2 Aralık 2012 Pazar

EN ÇOK ATEŞTEN KORKTUK !


Biz en çok ateşten korktuk !
Ta... 1937 de yaptık
Erken uyarı sistemini.
Fabrikanın her yerini donattık.
Kır camı, bas düğmeye,

Yansın, itfaiye panosundaki ampullerden biri. 
Yetişsin hemen itfaiyeciler.

Biz en çok ateşten korktuk !
Yerin altına döşediğimiz borulardan daha çok,
Tavanlara döşedik, fıskiyeli yangın borularını.
Her makinenin yanına, yangın söndürme aleti taktık.
Kazmalar, kancalı mızraklar astık,
Bronz püskürteçli bez hortumlar,
Üzerinde  YANGIN  yazan kovalar koyduk koridorlara.

Biz en çok ateşten korktuk !
Ders gördük, eğitim yaptık,
Dev gibi yangınları söndürdük.
Tatbikatlarda...

Biz en çok ateşten korktuk !
Düşman nereden, ne zaman, saldırır belli değil…
Etraf, bez, iplik, pamuk tozu,
Elektrik kablosu, makine yağı…
Kıvılcımlı, kaynak makineleri, ateş kusan canavar aletleri.
 

Biz en çok ateşten korktuk !
Sığınaklar yaptık yer altına,
Kum torbalarıyla kapattık pencereleri.
Karartma nasıl yapılır?
Kimyasal, nükleer, biyolojik saldırılara karşı ne yapılır?
Atel, suni teneffüs, kalp masajı...
Herşeyi öğrendik sandık, yanılmışız...

Gün oldu, devran döndü.
"Yeni dünya düzeninde size yer yok"  dediler,
Şaşırdık, anlayamadık.
Asıl korkmamız gereken , yangın değilmiş, gafil avlandık.

Biz hep ateşten korkmuştuk !
Ne yapılır, ne edilir, bilmedik,bilemedik.
“Yoktan var edeni” şükranla andık ama...
“Var'ı yok edeni”sevmedik,sevemedik.    İlhan ÖDEN



13 Kasım 2012 Salı

KAYSERİ'nin GÜL'ü var,NAZİLLİ'nin neyi var?

İnternette ve yazılı basında gördüğümüze göre Kayseri'de güzel şeyler oluyor.Cumhuriyetin ilk yıllarında Sovyetler Birliği ile yapılan ikili anlaşmalar ile Nazilli Basma Fabrikasıyla birlikte Turkstroy firması tarafından yapılan Kayseri Bez Fabrikası uzun bir bekleme süreci sonrasında uluslararası mimarlık festivalinde ödül kazanan bir proje ile Abdullah Gül Üniversitesine dönüştürülüyor.

Kayseri'nin il olması,Cumhurbaşkanının Kayserili olması üstelik yeni üniversiteye cumhurbaşkanının adının verilmiş olması sayın Abdullah Gül'ün şimdiki iktidara yakın bir siyasi geçmişten gelmesi üniversitenin önünü açıyor.Bir zamanlar babasının çalıştığı fabrikanın, adını taşıyan bir üniversiteye dönüşmesiyle ilgili çalışmaları cumhurbaşkanı yakından takip ediyor.

Bizim fabrikamızda,fabrikanın kapandığı dönemden beri Nazilli Belediyesi tarafından yapılan birkaç derslik, tarihi önemi olmayan eski ambarların anfiye dönüştürülmesi ve Pamuk depolarından yapılan öğrenci kafeteryası dışında pek bir yatırım yapılmadığı gibi zaman zaman  ziyaretine gittiğim Kampüs Müdürü Ertuğrul Acartürk 'ten öğrendiğim kadarıyla mevcut binaların bakımı ve akan çatı onarımları bile yapılamıyor.

Yıllardır Nazilli fabrikasında böyle bir çalışmanın yapılmasını engelleyen " SİT " yasası Kayseri de nasıl aşıldı bilmiyorum.

Nazilli Basma Fabrikası işletme binaları bu onarımların yapılmaması nedeniyle hergün biraz daha çürürken, Kayseri Fabrikasının tarihi binalarının böyle güzel bir proje ile yeniden kullanıma kazandırılması eski bir Nazilli Sümerbanklı olarak içimi burkuyor.

Kulağıma gelen söylentilere göre Aydın'ın "Büyükşehir" olmasıyla Nazilli'nin tamamen bitecek olan il olma hayalleri " SÜMER ÜNİVERSİTESİ " hediyesiyle tamir edilmeye çalışılacakmış. ADÜ tarafından "Nasıl olsa Nazilli bizden ayrılacak" diye Nazilli'ye yatırım yapılmadığı söyleniyor.

Önceki öğretim yılında eski çocuk yuvası binasına yapılan öğretim görevlilerinin odalarına takılan klimalar yerlerinden sökülüp, İsabeyli de ki fakülteye götürülmüş.

Her gün fabrika çevresinde yürüyüş yapan bir Sümerbanklı olarak fabrikanın açık olduğu dönemlerde görmediğim bu küçük hesaplar gözümden kaçmıyor.

Aydın'a tirilyonlar harcayıp modern bir üniversite kampüsü yapan ADÜ. Nazilli'ye neden 10-15 klima almıyor?

Desen arşivini hazırlayan komisyonun çalışmaları sonuçsuz kaldı. Nazilli Basma Fabrikası Tekstil Müzesi projesi bir yıldır neden bekliyor?

Nazilli Sümer kampüsünde geçen 10 yıla yakın süre içerisinde neden herhangi bir 4 yıllık fakülte ve yüksek okul açılmıyor?

Bu sorular söylentileri doğruluyor.

Sümer Üniversitesi,Nazilli'nin kırılacak il olma hayallerine ilaç olur mu bilmem ama Nazilli'yi yöneten mülki amirlerimizi,Nazilli siyasetçilerini , Bursa Merinos Müzesi , Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi örneklerini dikkate alarak,Nazilli Basma Fabrikasının her geçen gün biraz daha yıpranan binalarını kurtaracak projeler üretmeye davet ediyorum.

Şimdi tam zamanı önümüzde yerel seçimler var.Bu fırsatı iyi değerlendirmek gerek.Madem İl olma hayallerimiz tamamen sona erecek bunun bedelini sadece Sümer Üniversitesi değil her konuda istemek Nazilli'nin en doğal hakkıdır.Nazilli halkı da bu hakkına mutlaka sahip çıkmalıdır.   İlhan ÖDEN

KAYSERİ HABER GAZETESİNİN HABERİ

Kayseri'deki Sümerbank Fabrikası'nı Abdullah Gül Üniversitesi Yerleşkesi'ne dönüştürecek proje, Dünya Mimarlık Festivali'nde birincilik ödülü aldı 

Cumhuriyet döneminin en büyük sanayi tesisleri arasında yer alan Kayseri'deki Sümerbank Fabrikası'nı Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Yerleşkesi'ne dönüştürecek proje, Dünya Mimarlık Festivali'nde ''eğitim yapıları'' kategorisinde birincilik ödülü aldı.
Projeyi hazırlayan mimarlık firması EAA-Emre Arolat Architects'ten yapılan açıklamaya göre, Singapur'da beşincisi düzenlenen Dünya Mimarlık Festivali, dünyanın dört bir yanından binlerce mimar ve projeyi bir araya getirdi. Dünyanın en önemli mimarlık etkinliklerinden biri olarak kabul edilen festivalde, Abdullah Gül Üniversitesi Yerleşkesi Projesi de ''eğitim yapıları'' kategorisinde yarıştı.
Projede, eski yapıların yeni bir mastır plan çerçevesinde, mimari özelliklere uygun ve uyum içerisinde değerlendirilmesini göz önünde bulunduran jüri, projede kullanılan grafik ve planların ''çok zarif mimari bir dili ortaya çıkardığı''na karar verdi. Jüri, ''eğitim yapıları'' kategorisinde fabrikanın atıl tesislerini üniversiteye dönüştürecek projeyi birinciliğe layık gördü.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, haziran ayında gittiği Kayseri'de, adını taşıyan üniversitenin Sümer Kampüsü'ndeki bilgilendirme toplantısına katılmış ve dönüşüm projesi kapsamındaki binaları gezmişti.
Toplantıda dönüşüm projesine ilişkin bilgi veren mimar Emre Arolat, Kayseri'deki kentsel, kültürel ve tarihsel verileri, ekonomik ve sosyolojik çevreyi göz önünde tutarak bir proje hazırladıklarını, eskime ve yaşanmışlık değeri olan binaları, değerlerini yok etmeden bugünkü hayatın içine katabilmeyi amaçladıklarını anlatmıştı.
Dönüşüm projesi tamamlandığında, AGÜ Sümer Kampüsü toplam 320 bin metrekare alan içinde 85 bin metrekarelik kapalı kullanım mekanına sahip olacak.Üniversitenin ilk öğrencilerinin, 2013-2014 akademik yılında fabrikanın eski depolarından dönüştürülen dersliklerde ders başı yapması planlanıyor.

Kayseri Haber sitesinden 14 Kasım,2012

7 Ekim 2012 Pazar

ATATÜRK, NAZİLLİ BASMA FABRİKASINI AÇIYOR.

NAZİLLİ BASMA FABRİKASI AÇILIŞ TÖRENİ 


9 Ekim 1937 Pazar günü,Ulu önder Atatürk'ün, Nazilli'ye gelerek açılışını yaptığı,Nazilli Basma Fabrikasının açılış töreninde çekilen orjinal fotoğraflardan yaptığım özel bir video.

23 Eylül 2012 Pazar

Ayakkabıları parçalanan mühendis. İvan KOMZİN

Nazilli Basma Fabrikası.,Atatürk ve genç cumhuriyetin en önem verdiği projelerden biriydi. Atatürk bu proje ile en başından beri bizzat ilgilenmiş, konuyu yakından ve gerektiğinde müdahaleler ederek takip etmiştir. Yine bu projeler için devletin tüm imkânları seferber edilmiş ülkenin en iyi mühendisleri, bilim adamları görevlendirilmiş, en başarılı gençler, öğrenciler, projelerin başarısı için Rusya ve Türkiye de açılan okullara, kurslara gönderilmiştir. Başarıda payı olan kişiler devlet yönetimi içerisinde daha üst düzey görevlerle ödüllendirilmişlerdir.

 Örnek vermek gerekirse o dönemin Sümerbank genel müdürü Nurullah Esat Sümer. Daha sonra İMF de Türkiye temsilciliği, milletvekilliği, senatör, daha sonra devlet ve maliye bakanlığı yapmıştır.

 Ortak projenin SCCP. tarafı da Türkiye gibi projenin başarısına çok önem vermiş ülkenin en değerli, bilgili, istikbal vaat eden teknisyenlerini, bilim adamlarını, mühendislerini ve eğitmenlerini Türkiye’ye göndermiş fabrika binalarının inşasını, makina parklarının kurulmasını, çalışacak elemanların yetiştirilmesini fabrika arazi seçiminden başlayan fabrikaların verimli çalışması sağlanıncaya kadarki dönemde fabrika alanlarında kalarak yakından takip etmişlerdir.

Bu uzmanlardan Kayseri ve Nazilli fabrikası projelerini çizen o dönemin en başarılı Rus mimarı İvan Sergeyeviç Nikolaev ile ilgili paylaşımımı eserlerinden örnek vererek bu sayfalarda daha önce yapmıştım.O yazım, şimdiye kadar Türkiye’de konuyla ilgili yazılmış ilk yazıydı.
http://sumerbank.blogspot.com/2010/10/fabrika-yapan-adam.html

Bu yazımda da Kayseri ve Nazilli Fabrikalarının mekanik sistemlerinin ve fabrikaların üretime geçme çalışmalarının başındaki Rus uzman İvan Komzin ‘den bahsedeceğim.

İvan KOMZİN

Komzin ile ilgili ilk paylaşım, 12 Mayıs 2012 tarihinde Aydınlık gazetesinde sayın Mehmet Perinçek tarafından, ülkesine gönderdiği mektuplar üzerinden yapıldı. O mektuplarda Komzin,Atatürk ile  diyaloglarını anlatılıyor. Sayın Perinçek'in yazısını bu paylaşımımın sonuna ekleyeceğim. Dilerseniz  oradan okuyabilirsiniz.

 Ben bugün sizlere İvan Komzin’i kısaca tanıtıp, fabrikamızın açılış töreni ve açılış balosu sırasında çekilen fotoğraflara giren (bu güne kadar kimsenin fark edemediği) İvan Komzin’i göstereceğim. 

FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Açılış balosunda fabrika müdürü Fazlı Turga ve İvan Komzin


İvan Komzin 29 Haziran 1905 tarihinde Rusya’nın Vasilyevo köyünde doğmuş bir halk çocuğudur. 1926 yılında mühendislik eğitimini tamamladı ,Almanya'ya yüksek eğitime gönderildi. Türkiye de görevlendirildiğinde görevi büyük bir sevinçle kabul etti,Projelerin başarılı olmasında çok büyük pay sahibi olması sebebiyle Rusya ya dönüşünde “Ağır inşaat makineleri halk komiserliğine atandı (1938). Daha sonra ülkesinde Volga hidroelektrik santralı inşaatında görevlendirildi. 1941 yılında askeri mühendis olarak orduya katıldı.Tümgeneral rütbesine kadar yükseldi. 1959 yılında Mısır da Nil nehri üzerine yapılan Asuhan barajını inşa eden organizasyonun başına getirilmesi Komzin‘in ne kadar önemli bir uzman mühendis, Nazilli ve Kayseri fabrikalarının ne kadar önemli projeler olduğunu gösteren başka bir örnektir.





FOTOĞRAFLARDA ATATÜRK ve İVAN KOMZİN


Görevini masa başından değil bizzat araziye giderek yapmayı tercih eden ve çok yürümesi sebebiyle 47 numara ayakkabılarını iki haftada parçalanacak derecede eskiten Komzin için mahkûmların özel ayakkabı hazırlamaları onun çalışkanlığını gösteren en güzel örnektir.

Mısır'dan "Mavi Nil", Rusya’dan en yüksek nişanları alan, İvan Komzin 1983 yılında Moskova da hayata veda etti. Rusya da bir parka heykeli dikildi.

 Ivan Komzin  Togliatti-Russia

 Bu büyük uzman mühendis ve örnek insanı saygıyla anıyoruz. Sayın Mehmet Perinçek‘in İvan Komzin’in mektuplarını ve Atatürk ile ilgili anılarını anlattığı yazısını aşağıdan okuyabilirsiniz. Muhabbetle kalın.      lhan ÖDEN 
  
----------------------------------------------------------------------------------------
 Sovyet mühendisin anılarında Atatürk!

Bayrağını kendi fabrikanda dikmek! 23 Nisan’la 19 Mayıs’ın ortasındayız. Bu günlerin simgelediği ulusal egemenlik ve bağımsızlığın olmazsa olmazı milli bir ekonomi inşa etmekti. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, bu hedefin en önemli adımı oldu. Sümerbank Kayseri ve Nazilli tekstil fabrikaları, bu plan çerçevesinde SSCB’den alınan krediyle ve Sovyet uzmanlarının içinde bulunduğu çalışma sonucunda kuruldu. Bu çalışmada yer alan önemli isimlerden biri de Rus mühendis İ. V. Komzin’di. Sovyet devleti adına yurtdışında birçok projede görev yapan Komzin’in anıları 1973 yılında Moskova’da basılır. (İ. V. Komzin, Ya Veryu V Meçtu, İzdatelstvo Politiçeskoy Literatur ı, Moskva, 1973) Komzin, anılarında Türkiye günlerine ve fotoğraflarına da yer verir. Komzin, Türkiye’ye görevlendirilmesini sevinçle karşılamıştır. Artık masa başında çok oturmayacaktır. Rus mühendis, kendine has bu ülkede birçok ilginç şey gördüğünü ifade eder.

“Büyük devlet bilgeliği gösteren Atatürk!”

Ama aklında en fazla kalan anısı, Almanya’da Hitler’in iktidara geldiği, Japonya ve İtalya’da faşistlerin Naziler gibi Sovyet karşıtlığını ateşlediği gergin uluslararası ortamda büyük devlet bilgeliği gösteren Mustafa Kemal Atatürk’le buluşmasıdır. Rus uzmanın ifadesiyle Atatürk, o zor günlerde SSCB’yle dostluk ilişkilerini ısrarla desteklemiştir.

İvan Komzin fabrika inşaatında.

Ankara’ya geldiğinin ertesi günü Atatürk, Sovyet Büyükelçiliği aracılığıyla tanışmak ve görüşmek için Komzin’i Çankaya’ya davet eder. Komzin, karşısında düşünceli ve dikkatli bakışları olan ellili yaşlarda bir adam bulur. Atatürk’ün ilk sözleri şöyle olur: “Bu fabrikaların yapımına büyük önem veriyoruz. Kayseri ve Nazilli’de inşa edileceklerin Türkiye ekonomisine iyi tesir edeceğine ve kendi milli kadrolarımızı yaratacağına inanmak istiyorum.” Sovyet uzman da buna benzer bir bakış açısını dile getirir ve sözlerini rakamlarla destekler. Bütün meseleleri görüştükten sonra Atatürk, Komzin’i elini sıkarak uğurlar, bütün inşaatçılara en iyi dileklerini iletmesini rica eder ve ekler:





“İnşaatla ilgili iyi haberleri bekleyeceğim...” “Hiçbir teknik sırrımız yoktu!”
Komzin, anılarında Rus ve Türklerin ortak çalışmasının başından son güne kadar çok dostça geçtiğini, ilişkilerin ise en samimi şekle dönüştüğünü ifade eder: “Türk meslektaşlarımızdan sakladığımız hiçbir teknik sırrımız yoktu. Her birinin başarısına bütün içtenliğimizle sevinerek açık kalplilikle onlara bilgi ve tecrübelerimizi aktardık.” Çalışmalar sırasında karşılaşılan en önemli engel dil sorunu olmuştur. Sovyet uzmanların, monte edilirken makinelerin nasıl kullanılacağı ve tamir edileceği hakkında bilgiler vermesinde tercümanlar yeterli olmaz. Bunun üzerine özellikle teknik terimleri kapsayan bir Türkçe-Rusça sözlük hazırlarlar. Komzin, bu sözlüğün kendilerine çok zaman kazandırdığını belirtir. Ruslar ve Türkler, bu sözlüğü hemen benimsemişlerdir. Komzin’in ifadesiyle inşaat ilerledikçe binlerce Türk, artık kalifiye işçi, usta ve tekniker olmuştur. Türk uzmanları yetiştiren Rus mühendis, onları gayretle ve inatla öğrenen, sade ve çok çalışkan insanlar olarak hatırlamaktadır.

 “İzmir’i bırakıp geldim!”
Komzin, buna dair bir anısını da aktarır. Nazilli’deki fabrikanın üretime geçmesinden kısa bir süre önce atölyelerden birini teftiş ederken birden yanına kısa boylu, zayıf biri gelir. “- Basit bir işçiye bir iki dakika ayırabilir misiniz, beyefendi (son kelimeyi kiril harfleriyle Türkçe yazmıştır.-MP)? - Lütfen, buyurun... Bir ricanız veya sorunuz mu var? - Hayır, hayır beyefendi. Sadece mutluluğumu dile getirmek istedim. Ne de olsa yakında fabrika çal ışmaya başlıyor. Biz Türkler için bu, gerçek bir bayram! Ve birçokları için yeni, ilginç bir yaşam. Benim için de. Nazilli’de tekstil fabrikasının yapıldığını öğrenir öğrenmez düşünmeden postacılığı ve dedelerimin, atalarımın yaşadığı İzmir’i bıraktım. Başlarda kazı işçisi, hamal olarak çalıştım. Geçti gitti. Çok daha önemli olan şimdi kendimi nasıl hissettiğim...” Bu sözlerinin ardından işçinin gözleri neşeyle parlar ve gururla elindeki kâğıdı Komzin’e gösterir. Kâğıt, Selim Cevat’ın tesviyeci uzmanlığını aldığına dair sertifikadır. Sonra şöyle devam eder: “Bunun için her şeyden önce siz Ruslara teşekkür etmem lazım. Öğretmenim iyiydi. Yoldaş (kiril harfleriyle Türkçe yazılmıştır-MP) Kurilov bana kardeşi gibi davrandı.” Selim Cevat, sohbet esnasında tercümana sözlerini eksiksiz bire bir çevirmesini ister edasıyla bakmıştır. İşçinin son sorusu ise Kemal Paşa’nın açılışa geleceğinin doğru olup olmadığıdır. Komzin, Atatürk’ün davet edildiğini ama gelmesinin kesinlik kazanmadığını bildiğinden yuvarlak bir cevap verir: “Umuyoruz. Ama her halükarda bu söylenti temelsiz değil.” İşçinin esmer yüzü, gülümsemeyle kaplanır.

Atatürk’e verilen albüm!
Açılıştan birkaç gün önce Atatürk’ün geleceği haberi ulaşır. Fabrikanın müdürü Fazlı Bey, aralarında Komzin’in de olduğu mühendis grubuna karşılama töreniyle ilgili fikirlerini sorar. Birçok öneri yapılır. Ancak bir tanesi herkes tarafından benimsenir. Fabrikanın üreteceği ve üretmeye başladığı kumaşlardan bir albüm hazırlanacaktır. Kumaşlar, müdürün masasının üzerinde durmaktadır. Mühendislerden biri, “Cumhurreisin bu gökkuşağına bakmak hoşuna gidecektir” der. Bunun üzerine sanatçılara danışılarak 17 çeşit kumaştan oluşan maroken ciltli milli motiflerle süslenmiş Türkçe ve Rusça hitap yazısıyla bir albüm hazırlanır. Atatürk’e verilecek bu hediye bir gecede yetiştirilir.

Atatürk’ün sessiz konuşması!
Tören günü (9 Ekim 1937) binlerce kişi toplanır. Komzin’in anlatımıyla kalabalık hep bir ağızdan “Atatürk” diye slogan atmaktadır. Fabrikanın stadında yapılan törendeki ilk konuşmayı Fazlı Bey yapar. Albümü Celal Bayar’ ın eliyle Atatürk’e verirler. Atatürk, yavaş yavaş sayfalarını çevirmiş ve kumaşları dikkatlice incelemiştir. Beğendiği yüz ifadesinden anlaşılmaktadır. Daha sonra Atatürk, ayağa kalkar ve sayfalar ı teker teker kalabalığa gösterir. Kalabal ık, coşkuyla Atatürk’ün her hareketini izlemektedir. Atatürk, son sayfaya geldiğinde bayrak rengi kumaşı dudaklarına götürür. Bunun üzerine büyük bir alkış kopmuş ve bağırışlar duyulmuştur. Komzin, Atatürk’ün böylece tek kelime söylemeden kalabalığı coşturan parlak bir konuşma yaptığını ifade eder. Komzin’e göre Atatürk, sanki bu hareketiyle Türkiye’nin artık kendi bayrağını kendi toprağında yetişen pamuğuyla kendi fabrikasında kendi dikeceğini ifade etmiştir.
Not: Komzin, yaklaşık 40 sene sonra kitabında bu anısını aktarırken karıştırarak Nazilli yerine Kayseri yazmıştır. Atatürk’ün katıldığı açılış Nazilli fabrikasındaki törendir. Komzin’in anılarını bu hatayı düzelterek aktardık.

Atatürk’ü şaşırtan dokuma tezgâhı!
Nazilli fabrikasının açılışı, Sovyetler’in resmi yazışmalarına da yansımıştır. Tekstil fabrikalarının inşaatı için kurulan “Turkstroy” isimli Sovyet kuruluşunun başmühendis yardımcısı, SSCB’nin Türkiye’deki maslahatgüzarına konuyla ilgili 14 Ekim 1937 tarihli bir mektup göndermiştir. Nazilli’den yazılan mektubun aslı, Dışişleri Bakanlığı’nın arşivi olan Rusya Federasyonu Dış Politika Arşivi’nde (AVPRF) fond 194, liste 16, klasör 9, dosya 20, yaprak 15-17 numaralarıyla saklanmaktadır. Mektupta anlatıldığına göre Komzin’in bahsettiği mitingden ve işçilerin geçit töreninden sonra Sovyet yetkililer Atatürk’e takdim edilmiştir. Atatürk, hepsinin elini sıkarak Sovyet kolektifine teşekkürlerini iletmelerini ister. Daha sonra işbaşına çağıran uzun bir siren sesi duyulur. Atatürk, bakanlarıyla birlikte altın bir anahtarla fabrikayı açar. Sovyet yetkilinin ifadesiyle Atatürk ve bakanlar, memnun bir şekilde fabrikadaki makinelerin nasıl çalıştığının ayrıntılarıyla ilgilenirler. İsmet İnönü ise SSCB’de bu makineleri üreten fabrikaları ve daha önceden gördüğü Kayseri fabrikasındaki makinelerle Nazilli’dekilerin farkını sormuştur. Atatürk de fabrikayı gezdikten sonra birçok soru yöneltmiş, coşkusunu ve şaşkınlığını dile getirmiştir. Atatürk’ü ve bakanları özellikle otomatik dokuma tezgâhı hayrete düşürmüştür. Atatürk, fabrikadan çıkarken İsmet İnönü’yü durdurup kulağına doğru “Mükemmel. Büyük fabrika. Mükemmel makineler. Kayseri’deki de böyle mi?” diye sorar. İnönü, “Evet. Gidip Kayseri fabrikasını da görelim” cevabını verir. Atatürk, fabrikanın farklı bölümlerini de gezdikten sonra Sovyet yetkililere tekrar teşekkür eder. Yorulduğu gözlenen Atatürk, ardından arabasına binip trenine gider. Sovyet mühendis, fabrikanın Atatürk ve bakanlar üzerinde çok büyük etki yarattığını belirterek mektubuna son verir. Mehmet PERİNÇEK - 12 Mayıs 2012 - Aydınlık

17 Ağustos 2012 Cuma

Temel Atma Töreni yıldönümü anısına (25 Ağustos 1935)

25 Ağustos 1935,  İktisat vekili Celal BAYAR tarafından Nazilli basma fabrikasının temel atma töreninin yapıldığı gün.

Nazilli Basma Fabrikası tarihinde,ulu önder Atatürk'ün bizzat gelerek Fabrikamızı altın anahtarla açtığı 9 Ekim 1937 tarihi gibi önemli günlerden biri..

Elimizde açılış günüyle ilgili video kayıtları,anı yazıları ve çok sayıda fotoğraf olmasına rağmen maalesef temel atma töreniyle ilgili ,törene katılan büyüklerimizin anlattıkları ve internette yer alan birkaç kısa yazı dışında yeterli bilgi yok.

Yazımı, sene-i devriyesinde muhteşem açılış merasiminin gölgesinde kalmış bu önemli güne ayırdım.

Temel atma törenine katılan fakat bir kaç ay önce ebediyyete uğurladığımız, rahmetli Kadriye DİNÇKOL "Aşağı Nazilli'ye ilk defa gitmiştim, çevreden gelenlerle birlikte müthiş bir kalabalık vardı,her yerden su fışkırıyordu ." diye o günü anlatmıştı.

Araştırmalarım sonucunda ulaştığım, o gün ile ilgili daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış,belgesel nitelikte bir fotoğraf ve  İktisat Vekili Mahmut Celal BAYAR'ın tören sırasında yaptığı konuşmayı tam metniyle sunarak fabrikamız tarihindeki bu önemli günün yıldönümünde,Nazilli'ye ve ülkemize bu muhteşem eserleri kazandıran başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmak üzere,onlara inan,güvenen destek olan tüm büyüklerimizi şükran ve saygıyla anıyoruz.     İlhan ÖDEN

FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

Temel atma töreni sonrası verilen yemek (Nazilli 1935)

Fotoğrafta tam karşıda,ortada  masabaşında oturan kişi Celal BAYAR,bize en yakın arkası dönük kişi, ilk fabrika müdürü Fazlı TURGA ,digerleri Nazilli'nin ileri gelenleri ve protokol.
Fotoğrafın arkasındaki bilgi yazısı.

SÜMERBANK'IN NAZİLLİ KOMBİNASININ TEMEL ATMA TÖRENİNDE EKONOMİ BAKANİ CELÂL BAYAR'IN KONUŞMASI

Nazilli basma fabrikası, sanayi programının Kayserimden sonraki büyük dokuma yatırımıdır. Bayar, bu yatırımın düşük fiyatlı hammaddeyi değerlendirirken ülkeye önemli bir sanayi kuruluşu kazandırdığını belirtiyor. Sanayi programının iki niteliğini Bayar burada da vurguluyor: Birincisi, tarımla sanayinin birbirini bütünleyici niteliğidir. Hammadde sanayi ile değer kazanırken, sanayi de tarım nüfusuna hem istihdam olanağı açmakta, hem de tüketim malı sunmaktadır. İkincisi, böyle bir yatırımın liberalizm ile gerçekleşemeyeceğidir: Liberalizm, köylü için ürününün (hammaddenin) düşük fiyattan pazara çıkarılması ve hiçbir özel girişimcinin böyle bir yatırımı yapmaya yanaşmaması demektir. Bayar, büyük ölçekli yatırımcılığın ancak devletçilikle gerçekleştirilebileceğini söylüyor. Nazilli fabrikası iki yılda tamamlanacaktır.

25.8.1935

Nazilli kombinası sanayi programımızda çok ehemmiyetli yer alan büyük bir endüstri müessesesidir. Bakırköy bez fabrikasında ve bugün bütün dünya itibariyle mükemmel bir eser olan Kayseri ve Ereğli Kombinalarından sonra sıra buraya geldi. Buradaki kombina Türklerin ilk defa kuracakları basma fabrikası olacaktır. Fabrikamız yalnız Balkanlar bakımından değil, belki Avrupa bakımından da mukayese ettiğimiz zaman küçük sayılamayacak bir eserdir. Fakat, teknik itibariyle bütün dünya ile boy ölçüşebilecek mükemmeliyettedir. Bunu bittiği zaman güzel eserleriyle de göreceksiniz. Fabrikamız,1937 senesi iptidasında bitmiş olacaktır.

Bu fabrikaya beş milyon lira sarf edeceğiz. Günde iki bin beş yüz amele çalışacakta. Her sene on beş bin balya pamuk alınacaktır. Senelik istihsalâtı 20 milyon metre olacaktır. Zannederim ki, buna küçük bir eser denilemez. Fabrikanın teknik itibariyle mükemmeliyetini söylerken şunu da ilâve edeyim ki, Türk - Sovyet dostluğu Sovyet tekniği ile elele kuvvetlenmiş birbirlerini tekâmül ettirmiştir. Kayseri'de, yine bu cümleden olarak bütün cihan itibariyle tetkike şayan mükemmel bir eser vücuda gelmiştir. Buradaki belki ondan daha iyi olacaktır. Tarih seyrini asla değiştiremez. Tarih, Türk ve Sovyet dostluğunu, kara günlerinin bir hâdisesi, bir şah eseri olarak kaydetmiştir. Biz, bunu unutmuyoruz ve unutmayacağız. Bunu huzurunuzda hulûs ile tekrar ediyorum. Gördüm ki, Sovyet memleketinin her tarafında Türk dostluğu herkesin kulağına erişmiş halka mal olmuştur. Sizin aranızda ayni dostluğun canlılıklarını görerek cidden bahtiyar oluyorum. Biz endüstriyi büyük ziraatın yardımcısı olarak kuruyoruz.

