17 Haziran 2011 Cuma

HAKİKİ DARA , PEŞİN PARA.

Sümer İlköğretim okulunun, Hürriyet caddesine bakan demir kapısının birkaç metre ötesinde Sümerbank’a ait büyükçe bir demir tabela dikiliydi. İlk bakışta karayolları kenarlarında sıkça rastlanan reklâm panolarına benzeyen bu tabelada iri harflerle “HAKİKİ DARA, PEŞİN PARA” yazar, hemen altındaki kocaman ok’la da okulun tam karşısındaki fabrikanın pamuk alımları için kullandığı büyük demir kapıyı işaret ederdi.


O zamanlar sabah ve öğle tedrisatlı 1000 ‘e yakın mevcudu olan Sümer ilkokulu öğrencilerinin lojmanlardan gelen büyük bölümü yollarını kesen bu büyük tabela ile açıkta akan beton kanalın arasındaki dar geçitten dikkatlice geçerek okullarına giderlerdi.

1980 öncesinde,Sümer ilköğretim okulunda öğrenci olan arkadaşlarım, üzerinde bir kefesinde pamuk, diğer kefesi kâğıt paralar dolu bir el terazisi resmi olan bu büyük demir tabelayı hatırlarlar.

Ama,önce Sarı üstüne Siyah, daha sonra Mavi – Beyaz boyanarak yenilenen bu levhayı öğrencilerden daha iyi hatırlayan başka kişilerde vardı.

Nazilli ovasına pamuk eken çiftçiler, Menderes nehrinin ötesinden, Bozdoğan ve Yenipazar ilçelerinin köylerinde yaşayan köylüler..

Hatırladığım kadarıyla bu tabelanın bir köşesinde kara tahta gibi kullanılan siyah bir bölüm vardı. Buraya Nazilli Basma Fabrikasının pamuk için tespit ettiği kilo fiyatı tebeşirle yazılır, üreticiler geçerli pamuk fiyatı konusunda bilgilendirilirdi.

PAMUK YÜKLÜ TRAKTÖRLERİN GİRİŞ KAPISI

“HAKİKİ DARA, PEŞİN PARA” bu sloganın benden önceki sürecini bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla,yaşadığım dönemin 30 yıllık dilimine damgasını vuran Nazilli Basma Fabrikasının değişmez sloganıydı.

Slogan; çiftçiye kazıklanma, aldatılma korkusu olmadan ürününü güvenle Nazilli basma fabrikasına satabileceğini ve parasını anında nakit olarak cebine koyacağını anlatıyordu.

O dönemler fabrikanın tam kapasiteyle çalıştığı, en karlı dönemlerdi. Nazilli basma fabrikasının bir yıllık pamuk ihtiyacını yakın çevresindeki üreticilerden aldığı yıllardı.

Fabrikanın sadece pamuk depolamakta kullandığı her biri spor salonu büyüklüğünde 35 adet ambarı vardı. Fabrika çevre duvarı etrafında pamuğunu satmak için sıra sıra dizilmiş yüzlerce traktör, köylünün Nazilli Sümerbank fabrikasına ve sloganına ne kadar güvendiğinin göstergesiydi. Fabrika da, üretici de fabrika çevresindeki küçük esnaf da kısaca herkes kazanıyordu.

BU YOL TRAKTÖRLERLE DOLAR,SIRA BAZEN DIŞARI TAŞARDI.

Kaybedenler,çiftçinin sırtından geçinen üçkağıtçılar, pamuk tüccarları, simsar ve aracılardı. Kantar oyunlarıyla üreticiyi kazıklayamıyor, paralarını türlü bahanelerle geciktiremiyor, para ödemeden ürünü çalıp kaçamıyorlardı.

Fabrikaya traktör üzerine yüklü olarak giren pamuk, uzmanlar gözetiminde fabrika kantarına çıkıyor, traktörle birlikte tartılıyor. Pamuk balyaları indirilip boş traktör tekrar tartılıyor. Tespit edilen ağırlık üzerinden balya ağırlıkları ve modern aletlerle ölçümü yapılan kilodaki nem miktarı gibi çıktılar düşülerek,bedeli ödenecek net miktar belirleniyor,üretici fabrika ticaret servisine yönlendirilip birkaç işlemle ürününün karşılığını vezneden alarak memnun bir şekilde evine dönüyordu.

Pamuk tarladan,doğrudan fabrika ambarına girince,arada tefeciler olmadığı için üretilen basma da vatandaşa daha ucuza satılıyordu.

NAZİLLİ BASMA FABRİKASI PAMUK AMBARLARI

Zaten Sümerbank’ın en büyük suçu da bu değimliydi?

Üreticiden ürünü alıyor, fabrikasında işliyor, mağazasında satıyor, finans ihtiyacı olduğunda bankasından sağlıyor. Üretici kazanıyor, Sümerbank vasıtasıyla devlet kazanıyor, Sümerbank çalışanı kazanıyor. Sonuçta ucuza kaliteli mal alan vatandaş kazanıyor.

İşte bu durum hortumcuların, vurguncuların istedikleri gibi “at oynatıp, çalışmadan parayla, para kazandıkları” adına kibarca “Liberal ekonomi” diyerek vatandaşı uyuttukları,kapitalist sistemin işine gelmiyordu. Kökleri 12 Eylül öncesine dayanan infaz planları 1990 yıllarında uygulanmaya başlandı. Önce pamuk alımları durduruldu, Kazakistan’dan kalitesiz pamuk ithal edildi, tüccar kanalıyla başka bölgelerin kısa lifli pamukları sanki Ege pamuğu gibi Sümerbank fabrikalarına satılmaya başlandı, olay anlaşılıp yakalanan suçlular salıverildi. Sözde "tasarruf tedbiri" numaralarıyla yedek parça alımı durduruldu. Mağazalar ve Bankalarımız elimizden alınıp,yandaşlara peşkeş çekildi…

Ve nihayet 2002 yılında infaz gerçekleşti.
2005-2006 yıllarında da mezarımız açılıp “hırsızlar tarafından” altın dişlerimiz söküldü.. (fabrikanın makinelerinin çalınması)

Neyse, sözü yine uzattım üstüme vazife olmayan işlere karışıp, boyumdan büyük laflar etmeye başladım. En iyisi başıma iş açmadan yazıyı bitireyim. Sevgiyle kalın.

İlhan ÖDEN

2 yorum:

  1. Harika bir yazı, emeğinize sağlık,çalışmalarınızı büyük bir heyecanla takip ediyorum,tüm Sümerbank ailesi adına size çok teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler.Siz izlemeye devam ederseniz bende anlatmaya devam edeceğim. Selamlar.

    YanıtlaSil