26 Kasım 2014 Çarşamba

BİR NAZİLLİ SÜMERBANKLININ HİKAYESİ.

Bu ay, blog sayfamı yetenekli bir Nazilli Sümerbanklıya ayırdım. Adı Mehmet Tosun ,Nazilli Sümerbank bez boya ünitesinde posta ustası olarak çalışıp emekli olmuş. Ahmet Özsavran'ın kaleme aldığı hikayesi, hayyallerini bir türlü gerçekleştirme cesareti gösteremeyenlere örnek olsun.  İlhanÖden
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN TIKLAYIN

GELİNİ KEŞFETTİ
Artık 07-15.00 postasının paydos vakti gelmişti Nazilli Sümerbank’ta. Sekiz saatlik yorucu bir çalışmanın ardından, huzurlu ve gönül rahatlılığıyla dinlenmeyi ve eğlenmeyi hak etmişlerdi. En büyük eğlenceleri, fabrikanın hemen başlangıcında olan kahvehanelerdi. Çıkış saati yaklaştıkça birbirleriyle şakalaşmaları, tuttukları spor kulübüne övgüler, rakiplerine takılıp kızdırmaları ve tabi ki “en iyi okeyi ben oynarım” muhabbetleri… İş iddia’ya binmişti. Yenilenler ziyafet vereceklerdi. Yazıcı ve hakem olmasını postabaşıları Mehmet Tosun ustadan rica ettiler, o da kabul etti. Çıkışta kimisi fabrikanın karşısında olan vazife evlerine uğrayıp kahveye gelmişler,kimisi doğrudan kahveya gelmişti.Mehmet usta eve uğrayanlardandı.. Okey partisi başlamıştı. Çaylar yudumlanıyor, bitenler hemen tazeleniyordu.oyun çekişmeliydi. Bu arada Mehmet ustanın başka bir şey dikkatini çekmişti.Tahsin Özsavran amcasının kahvesi boyanıyordu.Arkadaşlarından izin alıp yazıcılığı başka birine devrettikten sonra,elindeki çay bardağıyla duvara manzara resmi çizen ressamın yanına gitti.Selam verdikten sonra uzun uzun onları seyretti.Karar vermişti eve gidip hanımına çarşıya gideceğini söyledi. 

 -Hayrola bey ne yapacaksın
- Boya alacağım
- Ne yapacaksın boyayı
- Evi boyayacağım
- Allah,Allah hiç konuşmamıştık
- Artık bir temizlik yapma vakti geldi hanım,gidiyorum,var mı alınacak bir şey?
- Yok sağ olasın…

Mehmet usta gerekli malzemeleri aldıktan sonra, binlerce işçi ve memurun oturduğu vazife evlerine geri döndü. Lojmanın tüm duvarlarını manzara resimleriyle süslemeye karar vermişti. Her iş çıkışında yapabildiği kadarını yapıp, kalanına ertesi gün devam ederek bitirmişti. Zaman zaman ,eserini  eşinin yaptığı kahveyi yudumlayarak gururla seyrediyor,yorgunluğunu gideriyordu..

Artık emekli Mehmet ustanın çocukları büyümüş üniversiteli olmuş Cumhuriyet mahallesine taşınmıştı. Oğlu Murat beden eğitimi, kızı Şennur da sınıf öğretmeniydi. Evlatları gurur kaynağıydı. Oğlu Murat, anaokulu öğretmeni Pakize Dalfidan ile evlenmişti. Tatilde oğlu ile gelini ziyaretine geldiklerinde çaylar demlenip börekler pastalar yenirken fotoğraf albümlerine karıştırmaya başlamışlardı. Gelin Pakize’nin bir fotoğraf dikkatini çekmişti. O fotoğraf Nazilli Sümerbank vazife evlerinde otururken duvarlara çizdiği manzaraların fotoğrafıydı.

-Bu resimleri kim yaptı?
-Ben yaptım kızım,
-Babacığım niye devam etmiyorsun, çizgilerin renk uyumu çok güzel.
-Yok kızım ben öylesine yapmıştım,
-Ama olmaz ki, devam etmelisin.

Kısa bir süre sonra doğum gününde gelini palet, fırça, boya gibi resim yapma malzemeleri alıp güzelce paketledikten sonra Mehmet ustaya hediye eder.


Mehmet Tosun fırçasından zeybek oynayan Atatürk
Artık Mehmet ustanın torunları olmuştu.3-4 sene sonra oğlu Murat ile gelini Pakize’nin Tatvan’a tayinleri çıkar. Kızı Şennur ve damadı Karacabey’de görevini sürdürmektedir. Çocuklarının bakımı için annesinden yardım isterler.45-50 günlüğüne hanımı kızının yanına gider. Yalnızlığının 3.gününde gelininin hediye ettiği paket gözüne takılır ve karar verir. Çarşıya gidip yağlı boya aldıktan sonra başlar çalışmaya. ilk resmini gelinine, ikinci resmi kızına hediye eder. Üçüncü resmini yapıp çerçeveletmek için gittiğinde orada bulunan esnaflar çok beğenirler ve Nazilli Lütfi selek Kültür merkezinde açılacak kursa gitmesini resim yeteneğini geliştirmesini tavsiye ederler. Böyle bir kurstan habersizdi. Hemen kurs verecek olan hocalarla konuşur ve ertesi gün kursa başlar. Örnek çalışma için resim gösterip yapmasını isterler.15-20 cm yaptıktan sonra hocaları çok beğenirler devam etmesini isterler. Eğitimin yararını görmüştü. Resim artık onun her şeyiydi. Bir terapi gibi adeta ruhunun derinliklerinde geziniyordu.


Hızlı resim yaptığı için ikinci senenin sonunda öğretmenleri sergi açabileceğini söylediler. İlk sergisini 2010 yılında Lütfi Selek kültür merkezinde yaptı, Pamukören, Kuyucak ve doğum yeri olan Horsunlu sergileri bunu takip etti.Bu yılda karma bir sergiye katıldı.

Mehmet ustanın yeteneği, torunlarına da yansımış olacak ki kızı Şennur’un küçük kızı Tuğba Nur Meşe 2011 yılında çevremiz konulu resim yarışmasında birinci olur.

Yıllar sonra görüşmemizde muhabbet esnasında resim yaptığını söyleyince merak ettim. Efendi kişiliğiyle tanıyıp sevdiğim Mehmet ustanın gösterdiği resimlerden etkilemiştim.


Mehmet Tosun ustaya ilk siparişim olan Atatürk’ü zeybek oynarken tasvir eden  resmi, İstanbul’da oturan oğlumla gelinime hediye ettim. Fotoğrafta görülen  ikinci resim ise öğrenci yurdumuzun duvarını süslemekte.
 
Kahvehanede manzara resmi seyriyle başlayan ve gelinin teşvikiyle devam edip Mehmet Tosun ustanın yaşamına yeni ufuklar açan resim macerasının hikâyesi işte böyle.

Kelemin, fırçan hiç durmasın, Allah uzun ömürler versin Mehmet Tosun usta…

Ahmet ÖZSAVRAN.

9 Ekim 2014 Perşembe

Bırakın Biz yapalım.

Bugün Atatürk'ün Nazilliye gelişi ve fabrikamızı açmasının 77 . yıl dönümüydü. Fabrikada kaymakam,belediye başkan yardımcısı ,askerler bazı müdürler ve kent konseyinden bir kaç üyenin katılımıyla Atatürk müzesine ziyaret yapıldı.Gözler daha yüksek makamlardaki yöneticilerimizi aradı ama mutlaka geçen yıl olduğu gibi yapılacak çok daha önemli işleri vardı. Törene katılanlar herhalde kötü durumda olduğunu bildikleri Gıdı gıdıyı görmeye dayanamayacakları için yanına gitmeye gerek görmediler.Eski Sümerbank çalışanlarını davet etmek de kimsenin aklına gelmediği için sönük bir ziyaret oldu. Fabrikayı ziyarete gelen sayın konuklarımızı ayrı tutarak yazıyorum. Kimseyi zahmete sokmayın bırakın fabrikadaki törenleri biz yapalım. Bir günlüğüne fabrikamızın kapılarını Sümerbanklılara açın nasıl kutlama yapılırmış,oradaki değerlere nasıl sahip çıkılırmış herkese gösterelim isterseniz siz de konuğumuz olursunuz, istemeyenler de külfetten kurtulmuş olur.  İlhan ÖDEN

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Camii.

Yazılarımı takip edenlerin mutlaka dikkatini çekmiştir Sümerbankı anlatırken "para kazanmaktan çok,bulunduğu yöreye her konuda öncülük yapan ve daima mükemmeliyet arayan bir kurum" olarak anlatıyorum. Tabi ki bunu söylerken şahit olduğum ya da Sümerbank konusunu araştırırken  rasladığım verilere,bilgilere dayanarak söylüyorum.

Örneğin fabrikamızı kuran rus mühendislerden İvan Komzin daha sonra dünyanın en büyük baraj projesi olan Nil nehri üzerindeki Asuhan baraj projesinin başına geçiyor yine fabrikamızın mimarı Nikolaev yaşadığı dönemin bu tip büyük projelerde en başarılı rus mimarı olarak ödül kazanıyor.Almanya ve başka ülkelerde yeni fabrikalar inşa ediyor. Fabrikamız Türkiyenin ilk basma fabrikası,makinalar o dönemin en modern makinaları.Nazilli'ye ilk hastaneyi Sümerbank yapıyor. Futbol sahası yapıldığı dönemde ülkenin en iyi futbol sahası olarak kabul ediliyor.Yine o dönemde Nazilli de henüz yapılmayan eskrim,tenis,golf,boks gibi sporları, özel radyo ve özel gazete gibi belki en büyük şehirlerinin bile tanışmadığı güzelliklere öncülük ediyor...

Nazillide televizyon yayınları başlar başlamaz ilk televizyon  basma fabrikasında,Renkli televizyon yayınları başlar başlamaz renkli televizyon aynen fabrikada,uydu yayınları henüz yaygın değilken  balo salonu çatısına 5 metrelik çanak anten kurup dünya televizyonlarını çalışanlarına izleten Nazilli Sümerbank...
FOTOLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYIN.
NAZİLLİ SÜMERBANK CAMİİ
Daha anlatmakla bitmeyecek öyle çok şey var ki. Hangisini anlatayım bilemiyorum.En iyisi lafı daha fazla uzatmadan şimdi anlatmayı düşündüğüm konuya getireyim.

Fabrika açılmış mükemmel çalışıyor,cevresinde çalışanlarının ve ailelerinin  her ihtiyacını karşılayacak tesisler yapılmış ama henuz fabrikamızın bir camisi yok.Hemen kollar sıvanıyor öyle bir cami yapılsın ki Sümerbank'ın şanına yakışsın.
 Mimar ALİ VASFİ EGELİ'nin biyografisi.
O dönem Türkiye'sinin ,Türk klasik mimarisine en sadık ve bu tür yapıların yapımı ve restorasyonu konusunda en uzman mimarı olan İstanbul vakıflar başmimarı Ali Vasfi EGELİ'ye ulaşılıyor.1954 yılında camimizin temeli atılıyor.

Kubbe süslemesi "İhlas Suresi"
Fetih Sûresi'nin ilk ayeti cami kuşak yazısı
Bugün bile Nazilli'nin diğer camilerine hiç benzemediği hemen fark edilen,mimari,süsleme,ahşap ve demir işçiliği gibi her bakımdan çok farklı ve güzel Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası camisi 1957 yılında Sümerbanklıların ve çevrede oturan Nazilli halkının hizmetine sunuluyor.

(Bakara Sûresi, 149.ayet) mihrap yazısı.
 Osman (R.A.) Ciharyâr-ı Güzîn yazılarından.
Nazilli Sümerbank çalışanlarının rızasıyla maaşlarından kesilen küçük aidatlar ve fabrikamızın her ünitesine gösterdiği titizlik ve bakımla 2002 yıllına kadar sıkıntısız bir dönem geçiren camimiz bu yıldan sonra yine Sümerbank mensubu arkadaşların önderliğinde giderek azalan cami cemaattinden toplanan yardımlarla hizmete halen devam ediyor.

Dernek Başkanı Abdullah DÜLGER (atkı aktarma ustası)
Camimizin marangoz H.Yılmaz tarafından yapılan maketi.
Umarım daha uzun yıllar Nazilli Basma fabrikasının adını taşıyan son yapı olarak varlığını sürdürmeye devam edecek. 

 Sümerbank camii inşaat bilgilerini içeren künye levhası.
Bu vesileyle camimizin yapımına ve ayakta kalmasına katkı yapan tüm Sümerbank mensuplarının ahirete intikal etmiş olanlarını saygıyla ve duayla,yaşayanları hayırla yad edelim.   Sevgiyle kalın. İlhan Öden

21 Mayıs 2014 Çarşamba

ADAMLAR YAPMIŞ ABİ...



Nazilli basma fabrikası kapandıktan yıllar sonra “Atatürk’ün çılgın projesi”  olarak Türkiye gündeminde yer almaya devam ediyor. Önceleri gazeteci Banu Avar ve tarihçi Sinan Meydan tarafından birçok görsel ve yazılı yayın organında Nazilli basma fabrikası izleyenleri ve okuyanları hayretler içinde bırakarak anlatıldı. Son olarak gazeteci Yılmaz Özdil, 23 Nisan özel yazısıyla Nazilli Basma fabrikasını tekrar ülke gündemine taşıdı. Sosyal paylaşım sitelerinde rekor sayıda paylaşım yapıldı. Herkes bir kez daha Nazilli basma fabrikasının pek çok kuruluşta şimdi bile olmayan özelliklerini öğrenerek şaşırdı.


2008 yılından beri blog sayfamda, fırsat buldukça basılı yayın organlarında, söyleşilerde Nazilli basma fabrikasını anlatıyorum. Aslında anlattıklarım ünlü yazarların bilmedikleri şimdiye kadar yayın organlarında yer almamış, daha önce anlatılanlardan çok daha önemli konular ama doğal olarak onların yazıları kadar etki yaratamıyor.

Örneğin Nazilli plus dergisinin geçen sayısında anlattığım “Nazilli Basma Fabrikası Silahlı Kuvvetleri” daha önce hiç gündeme gelmemiş önemli bir konuydu.. Fabrikamızın sineması, ekmek fırını, treni, hastanesi, piyanosu, futbol sahasının zemini bile izleyicileri, dinleyenleri, okurları şaşkınlık içerisinde bırakırken bir fabrikada böyle kapsamlı bir silahlı savunma gücü, eğitimli ilkyardım ve sivil savunma teşkilatının olması daha önemli bir özellik değil miydi?

Bu ayki yazımda yine Nazilli basma fabrikasının bilinmeyen önemli bir özelliğini anlatacağım.

 FOTOYU BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
 Fotoğraf için İbrahim Uluyunçay'a teşekkür ederiz.

Tarih 15 Şubat 1948
Fabrika salonunda Atatürk’ün isteğiyle Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen ,Cumhuriyet döneminin ilk Türk operası, Üç
perdelik, dramatik bir opera olan  “ÖZSOY” operası sergileniyor.

 “Fabrika salonunda sinema, tiyatro, konser gibi etkinlikler sık sık düzenleniyordu, bunda şaşıracak ne var? ” diyenler olabilir.

Peki, operayı sergileyen oyuncular Nazilli Basma fabrikasının işçileri, memurları desem?  Tepkiniz yine aynı mı olur? Opera bu ! Sıradan bir tiyatro oyunu değil. Oyuncular tek tek oynayacak, oynarken arya söyleyecek, koro var, kostümler var, dekor var en önemlisi canlı orkestra var…

Merak ediyorum 1948 yılından bu yana Nazilli’de, Aydın’da, hiç opera sergilenmiş mi?

Merak ediyorum. Kapatılan Nazilli Basma fabrikasının yerinde
şimdi üniversite var, bir kaç yüksek okulda yüzlerce kültürlü öğrenci var. En önemlisi kampüste müzik eğitimi veren bir konservatuar var. Böyle bir opera günümüzün 1948 yılına göre kat kat gelişmiş şartlarında Nazilli de tekrar sergilene bilir mi? Nazilli ve Aydın birlikte yapabilir mi?  

Maddi, sportif, sağlık, eğitim vb. katkılarını bir yana bırakalım. Basma üreten ticari bir kuruluş olan basma fabrikasının Nazilli ve çevresine yaptığı kültürel katkıyla, bir yüksek eğitim kurumu olan Üniversitenin Nazilliye katkısı kıyaslanabilir mi? Zannetmiyorum.

Üniversite 10 yılı aşkın bir süredir Nazillide. Konservatuar hoca ve öğrencilerinin yılda iki kez belediye salonunda verdikleri minik konserler dışında üniversitenin hiçbir kültür etkinliği yok.  

Fabrikamız kapatıldı. Başkaları ne der bilmem ana biz Sümerbanklılara göre Nazilli’nin kaybı çok büyük, Nereden baksak bakalım, hangi teraziyle tartarsak tartalım fabrikamızın boşluğu bir türlü doldurulamıyor. Nazilli her gün, her bakımdan biraz daha geriye gidiyor.  Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN.

13 Nisan 2014 Pazar

Orada söyleyemedim,burada söylüyorum.

Dün gece Nazilli Halk Eğitim Merkezi Türk sanat müziği kulübü korosunun,belediye tiyatro salonundaki konserindeydik. Konserde herşey güzeldi,salon tıklım tıklım doluydu pekçok kişi ayakta izledi,bazıları da yer bulamayıp geri dönmek zorunda kaldı.

Konsere konuk olarak katılan bestekar Sayın Selim Öztaş  ve eşi TRT. ses sanatçısı sayın Neşe Öztaş okudukları birbirinden güzel eserlerle konsere renk kattılar.
 
Bestekar Selim Öztaş

Konser devam ederken bir ara bestekar Selim Öztaş,Nazillideki musiki severlere böyle küçük bir salonun yetmediği,şehrin gürültüsüz,sakin ve ulaşımının kolay olduğu bir yere herkesin takım elbiseyle ,simokinle geleceği  güzel ve büyük bir kültür merkezinin yapılması gerektiğini söyledi ve salondaki konuklara "Nazilli'yi yönetenlere söyleyin " diye tembih etti...

Elimde mikrofon olmadığı ve salonun en arkalarında olduğum için dilimin ucuna kadar gelen sözleri orada söyleyemedim. Burada söylüyorum.

Sayın Selim Öztaş Nazillide böyle etkinlikler için yapılmış çok güzel bir kültür merkezi var.Hem de henüz, Aydın da, Denizli de böyle bir merkez  yok iken ta... 1937 yılında yapılmış.
Neresi mi?


FOTOĞRAFI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
Nazilli Basma Fabrikası sinema salonı

İşte burası
Şehir gürültüsünden uzak karşısında yüzlerce araç için park yeri olan,yüksek tavanlı yanlarda gerektiğinde kolayca açılabilen 10 kadar çift kanatlı kapısı olan izleyicilerin merdiven çıkmadan dar koltuklar arasından geçerken birbirini rahatsız etmeyeceği, hemen sahne yanında kulis yapımına uygun ilave odaları olan geçmişte böyle etkinliklerde başarıyla kullanılmış,üstelik tarihi özelliklere sahip
çok güzel bir salon.

Tam 12 senedir kapalı

Allah korusun, yangın ya da başka bir olayda insanların birbirini ezerek çıkmaya çalışacağı dar kapılı, merdivenli üstelik ilave sandalyelerle yürüme olanağı bile bırakılmayacak şekilde kapasitesinin iki katı seyirci ile doldurulan Nazilli belediyesinin mini tiyatro salonuna göre çok daha güvenli...

Ve salonun arkasında yine geçmişte yaz aylarında konserler, güzellik yarışmaları gibi etkinliklerde sık sık kullanılmış  fabrika bahçesi.

Bu iki mekan küçük masraflarla Nazilli halkına tekrar kapılarını açabilir. Aydın Büyük Şehir ve Nazilli belediyesi imkanlarıyla buraları yeniden kazanmak çok zor olmasa gerek...

Bestekar Selim Öztaş, "Nazilliyi yönetenlere söyleyin" dedi. Ben görevimi yapıp Sayın Özlem Çerçioğlu ve Haluk Alıcık'a buradan söylüyorum...
Muhabbetle kalın. İlhan ÖDEN.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Masal masal matitas...

Ve tanrı İnsanları uzun ömürlü olsun diye Nazilli'yi yarattı.
Sonra da uzun ömürlü insanları sıtmadan genç yaşta gebertmek için sivrisinekleri gönderdi...

Nazilli basma fabrikası 1937 yılında Atatürk tarafından açıldı. Fabrikanın 50 yataklı tam teşekküllü hastanesi vardı. Fabrika hastanesi Nazilli'de açılan ilk hastaneydi ve bölgede sıtma hastalığının kökünü kazıdı. Nazilli insanlarını genç yaşta ölmekten kurtardı.

Şimdilerde Nazilli insanları uzun ömürlü diye reklam yapanlar ne yazık ki Nazilli Basma fabrikasını çok çabuk unuttular.

Heredot milattan önce 400 yıllarında yaşadı. O yıllarda Yunanlılar henüz çok tanrılı dinlere inanıyorlardı. Hz. İsa peygamber henüz doğmamıştı. Yine o yıllarda Nazilli henüz kurulmamıştı.Eğer kurulu bir yerleşim birimi varsa da adı Nazilli değildi.

Zaten tanrı şehirlerle uğraşmaz ,şehirleri insanlar kurar. 

Heredot'a ait olduğu söylenen bu söze 2009 yılından önce hiç bir ciddi kaynakta raslanmıyor. Belli ki Nazilli'nin reklamı olsun diye sivri akıllı biri tarafından uydurulmuş.

Evet...
Nazilli insanı uzun yaşıyor bunda da en büyük pay Nazilli insanına 1937 yılında Avrupa standartlarında sağlık,eğitim, spor, beslenme ve yaşam kalitesi getiren fabrikanındır.

Nazilli halkı uzun yaşıyorsa bunu önce Allaha sonra da fabrikayı Nazilli'ye yapanlara borçludur. Konuyu açıklarken, Nazilli basma fabrikasının katkılarından bahsetmeyenler vefasızdır.

"Ne yaptın,ne ettin bunu da Sümerbank'a bağladın" diye düşünenleri.Basma Fabrikasının  yaşama etkilerinin henüz görülmediği yıllardaki Nazilli halkı ölüm yaşı ortalamalarına  bakmayı öneriyorum. Muhabbetle kalın .  İlhan ÖDEN

14 Mart 2014 Cuma

Siz GIDI GIDI gazetesi'ni bilir misiniz?


Nazilli Basma Fabrikasının 9 Ekim 1937 günü Atatürk tarafından açıldığını  paylaşımlarımızı takip eden gençler ve tüm Nazilli Sümerbanklılar bilir. Bu vesileyle  her yıl  9 Ekim günü Atatürk'ün Nazilli'ye gelişi törenlerle kutlanır.
Amcam Halil Öden ve halam Zekiye Öden basma balosunda.
Fabrikamızın açık olduğu dönemlerde yapılan törenleri ve özellikle her 9 Ekim gecesi düzenlenen,bayanların Nazilli Basması elbiseleriyle,beylerin Nazilli Basması kravatla katıldıkları Basma Balolarını anlatılırken,yılda bir kez sadece o geceye özgü olarak fabrika çalışanları tarafından hazırlanıp basılan ve gece saat tam 24.00 de salonda bulunan konuklara ücretsiz dağıtılan  "Gıgı gıdı Gazetesi" isimli özel bir gazeteden bahsedilir.

Nazilli basma fabrikasını anlatmaya başladığım 2008 yılından beri bu efsane gazetenin hiç olmazsa bir nüshasını bulmak için çok çaba sarfettim.Gazetenin olabileceğini tahmin ettiğim her Sümerbanklı büyüğümüze Gıdı gıdı gazetesini sordum çok aradım bulamadım.

Tam umudumu kesmiştim ki...

İstanbuldaki bir müzayede de yıllardır aradığım Gıdı gıdı gazetesinin 30 liraya satışa sunulduğunu gördüm.Hemen internet üzerinden satın almak için girişimde bulundum ama satış açık arttırma yoluyla  yapıldığı için gazeteyi alamadım.Birinin ihaleye katılması 30 lira üzerinde bir fiyat vermesi gerekiyordu.

Hemen telefonla Gıdı gıdı belgeseli yönetmeni Yasin Ali Türker'ni aradım.Durumu anlattım.İstanbulda yaşadığı için muzayedeye katılıp alabilirdi. Yasin hemen müzayedeyi düzenleyen ekiple temasa geçti hafta sonundaki satış için teklif verdi.Bir yandan da bizden başka birilerinin talip olup fiyat arttımaması için dua ediyorduk.

Neyse ki dualarımız kabul oldu. Yasin Ali Türkeri Gıdı gıdı gazetesi ve aynı yerde satışa sunulan  Nazilli Basma Fabrikasının ilk yıllarına ait 3 adet fotoğrafı da satın aldı.

Şimdi artık elimizde  (9 Ekim 1947 tarihli) fabrikamızın 10. açılış yıl dönümünde basılan mizah içerikli bir tam 77 yıllık bir Gıdı gıdı gazetesi var. Gazetenin tamamı fabrika personeliyle ilgili mizahi yazılar,fıkralar ve fabrika desinatörleri tarafından çizilen karikatürlerden oluşuyor.
BÜYÜK GÖRMEK İÇİN FOTOLARIN ÜZERİNE TIKLAYIN

Nazilli basma fabrikasını anlatan Gıdı gıdı belgeseli gazeteyi bulamadan tamamlansaydı içimde hep bir eksiklik olacaktı.

77 yıllık bu özel bir gazete,Nazilli basma fabrikası tekstil müzesi hayata geçtiğinde, sergilenen en değerli objelerden biri olarak yer alıncaya  kadar  şimdilik   korumamız altında olacak.Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN

20 Şubat 2014 Perşembe

Yorumu size bırakıyorum.

 21 Şubat 2014  cuma günü saat 13,30 da aşağı Nazilli de açılış var .
Eski belediye başkanı sayın Esat Ergüler döneminde başlanıp,sayın Aytekin Kaplan'ın belediye başkanlığı döneminde tamamlanıp yaklaşık  6 -7  yıl önce hizmete açılan  Sümer rekreasyon alanın açılışı yapılacak.


Türkiye böyle şeylere alışıktır,pek şaşırmadım ama "Sümer Park'a" ANAP döneminin "Özelleştirmeden sorumlu devlet bakanı"  sayın Yüksel Yalova'nın adı verilmiş. İşte buna çok şaşırdım.


Yerel seçimler öncesi  üç-beş eski ANAP sempatizanının oyunu  çekmek için düşünülmüş kurnazca bir plan gibi görülüyor.

Sümerbank Nazilli  Basma Fabrikası ,Nazilli de akılda kalan hiç hizmeti olmayan eski bakanın Özelleştirmeden sorumlu devlet bakanı olduğu dönemde kapatılıp Adnan Menderes Üniversitesine devredildi.Kuşadası Sümerbank kampı Aydın özel idaresine bedelsiz verildi,fabrika lojmanları yıkılıp yerine bu park yapıldı. Sümerbanklıların kafasında  eski bakan hakkında olumlu bir imaj yok. 

Belli ki üç-beş eski ANAP oyu almayı hesaplayanlar, binlerce Sümerbanklının tepkisini hesaba katmamışlar.

Atatürk'ün açtığı fabrikanın karşısına yapılan parka,fabrikayı kapatan bakanın adını vermek...
Buna ne denir? 
Yorumu size bırakıyorum...  İlhan Öden

23 Ocak 2014 Perşembe

UYUYAN DEV GIDI GIDI


Kapatılması üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen, Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası,tarihi özellikleri, hikayeleri, yapısı ve çalışanlarıyla,görsel ve yazılı basının ilgi odağı olmaya devam ediyor.

Yayın hayatına yeni başlayan Nazilli Plus dergisi de başta ekonomik olmak üzere sağlık, kültürel, eğitim, spor ve sosyal manada Nazilli'mize unutulmaz katkılar yapan,fabrikamıza sayfalarını açtı.

Nazilli plus dergisi bundan sonraki sayılarında da Nazilli basma fabrikasının farklı yönlerini anlatmaya devam edecek. Bizde fabrikamızın doğru ve iyi anlatılması için yazı,fotoğraf ve belgelerle elimizden geldiğince destek olmaya devam edeceğiz.

1920 yıllarının Pazarköy kasabasını Türkiye'nin en güzel,en sağlıklı ve en gelişmiş ilçelerinden biri olan Nazilli şehri haline gelmesinde çok payı olan Atatürk'ün emaneti fabrikamızın unutulmaması için sayfalarını sonuna kadar açarak vefa ve sorumluluk yönünden teşekkürü hak eden Nazilli plus dergisi Genel yayın yönetmeni. Yazı işleri müdürü Şenol Babacan'a tüm Nazilli Sümerbank camiası olarak teşekkür ederiz.Sevgiyle kalın. İlhan ÖDEN.

 FOTOĞRAFLARA TIKLAYARAK BÜYÜTÜP DERGİYİ  OKUYABİLİRSİNİZ.