Ben Serbest Fırka vakalarından sonra Nazilli'ye gelmiş idim. O vakit, bana mahsulün para etmediğinden bahsettiniz. O vakit, liberalizm denilen iktisadî sistem bilinerek bilinmeyerek münakaşa ediliyordu. O zaman size "mahsulü dışarıya satmak müşkildir" dedim. Fabrika yapmak lüzumuna işaret ettim. "Bu fabrikayı kendi vesaitinizle kurabilir misiniz?" dedim. Bunun cevabı menfi oldu. "Memleketin başka yerlerindekiler gelip de sizin ihtiyacımız için bu fabrikayı kurarlar mı?" dedim. Bittabi, bu büsbütün imkânsızdır. Bu büyük işi, ancak devlet eline alıp bir gün Nazilli'ye gelir, fabrikayı kurar, pamuklarımızı alır. Bunun adına Devletçilik derler. Böyle bir Devletçiliğin taraftarı mısınız? (Kurbanıyız sesleri). 
O vakit de bana ayni şeyi söylemiştiniz. Bu fabrikanın bu kadar yakın bir zamanda kurulacağını tahmin etmemiştim. Türk ulusu dünyanın herhangi bir ulusu ile her sahada boy ölçüşmeye muktedirdir.Türk neslinin bir şans eseri olarak o kadar büyük bir reisi vardır ki, onun rehberliği altında yapılamayacak hiç biı şey yoktur. Türk milleti için Atatürk'ü sevmek daima bir ibadettir. Bir Hükümet reisimiz vardır. Biliyorsunuz ki, adı İnönü kahramanı, Lozan kahramanı, İsmet İnönü. Bu iki yerin ismini bir arada söylemekteki maksadım şudur ki, İsmet İnönü harp cephelerinde olduğu kadar bütün cihan diplomatları muvacehesinde de zekâ, irfan ve kabiliyetle muvaffak olmuş, bize Lozan muahedesi gibi bir şaheser hediye etmiştir. Saltanat idaresi sizi düşünmedi. Cumhuriyet rejimi sizin Rejiminizdir.  Bütün düşünceleri ancak sizin içindir. Milletin ikbal ve saadeti içindir. Sümer Bankın yaptığı iş herkesin menfaatinedir. Burada kurulacak olan fabrika kimsenin ekmeğini elinden almayacaktır. Civarda el sanayii ile çalışanlar vardır. Onlara yardım edeceğiz, kendilerine mükemmel boyanmış iplik vereceğiz ve satışlarına yardım edeceğiz. Arzu ettikleri kadar bu müesseseye amele de verebilirler. Çok geçmeyecek burada bir mamure yükselecektir.

Celal BAYAR'ın konuşmasının tam metni aşağıdaki kitaptan alınmıştır.
Ankara Üniversitesi siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları N0 = 580
BELGELERLE TÜRKİYE İKTİSAT POLİTİKASI 2. Cilt (1933-1935) Bilsay KURUÇ



30 Temmuz 2012 Pazartesi

Fabrika Şeref Defterinde "Öden ailesi"


Sümerbanklı olmak ayrıcalıktır.Hele Atatürk'ün kendi eliyle açtığı Nazilli Basma Fabrikası mensubu olmak,Nazilli fabrikasında görev alan herkes için ayrı bir gurur kaynağıdır.

Nazilli Sümerbank Facebook sayfasını takip edenler bilir.Zaman zaman fabrika şeref defterinde yer alan Nazilli Sümerbanklıların defterden çektiğim takdirname fotoğraflarını paylaşıyorum. Paylaşmaya da devam edeceğim.

Bu yazıyı yazıp,yazmamak konusunda uzun zamandır kararsızım. Yanlış anlaşılmasından korkuyorum.

Zira bu yazımda sizlere Nazilli basma fabrikasın şeref defterine girmeyi başarmış "Öden ailesi" bireylerini tanıtacağım.
 
Nazilli Basma Fabrikası Şeref Defterini baştan sona inceledim, Defterde 3 takdirname ile Öden ailesi hemen göze çarpıyor aynı sayıya ulaşmış başka aile yok.Doğal olarak Sümerbank'a gönül vermiş ve tüm zamanını Sümerbank ile ilgili her konuyu araştırmaya adamış bir Nazilli Sümerbanklı olarak, aile büyüklerimin başarısıyla gurur duydum.Bu onuru sizlerle paylaşmak istedim.

 Umarım yanlış anlaşılmam. Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN

FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.

Büyük halam, Hatice ÖDEN 'e, Fabrika Müdürü Fazlı TURGA, altın Sümerbank rozetini takarken. 


Rahmetli dedem  Recep ÖDEN 'in Takdir belgesi. 


Halam Hatice ÖDEN (BAKKAL)'ın Takdir belgesi.

Rahmetli halam Fatma ÖDEN (POLATERCE)'nin belgesi. 

Not: Elinde büyüklerine ait böyle belge yada hatıralarıı olan arkadaşlarımız bana ulaştırır yada yazarlarsa onları da paylaşmaktan onur duyarım.



6 Haziran 2012 Çarşamba

FABRİKADAN DOĞAN KENT (NAZİLLİ)


Basma fabrikasının Nazillide kurulması kararının arkasında farklı söylentiler vardır. Bazı kaynaklarda Rusya’dan Türkiye’ye gelip fabrikaların yapılacağı alanları tespit etmek için oluşturulan Orlof Heyeti ’nin etüt çalışmalarında araziyi fabrika şartlarına uygun bulmasının olduğu söylenir. Yerel kaynaklara göre ise fabrikanın Nazillide yapılmasında en önemli faktör, Kurtuluş savaşını kazanan ordunun çekirdeğini oluşturan “Kuvva-i Milliye” milis ordusunun Nazilli de kurulmasıdır.
Atatürk’ün Kurtuluş savaşı sırasında ayrıca Konya ve Düzce isyanlarının bastırılmasında görevlendirdiği Demirci Mehmet Efeye çektiği telgrafı aşağıya koydum.

AYDIN VE HAVALİSİ KUVAYI MİLLİYE UMUM KUMANDANI DEMİRCİ MEHMET EFE KARDEŞİME
Aydın'ın doğru,özlü ve fedakâr evlatları Bolu ve Düzce Havalisinde Memleketimizi gavurların esaretine düşürmeye çalışan hainleri pek kahramanca ve fedakarca bastırdılar. Vatanımıza büyük hizmetler ifa ettiler. Allah iki cihanda aziz etsin kendilerine ve umum kumandanları olan zat-ı alinize Büyük Millet Meclisinin kalbi ve samimi teşakküratını takdim eder gözlerinizden öperim. Kardeşim efendim. Ankara, 11 Haziran 1920 Mustafa Kemal
Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Celal Bayar’ın “Galip Hoca” kimliğiyle Kuvva-i Milliye içerisindeki faaliyetlerinden şüphelenen Demirci Mehmet Efe tarafından tutuklanması sırasında Nazilli’nin ileri gelenleri tarafından hayatının kurtarılmasının, Celal Bayar’da Nazilli halkına bir sempati oluşturması fabrikanın Nazilli’ye yapılması kararında etkili olan başka bir faktör olmuştur.
Kişisel düşünceme göre Orlof heyeti ve Celal Bayar faktörlerinden çok, Atatürk’ün, Nazilli halkının kurtuluş savaşı sırasındaki desteğini ödüllendirme arzusu öne çıkmaktadır.
Fabrikanın Nazilli’ye yapılma konusunu böylece açıkladıktan sonra, Kurtuluş savaşından yeni çıkmış genç Türkiye Cumhuriyetinin içinde bulunduğu borç ve yoksulluk batağından kurtulma çabalarına, İzmir İktisat kongresine ve kongrede alınan 1. Beş yıllık sanayi planı kararlarına bakalım.

 İzmir iktisat kongresinde alınan önemli kararların başında   “Hammaddesi yurt içinde yetişen ya da yetiştirilebilen sanayi dallarının oluşturulması.” gelmektedir.

Bu kararın uygulanmasında en önemli rol Sümerbank’a düşmektedir.Bu amaçla Türkiye’de iki fabrika yapımı için Sovyet Rusya ile Anlaşma yapılır. Kayseri ve Nazilli’de fabrikaları kurma amacıyla Türkstroy şirketi kurulur. Türkstroy’un Türkiye’deki muhatabı Sümerbank’tır.Türkiye Cumhuriyeti fabrikalar karşılığında doğacak kredi borcunu narenciye ile ödeyecektir.

TÜRKSTROY FİRMASININ ANBLEMİ

İlk fabrika Kayseri’de yapılır. Nazilli’deki fabrikanın temeli 25 Ağustos 1935 günü Celal Bayar’ın da katıldığı törenle atılır. Tüm Nazilli halkı eskiden gitmeye korktukları “Çingene Eğreği” denilen, bataklık ve çalılık arazide toplanır. Yapılan sondajlarla her yerden su fışkırmaktadır.  

Celal Bayar temel atma merasimindeki konuşmasında özetle şunları söyler..
” Ben Nazilliye gelmiş idim. O vakit bana mahsulün para etmediğinden bahsetmiştiniz. O zaman fabrika yapmak lüzumundan bahsettim. Size fabrikayı kendiniz kurabilir misiniz dedim. Cevabınız “kuramayız” oldu… Size devlet bir gün gelir fabrika kurar mahsulünüzü alır, dedim. Böyle bir devletçiliğe taraftar mısınız dedim. Siz de kurbanıyız dediniz.”

Tüm imkânsızlıklara rağmen, İşte devlet Nazilli’ye gelmişti…


Kısa zamanda fabrikanın inşaatına başlandı, Nazilli çevresindeki ilçe ve illerden gelen işçiler ve hatta cezaevlerindeki mahkûmların bile gayretli çalışmaları sonucunda 23 ay gibi, böyle büyük fabrika yapımı için kısa sayılan bir sürede inşaat tamamlandı.


ATATÜRK FABRİKAYI ALTIN ANAHTARLA AÇIYOR
9 Ekim 1937 günü, Atatürk sağlık durumunun çok iyi olmamasına rağmen katıldığı törenle fabrikayı açtı. O gün tüm devlet erkânı Nazilli’deydi. Fabrika hastane binası balkonundan İşçilerin resmigeçidini izledi, Nazilli halkevi başkanı Avukat Sami Kutluğ’un konuşmasını, dinledi. Kendisini görmeye gelenleri selamladı, yetkililerden bilgi aldı. Toplam 2 saat kadar fabrikada kaldı. Nazilliden son derecede memnun ayrıldı. Devlet sözünü tutmuş, elini uzatmış Türkiye’nin ilk Basma fabrikası Nazilli’de açmıştı.

İŞÇİLERİN GEÇİT TÖRENİ

Fabrika kısa zamanda Nazilli’de fark edilir değişimler yapmaya başlar. Kendisi için ürettiği elektriği Nazilli halkıyla paylaşır. Nazilli sokakları aydınlanmaya başlamıştır. Aydınlanan sadece Nazilli sokakları değildir. Okuma yazma kursları, Sinema, tiyatro, müzik gibi Kültür faaliyetleriyle fabrika işçileri de aydınlanmaya başlamıştır. Çeşitli meslek kursları, devamlı yayın yapan özel radyosu, kütüphaneler Nazillililerin hizmetindedir.
Fabrika hastanesi, doktorları yıllardır Nazilli halkını pençesine alan “Sıtma” hastalığının kökünü kazırlar. Ameliyathaneli, eczaneli, diş üniteli 50 yataklı Sümerbank hastanesi Nazilli ve çevresine genç cumhuriyetin sağlık eli olarak uzanır.
Nazilli ekonomisi canlanmıştır, cepleri para gören bekârlar arka arkaya evlenmeye başlar, Fabrika çevresinde küçük esnaf, civar köylerde pamuk üreten çiftçiler, ev sahipleri, inşaatçılar, kısaca herkes kazanmaktadır.

Fabrika kurduğu spor kulübüyle bilinen, Güreş. Futbol gibi sporların yanında o zamana kadar Nazilli’de bilinmeyen boks, atletizm, paten, tenis gibi sporları da Nazillide yapılır hale getirmiştir.

Benimde yer aldığım Nazilli Sümerspor’un Rıdvan DİLMEN li kadrosu. 1979

Fabrika çevresindeki cami, okul, karakol gibi kamu kuruluşlarının ihtiyaç halinde yardımına koşar, İtfaiye teşkilatı Nazilli şehir yangınlarına anında müdahale eder.
1930 yıllarının “Pazar köy” ü kendisine uzanan cumhuriyetin eliyle kısa zamanda bambaşka bir şehir olur. Öyle ki hızla gelişen Nazilli 1960 yıllarındaki sayımlarda, bağlı olduğu Aydın ve yakınındaki Denizli vilayetlerinden daha çok nüfusa sahip modern bir şehir olmuştur.
Nazilli’de milli bayramlar bile artık farklı kutlanır olmuştur. Sümerbank bandosu ile bayramlar artık daha coşkulu, 23 Nisan’da çocuklar, basma kıyafetleriyle cumhuriyet çiçekleri gibidir.
Şehir nüfusu 10 binlerden 100 binlere ulaşır, iki ayrı parça halindeki Nazilli yeni yapılarla birbirine kavuşur, Emekli olup Nazilli'ye yerleşenlerle ülkenin her tarafından insanların kucaklaştığı, modern ve medeni bir şehir olmuştur.
Nazili basma fabrikası uzaktan görünen özellikleriyle kısaca böyle anlatabilir. Ama asıl anlatılması gereken bu fabrikanın para kazanmaya yönelik fabrikalardan olmadığıdır.
Bu fabrikalar açılan meslek kurslarıyla, teknik elemanlar yetiştirip, ihtiyacından fazlasını yeni açılacak başka fabrikalara göndererek adeta Türk sanayisinin temelini oluşturan okullardır. Yine bu fabrikalarda deneyim kazanan yöneticiler, daha sonra ayrılıp özel sektör fabrikalarında üst düzey yönetici olmuşlardır. Atölye ve işletmeleriyle, çevredeki meslek okulu öğrencileri için uygulanma alanları oluşturmaları, sağladıkları burs ve staj gibi imkânları da düşünürsek katkılarının boyutları sanırım daha iyi anlaşılır.Ayrıca, bu fabrikalar çalıştırdıkları işçilere tanıdıkları her türlü sosyal hak, sigorta ve işçi sağlığı gibi imkânlarla sektöre disiplin ve düzen getirmişlerdir. Örnek olmuşlardır. Bunu da göz ardı etmemek gerekir.

NAZİLLİ BASMA FABRİKASI SİLAHLI KUVVETLERİ EĞİTİMDE.
Nazilli basma fabrikası bir kombina olarak, düşünülmüş ve yapılmıştı. Hammadde ve enerji için gereken kömür dışında tamamen bağımsız ve kendine yeter bir şekilde inşa edilmişti.
Okulu, Hamamı, Kütüphanesi, Spor alanları, Sinema, Balo salonları, Lojmanları, Bando, İtfaiye, Özel radyo, Özel treni, Postahanesi, Fırını, kullandığı elektrik enerjisini bile kendi üreten hatta ihtiyaç halinde güvenliğini sağlayacak periyodik aralıklarla silahlı eğitim yapan, işçi ve memurlardan oluşturulmuş minik bir ordusu bile vardı...

Kar etmekten daha çok çevresine, bölgesine her konuda öncü, örnek ve yararlı olmaya programlanmış sosyal fabrikaydı. Günümüz serbest piyasa ekonomisi şartlarına uygun az işçi fakat çok makine çalıştıran ve para kazanmayı hedefleyen fabrikalarla yarışması imkânsızdı.

Biz Sümerbanklılar bir türlü kabullenemesek de fabrikamız, üzerlerine düşen tarihi misyonu başarıyla tamamlamış, Nazilli halkının milli mücadeleye olan katkılarının karşılığını fazlasıyla ödemişti.
Nazilli Basma fabrikası 31 Mayıs 2002 ‘de kapatıldı. Kapatılmasaydı, şöyle olurdu, böyle olurdu gibi uzun tartışma konusu olacak polemiklere girmeden, Nazilli meslek lisesi mezunu bir Sümerbanklı olarak şunları söylemek isterim.
Nazilli halkına hizmet etmiş, Nazilli’yi Türkiye’nin en büyük ve en güzel ilçelerinden biri haline getirmiş bu fabrikaya her Nazillinin vefa borcu var.  Fabrikamızın kapatılması, unutulmasını gerektirmiyor. Orada Atatürk’ün korunması gereken emanetleri var, Gıdı gıdı treni var. En önemlisi Tekstil müzesi haline getirilmeyi bekleyen Türkiye’nin, belki de dünyanın en büyük basma desen arşivi var.Fabrikamıza sahip çıkıp koruyamadık, hiç olmaza bu emanetlere sahip çıkalım.  İlhan ÖDEN

24 Mayıs 2012 Perşembe

SÜMERBANKLILAR BULUŞMASININ ARDINDAN.

Uzun zamandır hazırlıklarını yaptığımız toplantılarımızı yaptık.Güzellikleriyle,yanlışlarıyla değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

Bu toplantılar için yaklaşık 2 aydır Sümer ilkokulu ve ADÜ Sümer kampusü yönetimiyle tek başıma uğraşıyorum. Sümer ilkokuluyla hiç problemimiz olmadı ama Üniversite, fabrikaya kimseyi sokmuyor,soksa bile fotoğraf çektirmiyor içeride dolaştırmıyordu. Toplantının fabrika içinde yapılması için çok çaba sarfettim.

Sümer İlkokulu,Sümerbanklılar toplantımız için okul salonunu kullanmayı hatta ücretsiz çay vermeyi bile teklif etti,kabul etmedim.Çünkü Sümerbanklılar mutlaka fabrikada toplanmalıydı, daha  ilk toplantıda başka bir yerde toplanmak bize yakışmazdı.

Bildiğiniz gibi, bir aydan beri bu toplantının "Yitirdiğimiz Sümerbanklıları anmak,sohbet etmek ve hasret giderme" toplantısı olduğunu,gerek karikatürlerle gerek duyurularla defalarca belirttim.

Amacım Nazilli Sümerbanklıların kitle olarak hafife alınmayacak kadar güçlü olduğunu Nazilli'yi yönetenlere  göstermek ve bundan sonra asıl sahipleri olan Sümerbanklılara, fabrika kapılarının açılmasını sağlamaktı. Nazilli kaymakamını,Sümer kampüs müdürünü ve Nazilli Belediye başkanımızı bu amaçla toplantımıza davet ettik. (Belediye başkanı umre 'ye gittiği için toplantımıza katılamadı.)

Gördüğünüz gibi,toplantımızda ilk sözü ben aldım birkaç giriş sözü söyledikten sonra özellikle, vurgulayarak"Bugün burada mikrofonlarımız herkese açık olacak,herkes istediğini söyleyebilir ama biz bugün burada siyaset konuşulmasını istemiyoruz,10 yıl sonra fabrika neden kapandı,kapatılmasaydı ne olurdu? Bunları konuşmak için çok geç,biz bugün burada bundan sonra Sümerbank için neler yapabiliriz,onu konuşmak istiyoruz " dedim. (video kaydı aşağıda)


Siyaset konuşulmasını istememe sebebim.İlk toplantının polemiklere boğulup gitmesini önlemek içindi ve orada olan kaymakam,kampüs müdürü ,konuklar, kısaca herkese yönelik bir  "temenni"  idi.

Benim etim ne, budum ne? Millete siyaset yasaklamak ne haddime?

Nitekim isteyen herkese mikrofonu verdim ve kimsenin konuşmasına engel olmadım,müdahale etmedim.

Benim bu iyi niyetli gayretim yanlış değerlendirildi. Üzüldüm, kırıldım.

Eğer bir dahaki toplantıyı yine ben düzenlersem, toplantıdan önce bir anket yapacağım Sümerbanklılara toplantılarda siyaset konuşmayı isteyip, istemediklerini soracağım.Anketten "Siyaset konuşulmasını istiyoruz" sonucu çıkarsa en çok da ben konuşacağım.

Bu sayfaları takip edenler bilir,Kampüste yapılan,kimsenin görmediği farketmediği yanlışları burada en çok anlatan benim,eleştiriyi de övgüyü de gerektiğinde çekinmeden yapan benim.

Benim çizgim Atatürk ve Sümerbank çizgisidir. Bu çerçeveye giren her siyasi görüşe saygım vardır.

Nazilli Sümerbank facebook sayfasında,hakaret içermeyen ve terbiye sınırlarındaki hiçbir mesaja müdahele etmiyorum. Sümerbank adına leke getirmemek için kimseyle polemiğe girmiyorum. Başkalarının yanlışlıklarını sayfaya taşıyıp afişe etmiyorum,kimseyi sabote etmiyorum.Kişisel düşüncelerimi yazmak için Nazilli Sümerbank profilinden çıkıp,kendi profilimden yeniden facebook'a girip mesaj yazıyorum. Futbol,dini konular gibi her yöne çekilip bizi yaralayacak parçalayacak paylaşımları sayfaya sokmuyorum. Çünkü o sayfa benim sayfam değil tüm Nazilli Sümerbanklıların sayfası ben sadece orayı yönetiyorum.

Ama burası benim kişisel sayfam.Burada istediğim herşeyi en açık şekilde yazarım,anlatırım.

Nazilli'nin siyasi partilerine,sivil toplum örgütlerine, siyasetçilerine sesleniyorum.10 yıldır Sümerbank konusunu ne bir panel ne bir toplantı yapıp konuşmadınız. Ölü toprağını üstünüzden atın, bir toplantı düzenleyin  sabahtan akşama kadar doya doya siyaset konuşalım.Fabrika kapatılırken neredeydiniz, öğrenelim.Herkes eteğindeki  taşları döksün.

Artık o toplantıda,Rahmetli başbakan Ecevit'in DSP,ANAP,MHP koalisyon hükümetinin, Nazilli Basma Fabrikasını kapatma kararı mı konuşulur.DYP,CHP, koalisyonunda Çiller'le birlik olup CHP'yi bitiren pısırık  politikacıların imzaladığı özelleştirme kararları mı konuşulur. AKP döneminde makinaları nasıl çalındığı mı konuşulur, orasını bilemem...

Ama bunu mutlaka yapın ve lütfen.!

Siyaset konuşmak için, Sümerbanklıların bir daha ki toplantısını beklemeyin...
Not :
Nazilli'yi yönetenlere ve Sümer kampus yönetimine, Sümerbank camiasının ne kadat olgun ve büyük olduğunu en güzel  şekilde gösteren arkadaşlarıma bu vesile ile tekrar teşekkür ederim. Sevgiyle kalın.     İlhan ÖDEN

9 Nisan 2012 Pazartesi

BAŞKA TREN (GIDI GIDI)

Bu yazımda 1976-77 yıllarında, Nazilli Basma Fabrikası Yardım Sandığında bir süre beraber çalıştığım,Şair Emin ÖZEN ağabeyimin yazdığı güzel bir Gıdı gıdı şiiri paylaşacağım.Şimdiye kadar, Gıdı gıdı treniyle ilgili pek çok yazı,belge,fotoğraf paylaştım ama nasıl olduysa Nazilli yerel basınında yayınlanan bu şiiri atlamışım.

FOTOĞRAFI DAHA BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
Nur ELMASÇILAR -Veliddin SAYGIN - Emin ÖZEN - İlhan ÖDEN

Sümerbank ve özellikle Nazilli Basma fabrikasıyla ilgili yazılarımı takip eden bir arkadaşım, Nazilli'deki küçük bir çorbacı dükkanında çerçeve içinde asılı Gıdı gıdı şiirini görüp beni telefonla arayıncaya kadar böyle bir şiirin varlığından haberim yoktu.

Hemen arkadaşla buluşup çorbacı dükkanına gittim. Şiiri gördüm. Dükkan işletmecisi Nazilli Sümerbank iplik ünitesinden emekli İbrahim abiye, şiiri çerçeveletip dükkanında koruduğu ve bizlerle ulaşmasını sağladığı için tüm Nazilli Sümerbanklılar adına teşekkür ederim.

Şair M.Emin ÖZEN

Bu güzel şiirin yazarını kısaca tanıyalım.
1927 yılında Aydın’ın, Bozdoğan ilçesinin, Yenice (Köte) köyünde doğdu.Küçük yaşta edebiyatla,özellikle şiir ile ilgilenmeye başladı.İlk şiirleri Ankara Halkevi yayını Yurt gazetesinde yayınlandı. 1964-65 yıllarında ,Nazilli, Sabah ve Gerçek Gazetelerinde şiir yazmaya devam etti.Aydın-Hüraydın, Yenigün, Çınaraltı ,Hareket,Köypostası,Türke doğru, Kemalizm ve Kaynak dergilerinde şiirleri yayınlandı.

Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası Yardım sandığından emekli oldu.Dört çocuk babası olan şair M.Emin ÖZEN,Nazilli’nin Yeni mahalle semtinde ikamet etmektedir.

Halen, Çağrı,Gülpınar,Simav Anadolu dergilerinde şiirleri yayınlanmaktadır.

Şair M.Emin ÖZEN'e Gıdı gıdı trenini çok güzel anlattığı bu şiiri için teşekkür ederim.İlhan ÖDEN

20 Mart 2012 Salı

OKUL ve CAMİ

Bu güne kadar Nazilli basma fabrikası ile ilgili pek çok yazı yazıldı, Nazilli’ye getirdiği yenilikler, Nazilli ekonomisine, kültür, sağlık, spor ve sosyal hayatına yaptığı katkılar onlarca kez gazete ve dergi sütunlarında yer aldı. Özellikle geçtiğimiz yıl, Yazar Banu AVAR ve Tarihçi Sinan Meydan’ın katıldıkları Tv. programlarında ve yazılarında fabrikamızdan övgüyle bahsettiler. Fabrikamızın, Venezüella’da ki kopyasından, Gıdı gıdı trenimize, hamamından, fırınından, ızgaralı futbol sahamıza kadar her türlü özelliği anlatıldı…

Bu yazı ve programlar, o sıralarda gerek sanal âlemde, gerek reel ortamda fabrikamızı iyi bilmeyenler tarafından hayretle izlendi, okundu...

Bugün sizlere, şu sıralarda yeniden gündeme oturan, her iktidara gelen hükümetin kendi görüş ve istekleri doğrultusunda değişiklik yaptığı, yaz-boz tahtasına dönmüş eğitim sistemimiz ile ilgili bir paylaşım yapıp, çağdışı olarak nitelendirilip kapatılan Sümerbank’ın eğitime bakış açısını anlatmaya çalışacağım.

Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, hiçbir yükümlülüğü olmamasına rağmen çalışanlarına yönelik sertifikalı meslek edindirme ve okuma yazma kurslarına devam ederken, mensuplarının çocuklarının eğitim sorununa çözüm getirmek ve çağdaş nesiller olarak yetişmelerini sağlamak için bir ilkokul yaptırıyor. Okulun inşaatına 17 Eylül 1945 tarihinde başlanıp fabrikanın açılış yıl dönümü olan 9 Ekim 1946 tarihinde yapımı tamamlanıyor.

Fabrika Müdürü Hayri Toker okulun açılış konuşmasını yapıyor.

Mikroskobundan, plastik anatomi iskeletine, geometri aletlerinden, haritalar ve projeksiyon makinesine, minik rasathanesinden, kütüphanesine kadar her türlü ihtiyacı Sümerbank tarafından karşılanıyor. Belki de pek çok Avrupa ülkesi ya da ABD. nin okulları bile henüz bu kadar donanımlı değilken.

En önemlisi,1947-1947 öğretim yılında, Nazilli Sümer ilkokulunda, okul öncesi eğitim veren “Ana sınıfı” var. O yıllarda okul öncesi eğitimi düşünmek,şaşırtıcı...

15 Ekim 1947 Nazilli Sümer ilkokulu Ana sınıfı

Türkiye’nin pek çok ilinde yeterince, köylerinin yarısından çoğunda okul yok iken… Henüz, ilköğretim bile zorunlu değil iken… 1947 yılında, sıralara yetişemeyecek küçük çocuklar için özel yapılmış minik sandalyeli, masalı karatahtalı ve öğretmeni olan bir Ana sınıfı açmak…

Yere yakın karatahta ve minik masa ve sandalyeli ana sınıfı

Atatürk Sümerbank Nazilli Basma Fabrikasını açmaya geldiğinde “Buraya bir cami, bir de okul yapın” demiş…

Atatürk ister de, Sümerbank'lılar yapmaz mı? Hem de “Âleme örnek olsun “ diye yapmışlar...

Sadece yapmakla kalmayıp, okulun,caminin badanasını, tamiratını, her türlü ihtiyacını yıllar boyu üstlenmişler, kurdukları Halkevi, yardım dernekleri ve eğitim vakıflarıyla yüzlerce öğrenciye burs vermişler...
Sümer Halkevi tarafından giydirilen çocuklar.
Bir fabrikanın bölgesine bu kadar katkı yapmasının başka örneği varmıdır? Sizce bu fabrikalar, çok para kazanmayı hedeflemedikleri için yanlış mı yapmışlardır? İsimlerini tarihten bile silmek için bu acele gayretin sebebi nedir? Herkesin bu soruların cevaplarını iyi düşünmesi lazım?

Sevgiyle kalın.... İlhan ÖDEN

(Sümer Camisini merak edenlere,kartonpiyer,vitray,ahşap işçiliği, hat işlemeli duvar ve kubbe süslemeleriyle, Sümerbank Basma Fabrikası camii hala Nazilli'nin en güzel camisidir.)

Not : Yıl 2012,Türkiye eğitim sistemi yeniden elden geçiriliyor. İktidar zorunlu eğitim 4+4+4 derken, muhalefet hayır 8+4 olsun diyor. Sonuç bugün yarın belli olacak.Artık okullar eğitim yuvası olmaktan çıktı, Öğrenciler ,öğrenmeden okulları bitiriyor. Bir şeyler öğrenmek için dershanelere avuç dolusu para ödemek gerek. Dershaneye gitmeden herhangi bir sınavda başarılı olmak imkânsız, kimse farkında değil. Belki farkındalar ama işlerine gelmiyor. Çünkü bu sisteme, bilgili kişiden çok, asgari ücretle çalışacak “amale” lazım. Eğitim kimsenin umurunda değil?

2 Mart 2012 Cuma

Atatürk Müzesine " Sera Naylonlu önlem"

Aşağıdaki fotoğrafta, Nazilli basma fabrikasının müdüriyet binasını görüyorsunuz. Binanın çatısında kırmızı daire içine aldığım ve iyice dikkat çekmesi için oklarla gösterdiğim beyazlığın ne olduğunu tahmin etmenizi istesem cevabınız ne olurdu?Aklınıza ilk gelenin “kar” olduğunu tahmin ediyorum. Evet, uzun zaman sonra Nazilli bu yıl kar ile hasretini giderdi ama karlar iki gün içinde eriyip yok oldu gitti.

Başka ne olabilir diye sorup sizi uğraştırmadan cevabı vereyim. “Sera naylonu”

FOTOĞRAFI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.

Sera naylonunun çatıya neden serildiğini anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. Naylonun tam altındaki oda Sümerbank zamanından kalma Atatürk müzesinin olduğu oda. Muhtemelen çatı akıyor bina “Sit korumasında “ olduğu için müdahale edilemediğinden böyle uyduruk bir önlem alınmış.

Nazilli Sümerbank kapanalı 10 yıl kadar oluyor.10 yılda Atatürk müzesinin yeşil halısı rutubetten çürüdü kaldırıldı. Duvarlardaki yağlıboyalar marul yaprağı gibi katman katman kabarmış. İçerde saklanan eşyalar, kataloglar, albümler, şeref ve hatıra defterlerinin ne durumda olduğunu bilmiyoruz.


Fabrikanın başka bölümlerinin de, Atatürk müzesinden farklı olduğunu sanmıyorum. Yıllardır defalarca yazmamıza rağmen Gıdı gıdı hala yağmurun, güneşin altında korunmasız duruyor. Bisiklet garajının yarısı çökmüş öyle duruyor. Kısacası fabrikanın her tarafı dökülüyor.


Yöneticilere, yetkililere her duyurduğumuzda sevindirici cevaplar alıyoruz ama nedense bir türlü müspet bir gelişme olmuyor.


SİT alanı nedir?

“Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır…”

Ya hu bu nasıl korumadır. 2012 yılında sera naylonu ile müze korumak kadar çağdışı ve komik bir çözüm olabilir mi?

Bu işlerle ilgilenen kurum hangi kurum ise (Muhtemelen Anıtlar Yüksek Kurulu) bir an önce karar versin, ne yapılacaksa bir an önce yapılsın. Tamirat ve bakımların aslına uygun olarak yapılması için Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli belediyesi, Nazilli Kaymakamlığı, Aydın milletvekillerimiz üzerlerine düşen görevleri yapsınlar.

Hürriyet caddesinden Sümerpark’a, Bozdoğan’a doğru geçen herkesin hemen gözüne çarpan ve 2012 Türkiye’sine yakışmayan bu duruma bir çözüm bulunsun.

Fabrikaya sahip çıkmadık,hiç olmazsa anılarına sahip çıkalım. Bu durum Nazilliye yakışmıyor.

İlgililere ve Nazilli’yi idare edenlere duyrulur. İlhan ÖDEN