28 Şubat 2024 Çarşamba

KABUL EDİLEN YENİ BİR TEZ ve TEŞEKKÜR.

 Çalışmalarımızın araştırmacılar tarafından değerlendirilmesi, onlardan gururlandıran sözler içeren, güzel mesajlar almak. Büyük mutluluk. Tebrikler Şölen Kumru.

Teze ulaşmak için aşağıdaki bağlantıya tıklaya bilirsiniz. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp




13 Şubat 2024 Salı

GURUR VEREN,GÜZEL ŞEYLER...

Bugün çok sevindiğim bir haber aldım. Doktora tezine yardımcı olduğum Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden Şenol Sırma kardeşim, 5 Şubat 2024 tarihinde tezini başarıyla savunup tamamlamış. Bu Hasan Doğan ve Büşra Bigat Akça'dan sonra yardımcı olduğum üçüncü doktora tezi oluyor. Hepsi de son derece emek verilen, titiz çalışmalardı. Arada kısmen yardımcı olduğum daha üst ve alt seviyede çok sayıda arkadaş var ama Büşra ve Şenol'un bende özel yerleri var. Onların gayretli çalışmalarına ben de aynı gayretle destek olmaya çalıştım. Bazen gecenin geç saatlerinde, bazen gün ortasında yazışarak konuşarak, belge paylaşarak ve sorularına cevap vererek elimden geldiğince, tezlerinin olabilecek en kapsamlı şekilde olması için gayret ettim...


Emeklerinin karşılığını aldıklarını görmek beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Bir Sümerbank çocuğu ve çalışanı olarak ,Sümerbank'a olan vefa borcumu ödemek bakımından bundan daha gurur verici ne olabilir ki? Tebrikler, Şenol Sırma. Allah yolunu açık, başarılarını daim etsin.


Bu da Büşra Bigat Akça'nın kitap haline getirdiği doktora tezi ve kitap içinde bana dair yazdığı güzel şeyler. İhtiyaç duydukları her zaman ve her konuda elimden geldiği ölçüde yardıma hazırım. Allah onun da yolunu açık, başarılarını daim etsin. 

15 Ocak 2024 Pazartesi

SÜMERPARK'ta yaşam izleri.


Sümerpark'ta önceki yaşamlardan kalan izleri başkaları fark etmeye bilir. İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu lastik çember kalıntısı, hangi Sümerbank çocuğun televizyonda izlediği "Beyaz Gölge " dizisinin etkisinde kalarak ağaca çaktığı basketbol potasıydı kim bilir. Biz de yaptık benzer şeyleri...
Etrafta lojmanlardan bir şey kalmamış ama o yıllar sonra hala Sümerbank çocuklarının atacakları topları beklemeye devam ediyor. Bir dolaşsak buna benzer başka ne izler görür duygulanırız...
Kim bilir ? İlhan Öden.


 

19 Aralık 2023 Salı

"PAMUK" Nazilli en önemli tarım ürününü kaybetti.

 


Pamuk üretici kadar çalışan işçi (Amele) kesimine de diğer ürünlere göre çok kazandıran bir üründü. Sabahın alaca karanlığında traktörler özellikle Aşağı Nazilli’de sokak sokak dolaşır evlerden amale toplardı. Traktör kasalarında taşınan yüzlerce kadın,genç kız önce pamuk çapasına (birkaç kez) sonra erkekler pamuk sulamaya, nihayetinde de pamuk toplamak için Nazilli ovasına dağılınırdı. Sabah giderken seslerini duyup gece karanlığında göremediğimiz traktör kasasıyla ovaya giden bayanları öğleden sonra ovadan dönerken görürdük. Aşağı Nazilli kahveleri önünden sıra sıra geçen traktörler sabah evlerinden aldıkları ameleleri evlerine geri bırakarak şehrin içinde kaybolurlardı.
Ameleleri toplayıp işe götüren, üreticiyle, çalışanlar arasında organizasyonu sağlayan “Enar” denilen amelebaşları bir haftalık çalışma ücretlerini üreticilerden alır, Perşembe günleri çalışanlara dağıtırdı. Amelesi çok ve çalışkan Enar’lar el üstünde tutulurdu.
Pamuk hasadı sırasında kasaları tepeleme pamuk yüklü traktörler ya önceden avans aldıkları tüccarların depolarına ya da Nazilli Basma fabrikasına giderdi. O zamanlar fabrika önünde traktör kuyrukları oluşurdu. Bazı durumu iyi olan üreticiler kendi depolarında pamuklarını saklar, fiyatların yükselmesini bekler istedikleri seviyeye gelince satarlardı.
Çiftçiler pamuktan kazandıkları paralarla, borçlarını öder, traktörlerini yeniler, çocuklarını evlendirirler, yıllık ihtiyaçlarını karşılarlardı. Amele olarak çalışan genç kızlar kazandıklarıyla çeyizlerinin eksiklerini tamamlar, giyim kuşam alırlar ya da paralarının yettiği kadar altın, bilezik gibi şeylerle birikim yaparlardı.
Pamukçuluk bir sektördü, eken de, toplayan da, alan da, satan da, kazanıyordu, Devletin en önemli ihracat kalemlerinden biriydi. Kısacası herkese kazandıran, üstelik her coğrafyada yetişmeyen Nazilli’ye simge olmuş özel bir ürünü göz göre göre kaybettik. Yazık oldu.  İlhan Öden


FABRİKALARI KAPATAN İŞTE BU ZİHNİYET!

Makinaların "1 dakika durmasının hesabına" hassasiyet gösteriyor da yüze yakın devlet fabrikasının kapatılmasına sessiz kalıyor.
Fabrika kapanırken çalışanların %80'i emekliliğine az kalmış çalışanlardı. Biz emekli olduk, olamayan arkadaşlarda başka Sümerbank fabrikalarına gidip emekli oldular. 1985 yılında en son işe girenler de başka devlet kurumlarından emekli oldular. 
Kısacası çalışanlar fabrikaların kapatılmasından en az zarar görenler oldukları halde, fabrikaların kapatılmasına en çok isyan edenler yine Sümerbank çalışanları. 
Asıl zararı bu fabrikaların şehirlere soktuğu ekonomik gelirden pay alan küçük esnaflar ve yerel halk gördü ama en çok isyan etmesi gerekenler bakın neler söylüyor. 
Bugün fabrikalar çalışıyor olsaydı biz çalışmayacaktık. Sizin çocuklarınız çalışacak, sizin çocuklarınız iş yeri açıp ekmeğini kazanacaklardı... Cehalet bu işte...     İlhan Öden


4 Aralık 2023 Pazartesi

SÜMERBANK'LILARA SÜMERPARK'TA YER YOK!


SÜMERBANK'LILAR İSTİYOR YAPIN BAKALIM!
Biliyorsunuz yaklaşık 4 yıl önce Nazilli Sümerbanklılar derneğini kurmuştuk. Büyük umutlarla, çıktığımız yolda bizi yalnız bırakmayacaklarını umduğumuz yerel yönetim iktidarını elinde tutan belediyelere, bu partilerin seçilmiş milletvekillerine, siyasi partilerin Nazilli ilçe yönetimlerine ve üniversiteye, planladığımız projelerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir bina için defalarca müracaatta bulunduk. Bunun için Aydın vali yardımcısından randevu alarak gidip projelerimizi anlatıp yardım istedik. Kiminle görüştüysek hepsi çalışmalarımızı takdirle karşıladıklarını belirtip desteklediklerini beyan ettiler... Maalesef biz yanlarından ayrıldıktan sonra verilen sözlerin hiç biri tutulmadı.
O zamanlar dernek başkanlığım devam ettiği, yukarıda saydığım makamlardan beklentilerimiz henüz tükenmediği ve derneğimize zarar gelmemesi için sustum. Bazı başka nedenler ve güvendiğim makamlardan umduğum desteği bulamadığım için geçen yıl Mart ayında derneğimiz olağan genel kurulunda aday olmayarak başkanlıktan ayrıldım. Yeni yönetimde de görev almadım.
Artık düşüncelerimi rahatça yazabilirim.
Yola çıkarken hedefimiz Nazilli'nin en aktif derneği olmaktı. Maalesef yaklaşık 200 dönüm Sümerbank arazisine 1 lira ödemeden sahip olan belediyeler, Sümerbank'lıların kullanımı için 100 metre kare yeri bize çok gördüler.
Birkaç gün önce arkadaşlarla Sümer Park'a gittik. Dolaşırken gördüklerim bu yazıyı yazmama neden oldu.
SÜMER Park'ta
Lunaparka yer var,
Mehter takımına yer var.
Başka derneklere yer var.
Nazilli Bisiklet gönüllülerine yer var...
Özel okullara yer var...
Hatta, hayvanlara, balıklara, ördeklere yer var.
SÜMERBANKLILARA YER YOK !
Orası bizim doğduğumuz topraklar, her köşesinde anılarımız var. Her taşını, her ağacını gördüğümüzde eski bir dostumuzu görmüş gibi duygulandığımız bizim için adeta "Kutsal topraklar" herkesten çok orada olmaya bizim hakkımız var.
Biz orada herkesin izin almadan ziyaret edebileceği minik bir Sümerbank müzesi kuracağız.
Biz orada hala araştırmacıların, üniversite ve lise öğrencilerini yoğun ilgisini çeken Nazilli Sümerbank konusunda bilgilerimizi, fotoğraf ve belgelerimizi koruyacağımız bir arşiv oluşturacağız.
Yolu düşen Sümerbank çalışanlarını, ailelerini, çocuklarını ağırlayıp ikram da bulunacağız.
Önemli günlerde Sümerbank'la ilgili etkinlikler düzenleyeceğiz.
Hepsinden önemlisi orada tekrar Sümerbank bayrağını dalgalandıracağız.
Kimse bizi küçük görmesin! Bu sayfalar hala Sümerbank'ı seven ve özleyen Türkiye ve Nazilli gündeminden düşürmeyen, Atatürk'ün emanetine sahip çıkmanızı bekleyen 15.000 takipçisiyle pek çok şeyi değiştirebilecek potansiyele sahip. Şimdiye kadar siyasi konularda pek taraf olmadık. Fabrika kapatılalı 22 yıl oldu. Sabırla bekledik ama hiç bir olumlu adım atılmadı.
Üç ay sonra yerel seçimler var, partilerin birbirinden pek farkının kalmadığı bu günlerde artık birilerinin "yanımızda olduklarını fiilen göstermelerini" bekliyoruz.
Konuşma zamanı geçti... ilhan Öden

18 Kasım 2023 Cumartesi

 TALAŞ SOBALARI

Nazilli Sümerbank, lojmanlarında oturan çalışanlarına kışın yakacakları, tahta parçası ve talaşlarını bile verirdi. Talaş ve tahta parçaları fabrikanın ağaç işlenen Mekikhane, masurahane ve marangozhane gibi atölyelerinden gelirdi. Düşünün yaklaşık 450 lojmana bir kış boyunca yetecek kadar talaş ve çıkıntı tahta çıkarıp, muazzam üretim yapan atölyeler. Bu atölyeler sadece Nazilli fabrikasının değil, Türkiye’deki diğer Sümerbank fabrikalarının ve hatta bazı özel tekstil firmalarının mekik, masura, vurucu kol ve diğer ağaç aksamının üretimini yapıyordu...
Kış ayları yaklaşınca fabrikanın marş motoru olmadığı için önden Z harfine benzer demir manivela sokulup çevrilerek çalışan kahverengi kamyonuna dağ gibi yüksek talaş çuvalları yüklenir, sıra ile ayrım yapılmaksızın her lojmana eşit miktarda dağıtılırdı. Herkes çuvallarını lojmanlarının bitişiklerine yaptıkları odunluklarına boşaltır, çuvalları teslim eder, dağıtım herkes alıncaya kadar devam ederdi. Tahta parçası almak isteyenlerde isimlerini yazdırır, hatalı üretilen ya da üretim sırasında kırılıp işe yaramaz hale gelen masura, takoz gibi çıkıntılar çuvallara doldurulmuş olarak gelirdi. Biz Sümerbank çocukları özellikle bu çuvalların gelmesini dört gözle beklerdik. Çuvallardan çıkanlarla kendimize, masuralardan tabanca, takozlardan, tren, araba gibi oyuncaklar yapardık...
Odunluklarımız tepeleme yakacakla dolardı. Lojmanlar küçük odalardan oluştuğundan, hemen herkes talaş sobası kullanırdı. Talaş sobaları ince sacdan yapılmış, üzerinde tamamen açılabilen kapağı, önünde sürgülü küçük bir deliği olan basit sobalardı. Üst kapak açılır önceden hazırlanmış talaş kovası sobaya yerleştirilir, kapak kapatılırdı. Öndeki küçük "Sürgülü kapak" sobanın kontrol merkezi olup yanma hızını ayarlamak bakımından çok önemliydi.

Herkesin en az 2-3 boş talaş kovası olurdu. Talaş kovası hazırlamak başlı başına bir uzmanlık gerektirirdi. Üstünkörü hazırlanan talaş kovası 5 dakikada yanar biter iyi ısıtmazdı. Önceleri bizim kovaları babam hazırlardı. Ortaokula başlayınca bu görev bana devredildi. Artık kovaları ben basacaktım. "Basmak" fiili öylesine söylenmiş bir kelime değildi. Kovaları hazırlarken ortaya hava deliği için bir boru sokulur etrafına doldurulan talaşlar önce ağır bir tokmakla vurularak sıkıştırılır, kova ortalara kadar gelince üzerine çıkılıp ayakla basılarak sıkıştırıla, sıkıştırıla doluncaya kadar basılırdı. Talaş ne kadar sıkı basılırsa kova o kadar uzun süre dayanırdı. Gevşek basılan kovalardaki talaş erkenden çöker, çökerken de sobanın alt önündeki delikten kıvılcım püskürtürdü. En çok korktuğumuz şey de kıvılcım tehlikesiydi. Sobanın önündeki halıları, kilimleri yakıp yangın çıkarabilirdi.
Fabrika İtfaiyecileri tarafından her yıl temizlenen lojman bacaları, talaş sobalarının keyfini kat, kat arttırırdı. Ilık havalarda az açılan sürgülü delik ile kalorifer gibi için için yanan talaş sobaları, soğuk havalarda önü açılınca adeta lokomotif gibi "Puf, puf, puf..." sesleriyle gürül gürül yanardı. Sobanın ince sacdan kenarları hafiften kızarırdı. İşte o zaman sıra kestanelere gelirdi. Bıçakla kabuğunu yardığımız kestaneleri üst kapağın tamamını kaplayacak kadar dizer, arada bir sobanın ayrılmaz demirbaşı uzun maşalarla kestaneleri çevirir pişirirdik. Kahvaltıda sobanın, üzerinde ekmek kızartıp tereyağı ve peynirle yemek, Sucuğu çatala batırıp sobanın ön deliğinden biraz içeri sokarak pişirmek ekstra güzelliklerimizdi...
O zamanlar mangaldan, kömür sobasından sızan gazlardan zehirlenmeler, ölümler olurdu. Talaş sobası o bakımdan da özellikle diğer sobalara göre çok daha emniyetliydi...
İşte böyle...
Yazdıklarım özel bir şey değil her Sümerbank çocuğunun bildiği, yaşadığı güzel şeyler... Aslında Sümerbank'ın o kadar çok anlatılacak hikayesi var ki...
Neyse onları da başka zaman yazarım. Muhabbetle kalın...
İlhan Öden. 18 Kasım 2023 Nazilli.