beğenirsiniz. İlhan ÖDEN

7 Ekim 2013 Pazartesi

Kahveci Bilal ağa'ya var da bize yoh mu?


Bir 9 ekim daha geliyor.Yine 9 Ekim sabahı Nazilli protokolu istasyon meydanında toplanıp,her kutlanışında heyecanından biraz daha kaybeden,Atatürk'ün Nazilli'ye gelişinin 76. yılı ve Sümerbank Basma Fabrikasının hizmete açılışı kutlayacak.

Atatürk heykeline konulan çelenkten sonra istasyon binası yanında protokolden birilerinin 'adet yerini bulsun' misali günün anlam ve önemine binaen yapacağı konuşma ve öğrencilerin folklor gösterileriyle bitecek törenden sonra protokol 76. kez  incelemelerinde bulunmak üzeren eski Sümerbank Nazilli Basma fabrikasındaki Atatürk müzesini ziyaret edecek...

Sonra herkes görevini yapmanın huzuruyla işlerinin başına dönecek.Gelecek  9 Ekim gününe kadar Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası  kimsenin aklına bile gelmeyecek.

Belki de bir kaç yıl sonra 'şimdilik yapılan' bu minik tören bile angaryadan sayılıp yapılmaz olacak.

65 yıl Nazilli yi doyurmuş,bugün Türkiye'nin pekçok vilayetinden daha gelişmiş bir kent olmasına katkı yapmış, Nazilli Basma fabrikasının böyle kolayca unutulması biz Sümerbanklılar ve yüreğinde Sümerbank sevgisi taşıyan Nazilliler dışında kimseyi rahatsız etmiyor.

Sık sık misyonunu başarıyla tamamladığı ve artık bayrağı özel sektöre devretmesi gerektiği için kapatıldığı söylenen ,ülke sanayisinin temelini oluşturmuş bu fabrikalar madem misyonunu başarıyla tamamladı neden  bu kadar vefasızca unutuluyor?

Nazilli Basma fabrikası kapatıldı.Bir daha açılması ve çalışması mümkün değil.Makinaları çalındı, kalanlar çürümede,binalar bakımsızlıktan viran olmakta. Bunları bu sayfalarda defalarca yazdım.

Devlet veya belediye yardımı olmadan Adnan Menderes üniversitesinin fabrikayı koruma imkanı yok.
 

Bunca yıl fabrika için hiçbir şey yapılamamasından bunu kolayca anlayabiliyoruz fakat Nazilli halkı olarak bu fabrikaya vefa borcumuz var.

Çok şey istemiyoruz Fabrikanın sosyal alanlarının düzenlenmesi ve biz Sümerbanklıların zaman zaman ziyeretine izin verilmesi. (Gıdı gıdı treninin bakımı için il genel meclisinin girişimlerinin sonuçlanmasını merakla bekliyoruz)

Fabrika salonunun restore edilip kültür merkezi olarak Nazillinin hizmetine açılması...

En önemlisi 2 yıldır rafa kaldırılan NAZİLLİ  BASMA FABRİKASI TEKSTİL MÜZESİ projesinin tamamlanması.

Bu konuda Nazilli Ticaret odası başkanlığı sırasında özellikle komisyon çalışanlarının yemek problemini çözen,komisyonu ziyaret ederek çalışmaları yakından ilzleyen ve Nazilli Basmasının marka haline getirilmesi gerektiğini sık sık gündeme getiren  Nazilli Sümerbank ekmeğiyle büyümüs Aydın milletvekili Ali Gültekin Kılınç olmak üzere...

Yine Komisyon üyelerinin soğukta ve olumsuz şartlarda çalışmalarına gönlü razı gelmeyip elektirikli ısıtıcılar göndererek komisyon üyelerinin problemlerini çözen,morallerin en bozuk olduğu günlerde yanlarında olduğunu hissettirerek destek olan Nazilli belediye başkanı sayın Haluk Alıcık ve...

Geçen yıl fabrika alanında düzenlediğimiz toplantıya davetimizi kırmayıp teşrif ederek yaptığı konuşmada Fabrikamızın çalıştığı dönemlerdeki hizmetlerini ve önemini vurgulayan,emektar Sümerbanklılarla yakından ilgilenen Nazilli Kaymakamı Sayın Mehmet Okur'un yardımlarını bekliyoruz.

Aşağıya Aydın Ticaret Odası tarafından Kültür Evi haline getirilen Kahveci Bilal ağa konağı 'nda Nazilli Sümerbank basma ve ekipmanlarının sergilendiği bölümün fotoğraflarını koyuyorum.



Gördüğünüz gibi Nazilli Sümerbank basma fabrikasının ürünlerinden birkaç parçayla bile ne kadar güzel bir köşe oluşturulmuş.


Nazilli Basma fabrikasından götürülüp sergilenen bir kaç desen kartelası ve gravür malzemesiyle bile böyle güzel bir sergi oluşturuyorsa,fabrikada atılı duran tarihi makina ,techizat ve zengin desen arşiviyle ortaya çıkacak Nazilli Basma fabrikası Tekstil müzesinin muhteşem güzelliğini ve Nazilliye kazandıracağı kültür zenginliğini düşüne biliyor musunuz?

Başka yerlerde kıytırık objelerle açılan dandik müzelerin yanında Nazillinin elindeki bu zenginliği kullanamaması ne kadar büyük bir kayıp,ne kadar büyük ayıp.

Bu eserleri üreten Sümerbank çalışanlarının ve sergilemeye hazırlayan ADÜ. Sanat Tarihi hocalarından Mükerrem Kürüm ve ekibinin emeklerinin paylaşılma zamanı gelmedi mi?

ADÜ. iki yıl binlerce lira ödenek ayırıp gerçekleştirdiği projeyi hayata geçirmek için ne bekliyor?
Sorun her zaman olduğu gibi para ise Nazillide,Aydın da olduğu gibi projeyi gerçekleştiren ticaret odası  ya da başka kuruluşlar yok mu? Nazilli Belediyesi ,kaymakamlık bu zenginliğe sahip çıkmayacak mı?

Başta Aydın  milletvekili sayın Ali Gültekin Kılınç,Nazilli Belediye başkanı sayın Haluk Alıcık ve Nazilli Kaymakamı sayın Mehmet Okur olmak üzere Nazilli'yi temsil eden ve yöneten tüm yetkililerden bu konuda yardım bekliyoruz.

Umarım bir daha ki 9 Ekim günü Nazilli protokolunun Basma fabrikası ziyaret ve inceleme programında Nazilli Basma fabrikası Tekstil müzesi de olur. Sevgiyle kalın.  İlhan ÖDEN


12 Ağustos 2013 Pazartesi

Seksenlerin sonu,direniş yılları,başarı ve infaz.

Bu ay sizlerle Sümerbank'ın yok edilmeye karşı direndiği, kampanyalar, yenilikler ile Dünya bankası ve İMF 'in dayattığı serbest piyasa ekonomisini (liberal ekonomi) yerleştirmeye çalışan iktidarlarun ayak oyunları ve engellemelerine rağmen  ayakta kalmayı başardığı 1988-89 yıllarının reklam videolarını  paylaşacağım..

BAHAR KAMPANYASI

ANNELER GÜNÜ


ERKEK GİYİM


GENÇ GİYİM


 İNDİRİMLİ SATIŞ KAMPANYASI


Yukarıda da belirttiğim gibi bu dönemde Sümerbank dinamik,çalışkan ve akıllı yöneticilerle özel sektöre sunulan imkanlara rağmen  tekrar Türkiye ekonomisinin zirvesine çıkmayı başardı.Nato ihaleleri,ihracat bağlantıları ve özellikle mağazacılıkta yapılan atılımlar. Türkiye pastasını kendi aralarında bölüşmek isteyen  "Liboş" hortumcuların işine gelmedi.Onlara göre başa çıkamadıkları Sümerbank mutlaka yok edilmeli özel sektörün önü açılmalıydı.Gereken her şey yapıldı.Vatandaşın parası kaliteli ucuz üretim yapan Sümerbank yerine Sistemin beslendiği  tüketimi teşvik eden kaynakların  hizmetine sunuldu.Bunların kimler olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.Bilmeyenler 1990 öncesi küçük işletmeler iken şimdilerde holding olmuş özellikle hazır giyim,tekstil ve ayakkabı firmalarının geçmişine baksınlar. Çoğunluğunun mazisinde Sümerbanklıların "asla helal etmeyecekleri" hakları vardır.


14 Temmuz 2013 Pazar

80. Kuruluş Yılında SÜMERBANK'sız TÜRKİYE

Geçtiğimiz 11 Temmuz Sümerbank'ın 80 'inci kuruluş yıl dönümüydü.Yeni kurulan cumhuriyetin sanayileşme sürecinde büyük görevler üstlenen,ülkenin ihtiyaç duyduğu her alanda hizmet verecek,istihdam ve kalkınma sağlayacak yatırımlar yapan Sümerbank  "Sanayide Devlet" politikasını en güzel şekilde uygulayarak Türk sanayisinin kurulmasında en önemli görevleri başarıyla yerne getirdi.Osmanlı döneminden kalma dört işletmeyle başlayan süreçte,yurt çapında elliden fazla fabrika ,yüzlerce banka şubesi ve beşyüzden fazla mağaza ile ülkenin  en ücra köşelerine ulaşıp açtığı eğitim kurumları, kurslar,spor kulüpleri,sinema, tiyatro ve hastane gibi kurumlarla sosyal hayatın gelişmesine katkı yaptı.
Bu süreç 24 Ocak kararları olarak bilinen ve Dışa açılma-Serbest piyasa ekonomisine geçiş liberal politikaları benimseyen siyasetçilerin iktidar oldukları döneme kadar başarıyla devam etti,kasıtlı yanlış politikalarla zarar ettirilip kapatılmalarına zemin hazırlamak amacıyla özellikle görevlendirilen yöneticilerin çabalarıyla istenen sonuc sağlandı.

Peki, Sümerbank neden kapatılmak isteniyordu?
Sümerbank,banka-üretim ve satış üçgeniyle her dalda lider güçlü bir kurumdu.Bankasıyla finansman sağlıyor. Fabrikalarında ürettiği sağlam ve kaliteli ürünleri yurt sathına yayılmış mağazalarında halka aracısız ve kredili satışlarla ulaştırıyordu.

Bu şartlarda özel sektörün Sümerbank karşısında başarı şansı yoktu.Üstelik aracısız bir sistem olduğu için haksız kazanç elde eden alıp-satıcılar,nakliyeciler gibi sistemden nemalanan gruplarında barınmasına fırsat vermiyordu.


