Eski Nazilli’nin sıcak günlerinin bir numaralı içeceğiydi. Özellikle çarşı içindeki esnaf kahvelerinde yaparlardı. Rakı bardağı gibi bardaklarla servis edilirdi. Ne kadar soğuk olursa o kadar güzel olurdu. Limonatayı andıran ama kendine özgü, içenin bir bardak daha içesini getiren buruk bir tadı vardı. En son, sürekli et aldığım Büşra kasap Ünal kardeşim ısmarlamıştı. “Abi etler hazırlanana kadar bir şey içer misin?” diye sorduğunda çay, kahve kastediyor zannederek “teşekkür ederim, gerek yok” demiştim. “Sana koruk suyu söyleyeyim” deyince, artık benim için reddedilmesi imkansız bir teklif olmuştu. Yazları Kuşadası'nda olduğumdan o zamandan beri koruk şerbeti içme fırsatım olmadı. Zahmetli oluşu ve sürekli koruk bulabilme zorluğu sebebiyle Nazilli’de hala yapan var mı bilmiyorum. Varsa bir bardak da benim için içiverin.
Koruk deyince aklıma geldi, küçükken koruk asmasından tam irileşmemiş bir salkım koruk koparır, yıkar, tek tek ayıklar, ıslak ıslak bir litrelik cam kavanoza koyar, dişimiz kamaşmasın diye yarım tatlı kaşığı da tuz ekler kapağını kapatır, kavanozu hızlı hızlı sallar hafifçe ezilen koruk tanelerine bulaşan tuzla karışık yüzümüzü buruştura buruştura yerdik. Güzel olurdu. Siz de yapar mıydınız? Yapmadıysanız yarın deneyin. İLHAN ÖDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder