21 Temmuz 2025 Pazartesi

HAVADAN, SUDAN... (Geçmiş zaman notları)


Su hayatın kaynağı, olmazsa olmazı. İnsanların, hayvanların, bitkilerin ortak yaşam kaynağıydı. Şimdi ise piyasanın en gözde ticari ürünlerden biri. Bazı restoranlarda 1 litre suyun, neredeyse 1 litre benzin fiyatına satıldığını görüyor gelecek nesiller adına korkuyor, üzülüyorum. Biz susamış birine su vermenin en büyük sevap, su karşılığında para almanın en büyük ayıp sayıldığı, suyun ileride ticari ürün olabileceğini aklın ucundan bile geçmeyen nesillerin çocuklarıyız.
Hatırladığım ilk günlerde sıradan evlerde çeşme yoktu. Kullanma suyunun bahçelerdeki tulumbalardan, içme suyunun, köşe başlarındaki sokak çeşmelerinden testilere doldurularak alındığı, belediyelerin sokak çeşmelerini ücretsiz bir halk hizmeti olarak sunduğu günlerdi. Eski Nazilli sulak bir yer olduğundan bazı evlerin artezyen suları, bahçe duvarlarından yola doğru uzanan musluksuz borulardan bütün gün kesintisiz akardı. Artezyen suları içilir, temizlik, bahçe sulama gibi işlerde sınırsız kullanırdı. Hayvan sahipleri de sürekli akan artezyen suyu önündeki yalaklarda hayvanlarını sulardı. Çarşıda, pazar yerlerinde, Cami avlularında, bazı dükkanların önünde, "hayrat" su sebilleri bulunur, susayanlar ince bir zincirle ana gövdeye bağlı tası soğuk suyla doldurup kana kana içerlerdi. Yol kenarlarında, bahçe ve tarla yollarında minik bir ev şeklinde yapılmış korunaklar içinde yolcuların, tarla ve bahçelerde çalışanların içmeleri için küplere doldurulmuş içme suları bırakılır susayanlar serin küp suyundan içip serinlerlerdi.
Yukarıda yazdığım su içilen tüm yerlerdeki suyun tek karşılığı “Allah sular kadar ömür versin, Allah yapanlardan razı olsun, Allah ne muradınız varsa versin” gibi dualardan başka bir şey değildi.
Zamanla su, sokaklardan evlere girdi. Su eve girince kolay ulaşılır oldu. Yemekte, çayda, bulaşıkta, banyoda, tuvalette suyu zahmetsiz kullanır olduk. "Zahmetsiz olan, değersiz olur" derler. Elimizi, yüzümüzü başka yerlerimizi yıkadığımız suyu artık beğenmez olduk.
Önce At arabasına sonra jiplere yüklenen teneke damacanalarla, çevre köylerden doldurulan kireci az, daha yumuşak suları satın alıp toprak küplere doldurarak içmeye başladık. Yumuşak suya alışınca, sanki sucu gelmezse susuzluktan ölecekmişiz gibi yolunu gözler olduk.
Evde iyi su içen, dışarıda kaba su içer mi? İçmez tabi ki, artık kahvehanelerde, kahvenin yanında cam şişede alüminyum kapaklı şişe suyu gelir oldu. Şişe suyunun kahvehane ürün envanterine girişi adeta su tarihimizin "miladı" oldu. Arkasından lokantalara, pastanelere giren şişe suyu, asıl patlamayı düğün salonu masalarına dizilmeye başlayınca yaptı. Artık çocuklar bile şişe suyu içmeye başlamıştı. Evdeki su iyice gözden düşmüştü. Kimse su doldurmaz, araba ve halı yıkamaktan başka amaçla kullanılmaz olunca, belediyeler ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle sokak çeşmelerini kaldırıp, şehrin merkezi yerlerine “iyi su” çeşmeleri koydu. Artık iyi suya alışmayan, içmeyen kalmamıştı...
Sonra cam şişelerin, teneke damacanaların yerini pet şişe ve pet damacanalar aldı. Vatandaş alışıncaya kadar fiyatları makul tutup, zaman içinde bugün şikayet ettiğimiz seviyelere çıkardılar. Artık dar gelirliler, ticari suları içemez hale geldiler. Şimdilik belediyelerin nispeten ucuz sularıyla idare ediyorlar. Onlarda olmasa, tekrar çeşme suyuna dönecekler ama artık çeşme suları da eskisi kadar sağlıklı değil. Çevre kirliliği yeraltı sularını çok etkiledi.
Geriye arıtma cihazları kalıyor ama onların da ne derece ekonomik ve sağlıklı oldukları tartışılır. Bazıları 1 litre temiz su için 5 litreden fazla atık su çıkarıyormuş. O da başka bir israf konusu.
Yazımın başında belirttim, biz çocukken suyu tüm insanlığa "Allah'ın bahşettiği bir nimet" olarak görüyor, asla alınıp satılan bir ürün olmayacağını zannediyorduk. Bugün yanıldığımızı geç de olsa anladık. Şimdi soluduğumuz ve giderek biraz daha çok kirlenen havanın da alınıp, satılacak bir ürün olmadığını düşünüyoruz. Lakin. yakın zamanda havayı da “Torosların bol oksijenli havası” reklamlarıyla satmaya başlarlarsa şaşırmayalım. Korku ve üzüntümün sebebi budur. Sağlıcakla kalın. İLHAN ÖDEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder