17 Eylül 2019 Salı

PATLAK AMPULLERİN HİKAYESİ

Sümerbank çocukları, Nazilli Basma Fabrikasına, Sümerbank çalışanlarından farklı gözle bakarlar. Çalışanlar için iş yeri, ekmek teknesidir Sümerbank... Sümerbank çocukları için ise gözlerini açtıkları, her türlü güzelliği içinde barındıran, adeta onları mutlu etmek için yaratılmış ayrı bir dünyadır ve bu dünyanın her köşesinde ayrı hikayeler, anılar vardır. Fırsat buldukça hikayelerimi yazıyorum. Bugün gözüme takılan şu patlak ampullerin hikayesini yazacağım.


Ampullerin en son ne zaman  yandıklarını hatırlamıyorum. Ben sizi fabrikada üretimin ve disiplinin en yüksek olduğu 1970 öncesi yıllara götüreceğim.  Nazilli'de milli bayramların coşkusunun en çok görselliğe dönüştüğü kurum kuşkusuz Sümerbank Basma fabrikasıydı. Süslemelerin en yoğun olduğu yer de Nizamiye kapısı ve çevresiydi.


Fabrikanın önü adeta bayram yeri gibi olurdu.
İlk süslenen yer fabrika İdare binasının önünden Hürriyet caddesine açılan Kamyon giriş kapısının birkaç metre yukarısındaki iskeleti borulardan yapılmış üzerinde HOŞGELDİNİZ yazılı "Zafer Takı" olurdu. Sonraki yıllarda Hürriyet caddesi genişletilip çift yönlü olunca bu tak üzerinde SÜMERBANK yazan daha büyük ve gösterişli yeni bir tak ile değiştirildi. Tak ayakları mersin dallarıyla kaplanıp, bayraklarla süslenirdi.

Nizamiye kapısına neredeyse kapıyı tamamen kapatacak büyüklükte koca bir Türk bayrağı asılır, kapının sağında ve solundaki personel ve tahakkuk servislerinin olduğu bölümlere yaklaşık 1 metre boyunda daha küçük ipe geçirilmiş çok sayıda bayrak sıra halinde dizilirdi. Ayrıca nizamiye kapısı ile tam karşısındaki elektrik direkleri arasına da Hürriyet caddesini üzerinden enlemesine geçen iki sıra ipe geçirilmiş aynı büyüklükteki bayraklar ve altından geçen araçlara değecek kadar büyük Atatürk portresi asılırdı.

Yüze yakın bayrakla süslenmiş nizamiye kapısı, "Kırmızı gelinlik giymiş Anadolu gelini" gibi gündüzü süsler, gece olunca da şimdi patlak kalıntıları kalan sıralı ampuller Anadolu gelininin alnında ve göğsünde dizili altınları gibi ışıl, ışıl parlardı...

Bu görkemli görüntüyü görüp etkisinde kalmamak mümkün değildi.
Parlak ışıkların, bayrakların ardında Cumhuriyetin gücü ve Sanayide devleti temsil eden Sümerbank'ı görüyor, yıkılmaz kale gibi görünen dev kuruluşun bir parçası olarak göğsümüz kabarıyordu.

1990 lara doğru, milli bayramları bir kaç bayrakla geçiştirmeye başladık. Nizamiye kapısını eskisi gibi görkemli süslemez, ampulleri yakmaz olduk..."Önce milli coşkuyu, sonra da Sümerbank'ı kaybettik". Kaybetmeye devam ediyoruz. Sevgiyle kalın. İlhan Öden