ALİ CENGİZKAN'ın Arkadaş yayınlarından çıkan, "FABRİKA'DA BARINMAK" adlı kitabı, ÇAĞATAY EMRE DOĞAN'ın NAZİLLİ BASMA FABRİKASI YERLEŞİMİ : TARİHÇE VE YAŞANTI ( Sayfa 77-111) adlı araştırma tezinden alıntılanmıştır.
BİR SÜMERBANK İŞÇİSİNİN DEFTERİNDEN NOTLAR ...
Mesut bir işçinin fabrikada 24 saati nasıl geçer bilir misiniz?
Bugün üçüncü kursu da bitirdim ve diplomamı aldım. Bu fabrikaya işçi olarak gireli bugün tam bir sene oldu. Köyden Nazilli'ye geldiğim günü , bu gelişim ikinci yaşına basarken bütün dekoruyla hatırlıyorum : Üzerimde eski bir elbise vardı ve yırtık olan pabucumla fabrika müdürünün yanına nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Ancak hayalin uçsuz bucaksız sanılan büyük çerçevesinin içine sığdırabildiğim bu bütün köyümüz kadar geniş bir toprak parçası üzerinde kurulmuş fabrikaya işçi olmak arzusuyla gelmiştim. Makine olarak nahiyenin gaz motoru ile işleyen değirmeninden başka bir şey bilmiyordum. Elektriği görmemiştim.
Elimde doktorun sağlık raporu fabrika müdürünün yanına girdiğim zaman, kulaklarım, alışmadığı bir sesle uğulduyordu : makine sesi. Bugün o bana bir musiki gibi geliyor. Ondan ayrılırsam medeniyet ve refahtan ayrılacağımı sanıyorum: ‘ bir senede bu ne kadar değişiklik ? ‘ demeyiniz . çünkü onun kendisi de bir senede kuruldu.
Size hatıra defterimden bazı sayfalar okuyacağım. Bunlar okuma yazma öğrendikten sonra yazılmış notlardır. Çünkü ben buraya geldiğimde okuma yazma bilmiyordum. Yalnız beni yaratan alemin ; renkli , ışıklı, hareketli hatıralarını varlığımda yaşattım ve onları kağıt üstüne tespit etmeyi öğrenenince bu vazifeyi yerine getirdim. Siz bunlara bir hatıra değil de bir var olma tarihi diyebilirsiniz.
Fabrikaya girdiğimin haftasında şefimiz beni yanına çağırdı. Elinde üzerinde resmim olduğu bir dosya vardı. Bu bana ait dosyadır. Bütün hayatım onun içindedir. Beni tanımanıza hacet yok onu tanıyınız. ‘ Hasan, sen okuma yazma bilmiyorsun. Yaşın gençtir. İyi bir vatandaş olmak için muhakkak okumayı öğrenmek lazım. Bu akşam işten sonra kursa devama başlayacaksın’ dedi.
15 Şubat 1948 Nazilli Basma Fabriksının işçi ve memurlarından oluşan Tiyatro grubu Atatürkün isteğiyle, Ahmet Adnan Saygunun bestelediği Cumhuriyet döneminin ilk Türk opereti "ÖZSOY" Operasını fabrika sahnesinde sergiliyor.
Bizim fabrikada 2000’e yakın işçi içinde okuma yazma bilmeyen yok gibidir. Geldikleri zaman bir çokları benim gibi bilmiyorlardı. O akşam işten sonra kursa devama başladım. Alfabeyi bir ayda öğrendim. Üçüncü ayda köyüme mektup yazdım. Şimdi her gün gazete okuyorum. Fabrikanın bizim için yaptırdığı binalardaki odamda ufacık bir kitap hanem ve içinde 20’ye yakın kitabım var. Burada yalnız bir sanat sahibi olmayı değil bilerek yaşamayı ve niçin yaşadığımı öğrendim. Burada beş arkadaşla beraber büyük bir odadayız. Bu odayı bize fabrika verdi. Bir köy odasında hayata gözünüzü açıp orada gençlik çağımıza kadar yetiştikten sonra bol ışık alan ,isi ve kokusu olmayan modern bir beton yapıda bir dünya cenneti huzuru duymaz mısınız?
Odamız çiçek gibidir: temiz ve rahat bir hayatın ancak temiz ve rahat bir binada yaşanabileceğiniz anlamışsınızdır. Eğer bir gün tekrar köyümüze dönersek oradaki hayatı olduğu gibi kabul edecek değiliz. Zaten bizim saadetimiz köyün hayatı da fabrika hayatı gibi olduğu gün tamamlanacaktır. Burası memlekete kumaş vermekle kalmıyor. Burası makine devrinin bir eseri olarak o kumaşı kullananı da makine devrinin çocuğu yapmak davasındadır.
Güzel odamızda neşeli bir hayat sürüyoruz. Kazancımız yerindedir. Fabrika bize ucuz ve iyi yemek temin etmiştir. İşimi de vücudumun enerjisini israf edercesine harcamıyorum. Güçlükleri yenen makine ve dev kudretli elektrik büyük yardımcılarımızdır.
Bizim 24 saatimizi bütün vatandaşlar için dileriz. Rahat bir yatakta huzur içinde geçen bir uykudan sabahın erken bir saatinde kalkarız. Doğan gün ile beraber hayata girmenin nefse verdiği bir itimat vardır. Düşünün bir kere: kudretli güneşle beraber siz de vazife başındasınız.
Makinenin başına gitmeye daha çok vakit vardır. Evvela duşumuzu yapacağız. Parke zeminli ve daima bol su olan hamamlarımız bizi beklemektedir. Buradan gideceğimiz yer spor sahalarımızdır. Fabrikamızda spor bir ders halindedir ve iyi spor yapan iyi makine kullanan kadar makbuldür. Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğunu bize tecrübe ile gösterdiler. Bizim ellerimize renkli kumaş modellerini verirken bu kadar karışık renkleri birleştirerek nefis kumaş şekilleri bulan mühendislerimiz de bizimle beraberdir.
Sonra kuvvetli bir kahvaltı ve ondan sonra işbaşı. Üzerimizde hep bir çeşit gömleklerimiz vardır. Öğle tatiline kadar koca fabrikaya yalnız makine ve motor homurtusu hakimdir. Biz yalnız ‘ söz gümüşse sükut altındır’ sözüne inanmakla kalmayız. Zamanında olduktan sonra sükutun da kahkahanın da sözünde hatta koşmak, sıçramak ve eğlenmenin de altın olduğunu biliriz. Hayatımızda her şey yerli yerinde ayarlanmıştır. Yalnız acı ve bedbinlik nedir bilmeyiz.
Bankada bir tasarruf hesabım vardır. Fabrikaya işçi olarak girdiğimin ikinci ayında birçok arkadaşlarıma uyarak bir kumbara da ben aldım. Haftalığımın yüzde yirmisini ona atıyorum. Çünkü burada hayat ucuzdur. Yani fabrikanın içinde o kadar ucuz ve güzel yemek yiyoruz ki şaşarsınız. Berberimiz vardır, sinemamız vardır, kütüphanemiz vardır, ve nihayet bütün ihtiyaçlarımızı temin eden bir kooperatifimiz vardır.
Eğer bir gün tekrar köyüme dönecek olursam anlatacağım şeyler arasında akıllı bir insan parasının çıkın içinde beklemeyeceği ve onun yerinin banka kasası olduğu da vardır.
Fabrikaya girdiğimden beri iki defa zam gördüm. Sanatı öğrendikçe bilgi sahibi oldukça aldığımız parada artıyor. Hiç beklemediğimiz bir günde gündeliğimizin artırıldığını öğrenmeye alıştık. İçimizde verdiğimize karşılık eksiksiz almış olmanın ferahlığı var. Burada bir damla alın terinin mukabelesiz kalmasına imkan yoktur. Sanki hashas ve yanılmaz bir terazi ; bütün gün yanıbaşımızda emeğimizi ölçüyor.
Güzel, şirin modern fabrikamızı bütün vatandaşların gezmesi bizim dileğimizdir. Kumaşlarımızı giyerken bizi hatırlayınız. Bizim hiç ıstırabımız yoktur. Onları sizin için seve seve gönlümüzden gele gele hazırlıyoruz. Mallarımızın iyi olmasına bir telinin bile çarpık olmamasına dikkat ediyoruz. Çünkü fabrikanın bu memleketin bütün vatandaşları için kurulduğunu onun makinesinin sesinden yurdumuzun saadet ve hürriyet şarkısının bestelendiğiniz biliyoruz.
Mesut bir işçinin fabrikada 24 saati nasıl geçer bilir misiniz?
Bugün üçüncü kursu da bitirdim ve diplomamı aldım. Bu fabrikaya işçi olarak gireli bugün tam bir sene oldu. Köyden Nazilli'ye geldiğim günü , bu gelişim ikinci yaşına basarken bütün dekoruyla hatırlıyorum : Üzerimde eski bir elbise vardı ve yırtık olan pabucumla fabrika müdürünün yanına nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Ancak hayalin uçsuz bucaksız sanılan büyük çerçevesinin içine sığdırabildiğim bu bütün köyümüz kadar geniş bir toprak parçası üzerinde kurulmuş fabrikaya işçi olmak arzusuyla gelmiştim. Makine olarak nahiyenin gaz motoru ile işleyen değirmeninden başka bir şey bilmiyordum. Elektriği görmemiştim.
Elimde doktorun sağlık raporu fabrika müdürünün yanına girdiğim zaman, kulaklarım, alışmadığı bir sesle uğulduyordu : makine sesi. Bugün o bana bir musiki gibi geliyor. Ondan ayrılırsam medeniyet ve refahtan ayrılacağımı sanıyorum: ‘ bir senede bu ne kadar değişiklik ? ‘ demeyiniz . çünkü onun kendisi de bir senede kuruldu.
Size hatıra defterimden bazı sayfalar okuyacağım. Bunlar okuma yazma öğrendikten sonra yazılmış notlardır. Çünkü ben buraya geldiğimde okuma yazma bilmiyordum. Yalnız beni yaratan alemin ; renkli , ışıklı, hareketli hatıralarını varlığımda yaşattım ve onları kağıt üstüne tespit etmeyi öğrenenince bu vazifeyi yerine getirdim. Siz bunlara bir hatıra değil de bir var olma tarihi diyebilirsiniz.
Fabrikaya girdiğimin haftasında şefimiz beni yanına çağırdı. Elinde üzerinde resmim olduğu bir dosya vardı. Bu bana ait dosyadır. Bütün hayatım onun içindedir. Beni tanımanıza hacet yok onu tanıyınız. ‘ Hasan, sen okuma yazma bilmiyorsun. Yaşın gençtir. İyi bir vatandaş olmak için muhakkak okumayı öğrenmek lazım. Bu akşam işten sonra kursa devama başlayacaksın’ dedi.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN
15 Şubat 1948 Nazilli Basma Fabriksının işçi ve memurlarından oluşan Tiyatro grubu Atatürkün isteğiyle, Ahmet Adnan Saygunun bestelediği Cumhuriyet döneminin ilk Türk opereti "ÖZSOY" Operasını fabrika sahnesinde sergiliyor.
Bizim fabrikada 2000’e yakın işçi içinde okuma yazma bilmeyen yok gibidir. Geldikleri zaman bir çokları benim gibi bilmiyorlardı. O akşam işten sonra kursa devama başladım. Alfabeyi bir ayda öğrendim. Üçüncü ayda köyüme mektup yazdım. Şimdi her gün gazete okuyorum. Fabrikanın bizim için yaptırdığı binalardaki odamda ufacık bir kitap hanem ve içinde 20’ye yakın kitabım var. Burada yalnız bir sanat sahibi olmayı değil bilerek yaşamayı ve niçin yaşadığımı öğrendim. Burada beş arkadaşla beraber büyük bir odadayız. Bu odayı bize fabrika verdi. Bir köy odasında hayata gözünüzü açıp orada gençlik çağımıza kadar yetiştikten sonra bol ışık alan ,isi ve kokusu olmayan modern bir beton yapıda bir dünya cenneti huzuru duymaz mısınız?
Odamız çiçek gibidir: temiz ve rahat bir hayatın ancak temiz ve rahat bir binada yaşanabileceğiniz anlamışsınızdır. Eğer bir gün tekrar köyümüze dönersek oradaki hayatı olduğu gibi kabul edecek değiliz. Zaten bizim saadetimiz köyün hayatı da fabrika hayatı gibi olduğu gün tamamlanacaktır. Burası memlekete kumaş vermekle kalmıyor. Burası makine devrinin bir eseri olarak o kumaşı kullananı da makine devrinin çocuğu yapmak davasındadır.
Güzel odamızda neşeli bir hayat sürüyoruz. Kazancımız yerindedir. Fabrika bize ucuz ve iyi yemek temin etmiştir. İşimi de vücudumun enerjisini israf edercesine harcamıyorum. Güçlükleri yenen makine ve dev kudretli elektrik büyük yardımcılarımızdır.
Bizim 24 saatimizi bütün vatandaşlar için dileriz. Rahat bir yatakta huzur içinde geçen bir uykudan sabahın erken bir saatinde kalkarız. Doğan gün ile beraber hayata girmenin nefse verdiği bir itimat vardır. Düşünün bir kere: kudretli güneşle beraber siz de vazife başındasınız.
Makinenin başına gitmeye daha çok vakit vardır. Evvela duşumuzu yapacağız. Parke zeminli ve daima bol su olan hamamlarımız bizi beklemektedir. Buradan gideceğimiz yer spor sahalarımızdır. Fabrikamızda spor bir ders halindedir ve iyi spor yapan iyi makine kullanan kadar makbuldür. Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğunu bize tecrübe ile gösterdiler. Bizim ellerimize renkli kumaş modellerini verirken bu kadar karışık renkleri birleştirerek nefis kumaş şekilleri bulan mühendislerimiz de bizimle beraberdir.
Sonra kuvvetli bir kahvaltı ve ondan sonra işbaşı. Üzerimizde hep bir çeşit gömleklerimiz vardır. Öğle tatiline kadar koca fabrikaya yalnız makine ve motor homurtusu hakimdir. Biz yalnız ‘ söz gümüşse sükut altındır’ sözüne inanmakla kalmayız. Zamanında olduktan sonra sükutun da kahkahanın da sözünde hatta koşmak, sıçramak ve eğlenmenin de altın olduğunu biliriz. Hayatımızda her şey yerli yerinde ayarlanmıştır. Yalnız acı ve bedbinlik nedir bilmeyiz.
Bankada bir tasarruf hesabım vardır. Fabrikaya işçi olarak girdiğimin ikinci ayında birçok arkadaşlarıma uyarak bir kumbara da ben aldım. Haftalığımın yüzde yirmisini ona atıyorum. Çünkü burada hayat ucuzdur. Yani fabrikanın içinde o kadar ucuz ve güzel yemek yiyoruz ki şaşarsınız. Berberimiz vardır, sinemamız vardır, kütüphanemiz vardır, ve nihayet bütün ihtiyaçlarımızı temin eden bir kooperatifimiz vardır.
Eğer bir gün tekrar köyüme dönecek olursam anlatacağım şeyler arasında akıllı bir insan parasının çıkın içinde beklemeyeceği ve onun yerinin banka kasası olduğu da vardır.
Fabrikaya girdiğimden beri iki defa zam gördüm. Sanatı öğrendikçe bilgi sahibi oldukça aldığımız parada artıyor. Hiç beklemediğimiz bir günde gündeliğimizin artırıldığını öğrenmeye alıştık. İçimizde verdiğimize karşılık eksiksiz almış olmanın ferahlığı var. Burada bir damla alın terinin mukabelesiz kalmasına imkan yoktur. Sanki hashas ve yanılmaz bir terazi ; bütün gün yanıbaşımızda emeğimizi ölçüyor.
Güzel, şirin modern fabrikamızı bütün vatandaşların gezmesi bizim dileğimizdir. Kumaşlarımızı giyerken bizi hatırlayınız. Bizim hiç ıstırabımız yoktur. Onları sizin için seve seve gönlümüzden gele gele hazırlıyoruz. Mallarımızın iyi olmasına bir telinin bile çarpık olmamasına dikkat ediyoruz. Çünkü fabrikanın bu memleketin bütün vatandaşları için kurulduğunu onun makinesinin sesinden yurdumuzun saadet ve hürriyet şarkısının bestelendiğiniz biliyoruz.
NOT: Bu satırlar Sümerbank fabrikalarının kurulduğu herhangi bir yerdeki fabrikalardan birinde çalışan binlerce işçiden birinin not defterinden alınmıştır. Hadise umumidir. Memleketin dört tarafına kol sararak ekonomik istiklalin abidesi halinde yükselen fabrikalarda onbinlerce işçinin hepsinin defterinde değilse bile hatırasında ve vicdanlarında yaşayan bu notları iki yeni fabrikanın açıldığı bugünde bütün memleketin okumasını faydalı bulduk.
( Ulus Gazetesi / 31.01.1938)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTeşekkürler bu kitabı tanımş oldum.Selamlar
YanıtlaSilArzu Sarıyer