Öte yandan,Türkiye pazarı büyük dünya şirketlerinin ağzını sulandırıyordu. Sözde Ermeni soykırımı,Kıbrıs ve Avrupa birliğine alma kozlarını kullanarak baskı altına aldıkları Türk politikacılarını İMF,Dünya bankası gibi kurumlardan kredi kullandırıp  giderek daha çok borçlandırarak her istediklerini kolayca yaptırdılar.

Bu baskılar sonucunda "özelleştirme" denilen aslında birkaç çok karlı kurum dışında pekçok kamu kuruluşunun yok olmasıyla sonuçlanan sürece girildi.Özel sektör ve dünya şirketlerinin önünün açılması sağlandı.

Bugün ülkemiz birkaç büyük yerli holdingin ve dünya kapitalist sermayesinin işgali ve sömürgesi konumundadır. Üretimsiz,ihracatının 4-5 katı ithalat yapan,Limanlarını, bankalarını, petrol işletmelerini,dereleri,madenleri kısaca para eden her şeyini sata sata  idare eden bir duruma geldi.
 
İMF ye borcumuz bitmiş ama başka kurumlara,ülkelere olan dış borcumuz rekor seviyede...
Borç miktarı arttıkça daha çok dışa bağımlı hale geliyoruz. Yabancılar daha çok iç işlerimize karışıyor.Suriye konusu, demokratik açılım konusu gibi hayati konularda ulusça istemediğimiz şeyleri zorla yapmak zorunda kalıyoruz.

Kişisel bazda da durum pek farklı değil hemen hepimizin bankalara borçları var,kredi kartı kullanımı ve tüketim teşvik ediliyor hepimiz hergün biraz daha borçlanıyor,biraz daha bağımlı hale geliyoruz.
 
Sümerbank bitti,küçük işletmeler bitti,bakkal,tüccar ve eczacıları zor günler bekliyor.Artık  herşey büyük mağazalarda ,AVM lerde satılacak.Paralar kapital sahiplerinde toplanacak.Paralar toplandıkça güçlenen kapitalistler kendilerine hizmet edecek,zorluk çıkarmıyacak politikacıları seçtirmek için sistemi zorlayacaklar.

Aşağıya iki tablo koydum birinci tabloda 1981 yılı itibariyle ülke çapındaki elli civarında çok dalda üretim yapan Sümerbank Fabrikaları gösteriliyor.

İkinci Tabloda ise pirinçten,gaz yağına kadar vatandaşın ihtiyacı olan herşeyi rahatça ve uygun fiyata satın alabildiği yurt geneline yayılmış 500 civarı mağazanın gösterildiği tablo var.
  KAPATILAN SÜMERBANK FABRİKALARI

  KAPATILAN SÜMERBANK MAĞAZALARI
  FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Şimdi bu fabrikalar ve mağazalar yok.Bunların boşalttığı alanların kimler tarafından doldurulduğunu, mağaza zincirlerinin sahiplerini siz benden daha iyi biliyorsunuz.Eskiden devletin kasasına giden ya da yatırıma dönüşen paraların şimdi kimlerin cebine gittiği de malum.
 

Açılışından 80 yıl sonra Sümerbank'ı anarken ,kuruluşuna vesile olan başta büyük Atatürk ve arkadaşları olmak üzere Sümerbank camiasına hizmet etmiş,emek vermiş herkesi saygıyla yad ederim. Sevgiyle kalın.. İlhan ÖDEN


26 Haziran 2013 Çarşamba

İki madde & "Sümerbank Çocukları."

Yeri geldikçe,Sümerbank çalışanlarının çocuklarını anlatırken "Sümerbank çocukları" ibaresi kullanıyordum.Tabi ki bu ibare rastgele kullanılandığım bir ifade değildi.Geçmişte fabrikamızın çalıştığı dönemlerde gördüğüm uygulamalara dayanarak kullanıyordum.


Gıdıgıdı belgeseli çekimleri için geçtiğimiz hafta Nazilli Basma fabrikasına gittiğimizde bir köşeye atılmış 1966-68 yıllarına ait "toplu iş sözleşmesi" kitapçığı buldum.O kitapçıkta şimdiye kadar "Sümerbank çocuğu" ibaresinin ne kadar yerinde kullanıldığımı gösteren belge niteliğindeki pasajları görünce buraya aktarıp herkese göstermek istedim.


Daha önceki bazı yazılarımızda Sümerbank kreşlerini  ya da bizim kullandığımız tabirle "Yuva" yı birkaç kere  anlatmıştım.Bu sebeple detaylara girmeden iki madde üzerine dikkat çekerek yoğunlaşmak istiyorum.Bu maddeleri aşağıdaki fotoğrafta kırmızı çerçeve içine alarak belirttim.

Birinci madde çocukların kreş masraflarıyla ilgili.
Merak ediyorum halen Türkiyede çalışanlarının çocuklarının bakımını ücretsiz yapan,yemek, mama,giysi, çocukbezi ve ilaç gibi masraflarını üstlenen bir kurum var mıdır?

Dikkatinizi çekmek istediğim ikinci madde;
Halen Türkiye'de,eşi ölmüş erkek çalışanın çocuğunun bakımını ücretsiz üstlenen herhangi bir kurum var mıdır?
FOTOĞRAFIN ÜZERİNE TIKLAYARAK BÜYÜTEBİLİRSİNİZ.

Bu sözleşme kitabı 1966-68 yıllarına ait.Muhtemelen daha önceki kitapçıklarda da aynı maddeler mevcuttur. Ellerine fırsat geçtikçe Sümerbank'ı yerden yere vuran,köhne ve zarar eden bir kurum olarak karalamaya çalışan,Sümerbankın sosyal yönünü göremeyen " gafil insanlar" heyetine bu iki sorumun cevaplarını vermeye davet ediyorum.
 
Bu kitapçıkta başka başka konularda,çalışan lehine iş hayatımızda bir daha asla göremeyeceğimiz   pek çok konu var.

Maalesef 1968 yılına göre bugün iş hayatımız çok çok gerilerde. Geçmişte çalışanlar lehine "Kazanılmış hak" kabul edilen pek çok hak bu kurumlar kapatılarak yok edilmiş, unutturulmuştur.  Çalışandan yana olan denge,işveren lehine korkunç düzeyde bozulmuştur.

Sanırım bu yazımla, herşeyi paraya çevirmeye çalışan,kapitalist köle tücarlarının böyle "sosyal fabrikaları" neden bir an önce yok edip hafızalardan silmeye çalıştıklarını biraz olsun anlatabilmişimdir.  Sevgiyle kalın. İlhan Öden

16 Mayıs 2013 Perşembe

NAZİLLİ SÜMERBANK yazın Mezar Taşıma...

Fabrikamız 2002 yılında kapatılıp,Aydın Adnan Menderes Üniversitesine devredildi.Yapılacak başka bir şey yokmuş gibi ilk iş olarak fabrikamızın giriş kapısındaki "Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası" yazısı sökülüp yerine ADÜ Sümer kampüsü yazısı yazıldı.Üniversitenin kendi adını kapıya yazmasına kimse karşı çıkmaz ama Atatürk'ün açmak için Nazilliye kadar geldiği,Nazilli ekonomisini yıllarca ayakta tutan,19000 Nazilli'linin ekmek parası kazandığı,şehrimizin güzelliği ve büyüklüğü ile pek çok vilayetten daha iyi durumda olmasına katkı sağlamış,Venezuella da bile örnek alınıp benzeri yapılmış fabrikamızın bir plaketlede olsa isminin kapıda yazması gerekmez mi?

 
Bir insan bile vefat ettiğinde gömülüp baş ucundaki mezar taşına ismi yazılırken , Nazilli Basma fabrikasının ambarları, tuvaletlerini bile SİT alanı ilan edip korumaya alınırken "ismini" korumak neden kimsenin aklına gelmez?

Nazilli geçmişinde önemli yeri olan "Nazilli Basmaları" markasıyla tüm yurtta hatta dünyada Nazilli ismini duyuran bu büyük kuruluşa hiç mi vefa borcumuz yok.


Sümerbank lojmanlarında doğmuş büyümüş,evine ekmek götürmüş bir Sümerbank mensubu Nazilli'li olarak Nazilli Basma Fabrikası isminin bu kadar kolay unutulmasını kabul etmiyorum.

Gönlüm nizamiye kapısına,uygun büyüklükte yazılmasından yana. Bu mümkün olmazsa Hürriyet caddesinin  fabrika müdüriyet binasının karşısına gelecek ve iki taraftan da yoldan geçenlerin rahatça okuyabilecekleri,trafik akışına zarar vermeyecek yükseklikte ve büyüklükte bir pano hazırlanıp yerleştirilmesinden yana.
FOTOĞRAFI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN
Şekli  örnek olması için ve sığdırmak için basitçe çizdim.Eğer sesimi duyup çağrımı olumlu bulurlarsa Nazilli'mizi yönetenler nasıl yapılacağına karar verirler.

Umarım yazımı sayın belediye başkanımız Haluk Alıcık bir dilekçe olarak kabul eder. Nazilli şehitlerinin isimlerini, parklara,düğün salonlarına,pazar yerlerine vererek gösterdiği vefa örneğini Nazilliye yaptığı katkıların saymakla bitmeyecek bu tarihi kuruma da gösterir.Yazımı kendisine ulaştırmaya çalışacağım.Bu konuda kendisine benden daha , yakın boğazından Sümerbank ekmeği geçmiş , yüreğinde Sümerbank sevgisi taşıyan tüm duyarlı arkadaşlardan yardım bekliyorum.
 
Cumhuriyet döneminin en önemli projelerinden biri olan Tarihi değere ve öneme sahip Nazilli Basma fabrikası bu kadar kolay unutulmamalı. Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN

Not: Aşağıya fabrikamızla aynı dönemlerde yapılıp,aynı dönemlerde kapanan Kayseri Sümerbank fabrikasının nizamiye kapısının fotoğrafını koyuyorum.


Kayseri Sümerbank Fabrikası bugün AGÜ olarak (Abdullah Gül Üniversitesi) Türkiyenin en iyi üniversitesi olma yolunda ilerliyor. ve görüldüğü gibi hala Sümerbank logosu anahtarlar fabrika kapısı üzerinde duruyor.  Bizim adımız,logolarımız niye kaldırıldı ?

18 Nisan 2013 Perşembe

SÜMERBANK'ın TADI BAŞKA....

2008 yılından beri her yazımda Sümerbank'ın başka bir güzelliğini anlatmaya çalışıyorum. Bu yazımda da size Sümerbank yemeklerini anlatacağım.Sümerbank yemeklerini yememiş arkadaşlar "Alt tarafı fabrika mutfağı,ne var anlatılacak? " diye düşünebilir. Aşağıya eklediğim yemek ve kahvaltı listelerini görünce düşüncelerinizin değişeceğini tahmin ediyorum. Eklediğim listelerin özelleştirme sürecine girmiş Sümerbank'ın sıkıntılı dönemlerinin listelerini olduğunu da özellikle belirteyim.

Aşağıdaki listeler işçi yemekhanesinde çalışanlara ücretsiz verilecek yemeklerin listesidir. Aynı yemekler memurlara, misafirlere ve akşam tabldot yemek isteyen mensuplara ücret karşılığında verilirdi.Sümerbanka ait dinlenme tesisleri ve tüm Sümerbank fabrikalarında benzer menüler aynı şartlarla ve kaliteyle mensuplara ve misafirlere sunulurdu.

Bir Nazilli Sümerbank mensubu olarak öncelikle Nazilli Sümerbank'ın mutfağını size anlatacağım ama sporcu olmam sebebiyle Nazilli Sümerspor Voleybol takımıyla Türkiye şampiyonaları için pek çok defa başka Sümerbank fabrikalarında bir haftaya yakın sürelerle misafir olduğumu ve oralarda da aynı kalitede ve benzer yemekler yediğimi özellikle belirteyim.

Pek çok Nazilli Sümerbank çocuğu gibi bende 8-9 yaşlarımda ramazan dolayısıyla fabrika mutfağıyla tanıştım.Ramazanda oruç tutacak işçiler öğle yemeklerini oruç sebebiyle yiyemedikleri için isterlerse yemeklerini akşam saatlerinde alırlar ya da yine isterlerse yemek yemez parasını alırlardı. Babalarımız genellikle birinci seçeneği seçtikleri için akşam saatlerinde sefertasıyla fabrika yemekhanesine gidip yemekleri almak bizim görevimiz olurdu.Komşu çocuklarıyla birkaç kişilik küçük gruplar halinde yemekhaneye giderdik.Pek çok Nazilli Sümerbank çocuğunun hatıralarında iz bırakan güzel bir uygulamaydı. 1970 sonrasında bu uygulamadan vazgeçilsede özellikle Ramazan aylarında özel menü uygulamaları fabrika kapanıncaya kadar devam etti.


FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN
 

Aşçıbaşı Mustafa ARSLAN ve memur Necdet TOKA
 
İlk işçi yemekhanesi fabrikamızın meşhur sinema salonunun altında sonradan sığınak,konfeksiyon atölyesi gibi farklı işler için kullanılan salondu. Daha merdivenli giriş kapısına geldiğimizde güzel yemek kokularının cazibesine kapılırdık.Önce Nazilli Sümerbank fırınında pişmiş yuvarlak somun ekmeğimizi posta pulu gibi özel basılmış minik "fiş" ile alıdık sonra ekmek fişine benzeyen başka bir fiş ile yemek penceresi önünde sıraya girer iltiması engellemek amacıyla sadece birbirimizin belden aşağısını görebildiğimiz alçak pencerenin arkasından uzanan ellerdeki kepçelerin sefertaslarına koyduğu yemeklere bakardık.

 Çoğu zaman bu yemekleri evde pişen yemeklere pek benzetemezdik. Kare şeklinde kağıt paket  içinde pişirilmiş bezelye,et gibi malzemeler görünen acayip kebaplar,adını duyup evde piştiğini görmediğimiz kadınbudu köfteler,yanında patates püreli dana rosto,kuş üzümlü pirinç pilavı,içi yumurtalı dalyan köfte,tas kebabı,çam fıstıklı helvalar,tulumba tatlıları ve buna benzer başka bilmediğimiz, görmediğimiz yemekleri çoğumuz orada tanıdık.Bir türlü düzgün şekilde üstüste dizmeyi beceremediğimiz sefertaslarıyla sularını akıta akıta evlerimize taşıdık.

KAHVALTI  LİSTESİNİ BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Sümerbank her yönüyle öncü ve disiplinli bir kurumdu ve çalışanlarına çok önem verir her konuda olduğu gibi yemek konusunda da herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için hassasiyet gösterirdi.Buna fabrikada çalışmaya başladığımız zaman yakından şahit olduk.Fabrika yemek listesi aralarında fabrika doktoru ve Sendika temsilcisinin de olduğu bir komsyon tarafından asgari kalori değerleri dikkate alınarak hazırlanıyor. Listedeki yemeklerin malzemeleri günlük ve taze olarak ticaret servisi mubayaa memurları tarafından piyasadan temin ediliyor. Fabrikanın usta aşçıları tarafından yemeğe dönüştürüldükten sonra bir camekan içerisinde önce fabrika doktoru sonra Fabrika müdürüne sunuluyor,onay alındıktan sonra servis ediliyordu. Aynı yemek fabrika kreşindeki çocuklara,stajyer öğrencilere ve misafirlere de ücretsiz veriliyordu.Her işçi grubu kendisine ayrılan saatlerde topluca yemeklerini yemek için yemekhaneye gelir yine birbirlerini görmedikleri alçak pencereli tezgahlardan yemek fişlerini verip yemeklerini alırlardı. Fişi olmayan yada doymayanlar için ilave yemek vermede fazla zorluk çıkarılmasa da sistem ve disiplin dengesi bozulmadan hizmet verilirdi.

ASIL YEMEK LİSTESİNİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Listelerdeki yemekleri gördünüz.Bir de buna fabrikamızın maharetli aşçılarının ustalığı da eklendiğinde tadına doyulmaz Sümerbank yemekleri ortaya çıkıyordu.Kuşkusuz pek çok usta aşçımız vardı ama asıl efsane ustalar Fabrikamızın Bolu'lu ustaları Mehmet Ali ARSLAN ve o emekli olduktan sonra yerine geçen kardeşi Mustafa ARSLAN kardeşlerdi. Mehmet Ali ve Mustafa Arslan kardeşlerin yemeklerini Sümerbank'ın Kuşadası kampında kalan diğer Sümerbank fabrikaları, mağaza ve banka mensupları da beğenerek yemişlerdir. Çalıştıkları dönem boyunca her yaz Sümerbank kampının değişmez aşçıbaşıları bu ustalardı. Kendilerinden sonra gelen diğer Sümerbank aşçıları bu ustaların yanında bulaşıkçılıktan başlayarak yetenekleri doğrultusunda usta çırak ilişkisi içinde kademe kademe yükselerek yetişen gençlerdi.

FOTOĞRAFI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN
Aşçıbaşı Mustafa Arslan ve yardımcıları Sümerbank Kampında.

Fabrikamız özelleştirme sürecinde sistemde bozulmalar ve personel yetersizliğinden doğan aksamalar oldu emekli olan ustaların yerine yeni aşçılar alınmasına izin verilmediği için başka kısımlarda çalışan aşçılıkla alakası olmayan işçilerin görevlendirilmesiyle kalite giderek düştü.Aslına bu düşüş sadece yemekhanede değil fabrikamızın tüm kısımlarında yaşanıyordu. Her yönüyle mükemmel işleyen sisteme birileri çomak sokmuştu. Neyse o konuları başka başlıklarda detaylarıyla anlattım tekrar etmeyelim.Kısaca söylersek fabrika çalıştığı sürece yemek disiplini çalışanların özverisiyle aksamalar olsa da devam etti...

İşte böyle...
Nazilli Basma fabrikası Müzik,eğitim,spor,sağlık, çalışma disiplini yaygınlaşması, sosyal faaliyetlerde ve sayamadığım pek çok konuda olduğu gibi "Yemek Kültürü" ile de bölgesine katkı yapmıştır.Basit gibi görülse de bu katkıya ilk yıllarda toplu yemek yeme adabı ve dikkat edilmesi gereken temizlik kurallarının öğretimi ve dengeli beslenme gibi katkılarıda eklersek,küçümsenecek katkılar değildir.

Sümerbankta çalışsın veya çalışmasın özel günlerde halka açılan Nazilli Sümerbank mutfağından yemek yemiş belli bir yaş sınırı üstündeki Nazilli'lilerin hafızalarında Nazilli basma fabrikası yemeklerinin özel bir yeri vardır. Eminim ki yurdumuzun çeşitli bölgelerindeki diğer Sümerbank fabrikalarında çalışan arkadaşlarımın da benzer anıları vardır.

Bu vesile ile fabrikamız yemekhanesinde çalışan ve hayatta olan arkadaşlarımıza sağlıklı uzun ömürler,ebediyete intikal eden başta aşçıbaşı Mehmet Ali Arslan olmak üzere diğer büyüklerimize Allahtan rahmet dilerim.

Bir daha ki yazımda Sümerbankın başka bir güzelliğini anlatmak dileğiyle, sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN

4 Mart 2013 Pazartesi

TRT. Sanayi Kültürümüz.


TRT belgesel kanalı için hazırlanan,yapımcılığını Sayın Rıza Sezgin'in yaptığı, sumerbank.blogspot.com ve Nazilli Sümerbank facebook sayfası olarak içerik,fotoğraf ve başta eski müdürümüz Köksal Tandıroğlu  olmak üzere sayfalarımızı takip eden Bakırköy Sümerbank fabrikasından diğer  konuşmacı arkadaşları bulma konularında katkıda bulunduğum,yayın saatini facebook sayfamızda duyurmama rağmen pek çok arkadaşımızın izleyemediği "Sanayi Kültürümüz"  adlı  belgeselin tam videosunu yükledim.

VİDEO

Sağ  alt köşeye tıklayarak tam ekran izleye bilirsiniz.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Nazilli Basmaları Nazilli'de Dokunur.

Ahmet KAYA (Müzik Öğretmeni)


Bu sözlerle başlayan türküyü Nazilli'liler bilir, Bu türkü 1960-70 yılları arasında Nazilli de görev yapan yukarıda fotoğrafını paylaştığım müzik öğretmenimiz  Ahmet Kaya tarafından "Mendilimin ucuna sakız bağladım" adlı, Urla türküsünün ezgisi üzerine yukardaki sözler yazılarak uyarlanmıştır.

Türkü uzun yıllar okul gecelerinde ,öğrenci korolarının değişmez eseri olarak söylendi.Bende Sümer İlkokul ve ortaokulunda okurken iki kere okul gecesinde bu şekliyle türküyü seslendiren mandolin gruplarında yer aldım. Sümer ilkokulu ve Nazilli Sümerbank basma fabrikası sahnesinde bu türküyü çaldım , söyledim.O zamanlar koro Nazilli basmaları türküsüne başladığında bütün salon türküye eşlik eder,türkünün yarattığı coşkuyla koro çok büyük alkış alırdı.Bu sebeple genellikle final parçası olarak seçilir , istek olurca tekrarlanırdı.

Ahmet Kaya,hizmetleri ve "Nazilli Basmaları Nazilli'de dokunur" türküsüyle Nazilli Sümerbanklıların gönlünde özel bir yer edinmişti.Nazilli Sümerbank salonunda düzenlenen gecelere onur konuğu olarak camiadan biri gibi davet edilirdi.
BÜYÜTMEK İÇİN FOTOĞRAFA TIKLAYINIZ
   Ahmet KAYA    (Ok ile gösterilen kişi)

O yıllarda Ahmet Kaya,Nazilli'nin en gözde müzik öğretmeniydi. Aslında Nazilli Öğretmen okulunun kadrolu öğretmeni olmasına rağmen, değişik okulların mandolin kurslarında ve başka okulların müzik derslerine de girerdi.Nazillide pek çok çocuğa müziği sevdirmesi,müziği meslek olarak seçmelerine öncülük etmesi en önemli özelliğiydi.Başta Dokuz Eylül Üniversitesi hocalarından. Kontrabas virtiözü  Prof. Tahir Sümer olmak üzere,pekçok Nazilli 'li müzik öğretmeni ve müzisyende Ahmet Kaya'nın emeği vardır.

Aradan yıllar geçti türkü Nazilli türküsü gibi benimsendi.Beni yakından tanıyanlar bilir bloğumu hazırlamaya başladığım ilk günlerden beri bu türkünün peşindeyim .Nazilli Sümerbank grubundaki tüm öğretmenlerimize, müzikle ilgilenen Sümerbanklıların neredeyse hepsine mesajlar yazdım.Dün'e kadar istediğimi gerçekleştirememiştim.

Nihayet dün İbrahim Bilgenoğlu hocamın kaydını dinleyince, hemen kendisine mesaj yazdım.Sağ olsun isteğimi kırmadı bu video kaydını arşivimize kazandırdı.

Bu güne kadar aldığım "Nazilli Basmaları türküsü var mı?" benzeri pek çok mesaja hep olumsuz yanıtlar veriyordum. İbrahim Bilgenoğlu hocam ve eşi Yüksel hanım sayesinde bundan sonra  türküyü merak eden blog takipçilerimize olumsuz yanıtlar vermek yerine videomuzu sunacağız.

İbrahim Bilgenoğlu hocamızın babası.
Beni asıl sevindiren arşivimizde mutlaka olması gereken  bu video kaydını bir  Nazilli Sümerbank çocuğu ve eşinin yorumlamış olması., Sümerbanklılara da böylesi yakışırdı.

VİDEO
Yüksel & İbrahim BİLGENOĞLU

İbrahim Bilgenoğlu hocamız ve eşine "Nazilli Basmaları Nazilli de dokunur" türküsünü samimi , başarılı yorumları ve özellikle bu kaydı arşivimize kazandırdıkları için Nazilli Sümerbank camiası adına çok  teşekkür ederim. Sevgiyle kalın.  İlhan ÖDEN

15 Ocak 2013 Salı

Atatürk'ü Gıdıgıdı'ya bindirelim mi?


Bloğumun adını “Türkiye’yi ve Sümerbank’ı çok seviyorum” koydum. Bir zamanlar Sümerbank reklamlarında kullanılan bu sloganı internet sayfama isim olarak seçmem elbette ki tesadüf değil. Yaptığım çalışmalar, harcadığım karşılıksız emeğin kaynağında da Sümerbank sevgisi ve ekmeğiyle büyüyüp, çocuklarımı beslediğim bu kuruluşa olan vefa borcum var.

Sümerbank sevgisinden başladı, lafı nereye getirecek? Diye düşünmeye başladığınızı tahmin ediyorum. Onun için fazla uzatmadan hemen konuya gireceğim. Bildiğiniz gibi bu site Sümerbank merkezli içeriğe sahip. Burada gelecek nesillere öncelikle Nazilli basma fabrikasını, tali olarak ta Sümerbank’ı anlatmaya çalışıyorum. Anlatırken de elimden geldiğince doğru anlatmaya çalışıyorum.

Tarihçilerin, akademisyenlerin, araştırmacıların, habercilerin, yazarların, belgeselcilerin ya da benim gibi amatörlerin amacları okurlarına, izleyicilerine ve özellikle gelecek nesillere doğruları anlatmak  değilmidir?


Son zamanlarda özellikle yazılı basında, Nazilli basma fabrikasının “Gıdıgıdı treni” sık sık yer almakta. Herkes bildiği kadarıyla Gıdıgıdı’yı anlatmaya çalışıyor, bazı yazarlar hayal güçlerini kullanıp Gıdıgıdı treni için hikayeler bile yazıyorlar.

Peki bunda ne var? Bırak yazsınlar . Dediğinizi duyuyorum ama yazılarında Atatürk’ün Gıdıgıdı trenine bindiğini yazıyorlar…

Bir Nazilli Sümerbanklı olarak,Atatürk’ün Gıdıgıdı trenine binmiş olmasını çok isterdim. Keşke binseydi… Ama Atatürk Gıdıgıdı’ya hiç binmedi. 

VİDEO
Atatürk'ün fabrikaya geliş videosu.

Yukarılarda gelecek nesillere “doğruları anlatmaktan” bahsetmiştim. Elimizdeki görüntülerden… O tarihte basılan gazetelerden ve yazılardan “gayet net” bir şekilde Atatürk’ün Gıdıgıdı trenine binmediği, İzmir DDY’den kendisi için tahsis edilen iki adet TCDD 21-25 Railbus ile fabrikaya geldiği anlaşılıyor.

Atatürk'ün  fabrikaya gelişi.ile ilgili kupür.
Atatürk TCDD 21-25 Railbus içinde
Atatürk'ü fabrikaya getiren  TCDD 21-25 Railbus
 Atatürk'ün fabrikadan ayrılışı ile ilgili kupür.

 Zaten Gıdı gıdı insan taşımak amacıyla yapılmış bir tren değildi. Atatürk binmek istese bile binemezdi 1960 ve daha öncesi doğumlu olan ve Gıdı gıdı'yı kullanan Nazilli Sümerbanklılar bilir. O yıllarda Gıdı gıdı vagonlarında koltuk bile  yoktu. Vagonlar fabrika inşaatına malzeme ve makine taşımak için yapıldığından içleri bir traktör römorku gibi bomboştu. Gıdı gıdıya binen işçiler pencere kanarlarında dizilip tutunacak yer ararlardı. Kalkış ve duruş sırasında vagon içinde dalgalanmalar olur, düşmemek için annemizin, babamızın bacaklarına sarılırdık.

Atatürk ,Nazilli Basma fabrikasını açmak için Nazilli'ye geldiğinde hastalığı ilerlemişti. Türk devletinin kurucu cumhurbaşkanını, üstelik sağlığının bozuk olduğu sırada bu durumdaki bir trene bindirmek düşünülemezdi.

Yaklaşık 1965 yıllarında vagonlar yenilendi, koltuklar takıldı. Gıdı gıdı treni İnsan taşımaya uygun hale getirildi.


Durum bu kadar açık bir şekilde ortadayken, Gıdı gıdı trenini vatandaşın gözünde yüceltmek için gerçek olmayan bir olguyu gerçekmiş gibi anlatmaya devam mı edelim? Yoksa gelecek nesillere doğruları mı anlatalım?

Ben, Sümerbank’ı ve Gıdı gıdıyı çok seven biri olmama rağmen, işime pek gelmese de doğruyu anlatmaktan yanayım. Gıdı gıdı treni, yolu, statüsü ve hatıralarıyla zaten başka örneği olmayan çok “özel bir tren” Atatürk’ün binmemiş olması içimizde burukluk yaratsa da bu özelliklerini kaybettirmez.

Peki Atatürk’ün Gıdı gıdı’ya binmiş gibi algılanmasına ve zamanla yanlış bilginin yerleşmesine sebep olan nedir? Onu da anlatayım. Bildiğiniz gibi fabrikamızın açık olduğu dönemlerde her yıl düzenlenen açılış törenlerinde Atatürk’ün fabrikamıza gelişi sembolize edilirken yukarı istasyondan Gıdı gıdı trenine bir Atatürk büstü ve bir bayrak konulur, büst ve bayrak fabrika içindeki istasyonda müdür ve çalışanlar tarafından karşılanırdı. Her yıl yapılan bu karşılama törenlari, Nazilli halkı ve çalışanlarda Atatürk’ün Gıdıgıdı treniyle geldiği izlenimini yaratmış. Pek çok Nazilli’li gibi ben de böyle biliyordum. İlk zamanlar yazdığım yazılarda da bu yanlışı paylaştım. Gıdıgıdı belgeseli için konuya iyice odaklandığımızda yanlışı fark ettik. Ulaşabildiğim eski yazılarımı düzelttim fakat eski yazılarımdan alıntı yapılan bazı sitelere ulaşamadığım için düzeltemediğim yazılarımda var.

Peki bunu şimdi paylaşmanın sebebi nedir? Diye bir soru aklınıza gelebilir.Uzun zamandır bu yazıyı yazmayı düşündüğüm halde yazmamamın sebebi halen çekimleri devam eden Gıdıgıdı belgeseline ilgi azalması gibi negatif bir etkisi olur mu? Düşüncesiydi.

On gün önce görüştüğümüzde endişemi paylaştığım belgeselin yönetmeni Yasin Ali Türkeri’inden
- Abi öyle şey olur mu? Bizim görevimiz olayı doğru şekilde anlatmak değil mi? Cevabını alınca yazıyı yazmaya karar vermiştim.

Bugün Gıdıgıdı'nın konuşulduğu bir ortamda, Nazilli Basma fabrikasını anlatan kitap yazmış akademisyen bir eğitimcinin “Atatürk Gıdıgıdıya bindi” sözüne itiraz ettiğim için “Çok biliyorsa o anlatsın” şeklinde tepkisine maruz kalınca,bu yazıyı paylaşma zamanının geldiğini anladım.

Orijinal görüntü ve o tarihte yayınlanan gazete kupürlerini ekleyerek yazımı paylaşıyorum. Atatürk Gıdıgıdı'ya binmiş mi? Binmemiş mi? İzleyin,okuyun siz karar verin.

Bu güne kadar Gıdıgıdı ile ilgili çok fotoğraf ve yazı paylaştım sanırım bir hatayı düzeltmek bakımından en önemli paylaşımım bu oldu. Sevgiyle kalın...

Nazilli Sümerbank'ı ve Gıdıgıdı’yı cok seviyorum.    İlhan ÖDEN

NOT:
Anladım ki ülkemizde  yazdıklarınızın,söylediklerinizin kabul görmesi için isminizin önünde mutlaka  bir akademik ünvan olması gerekiyor. Nazilli Sümerbankta geçen 55 yıllık bir ömrün,çalışma hayatının, anıların, en küçük bir ünvan kadar kıymeti yok.

GAZETELERİN ORJİNAL KÜPÜRLERİ ALTTA. (Büyütmek için fotoğraf üstüne tıklayın)