8 Nisan 2024 Pazartesi

FABRİKADA HALK MAHKEMESİ

22 Eylül 1948
İşçi sendikası yönetim kurulu, fabrikada bazı işçilerin yeni kurulan sendika aleyhine çalışmalar yaptığı duyumu alır. Bunun üzerine sendika harekete geçer ve mahkeme kurulur.

Yargılamayı yapanlardan Mehmet Yelkovan

YARGIÇLAR
Osman Kalfa (Dokuma ustası) Mehmet Bayraktar (İplik) ve Mehmet Yelkovan (Dokuma Ustası)
(Osman Kalfa ile lojmanlarda yanyana oturduk, Mehmet Yelkovan ise yengemin babası olur, Yıllar önce rahmetli oldular.)
SANIKLAR
Hüseyin Akçin-Cevdet Şigay-Sanık Balcıoğlu-Gani Yurduşen-H.Can-M.Uygunoğlu.
SAVUNMA ŞAHİTLERİ
Celal Ülkü ve Muhlis Mete
SANIK ALEYHİNE ŞAHİT
Ali Usta
Mahkeme başkanı Osman Kalfa , yargılamanın "Kalplerinde oluşacak hissiyata göre" yani vicdanen olacağın belirterek, oturumu açar ve Sanık Hüseyin Akçın'ın yüzüne...
Sendika tüzüğünün ilgili maddeleri ve ihraç kararları okunur ve savunması istenir.
Hüseyin Akçın yazılı savunmasını okur ve sözlü olarak kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğine dair savunma yapar.
Mahkeme aleyhte şahit Ali Usta'ya söz verir.
Ali Usta; kendisi ve başka kişilerin de olduğu ortamlarda Ali Şigay'ın "Beni Başkan seçin, ben onlar gibi Balkan ülkelerinden gelmedim" şeklinde ifadelerinin olduğuna şahitlik eder.
Sanık lehine şahitlik yapacak olan Muhlis Mete "Ali Şigay'ın sendikada çok emeği olduğunu belirterek, sendikanın onu kaybetmekle önemli bir uzvunu yitireceğini ve af edilmesi yönünde tavsiyeler içeren savunma yapar."
Celal Ülkü ise 45 dakika süren duygusal savunmasında "Ali Şigay'ın herkes gibi fani olduğunu ve düşüncesizce bir hata yapmış olabileceğini ama hatasını telafi ederek arkadaşlarının sevgisini ve onurunu tekrar kazanabileceği yönünde etkili bir savunma yapar."
Mahkeme kurulunda, sanık Ali Şigay'ın samimi olduğu yönünde bir kanaat oluştuysa da...
Çeşitli mazeretler öne sürerek katılmayan sanıklar ve tanıkların ifadelerinin alınması lüzumu görüldüğünden , mahkeme 26 Eylül 1948 Pazar günü saat 10.00'da yapılacak 2. oturuma ertelenir...
Evet fabrika sendikasının yayın organı SENDİKA YOLU gazetesinin 22 Eylül 1948 tarihli haberi böyle.
Mahkemenin nasıl sonuçlandığı hakkında bilgim yok, aslında sonucun da benim açımdan pek önemi yok. Önemli olan problemlerini kendi içinde adil ve demokratik bir şekilde çözmeye çalışmaları.
Bilmiyorum ama belki bu da NAZİLLİ SÜMERBANK'a ait ilklerden biridir. Muhabbetle kalın İlhan Öden

28 Şubat 2024 Çarşamba

KABUL EDİLEN YENİ BİR TEZ ve TEŞEKKÜR.

 Çalışmalarımızın araştırmacılar tarafından değerlendirilmesi, onlardan gururlandıran sözler içeren, güzel mesajlar almak. Büyük mutluluk. Tebrikler Şölen Kumru.

Teze ulaşmak için aşağıdaki bağlantıya tıklaya bilirsiniz. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp




13 Şubat 2024 Salı

GURUR VEREN,GÜZEL ŞEYLER...

Bugün çok sevindiğim bir haber aldım. Doktora tezine yardımcı olduğum Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden Şenol Sırma kardeşim, 5 Şubat 2024 tarihinde tezini başarıyla savunup tamamlamış. Bu Hasan Doğan ve Büşra Bigat Akça'dan sonra yardımcı olduğum üçüncü doktora tezi oluyor. Hepsi de son derece emek verilen, titiz çalışmalardı. Arada kısmen yardımcı olduğum daha üst ve alt seviyede çok sayıda arkadaş var ama Büşra ve Şenol'un bende özel yerleri var. Onların gayretli çalışmalarına ben de aynı gayretle destek olmaya çalıştım. Bazen gecenin geç saatlerinde, bazen gün ortasında yazışarak konuşarak, belge paylaşarak ve sorularına cevap vererek elimden geldiğince, tezlerinin olabilecek en kapsamlı şekilde olması için gayret ettim...


Emeklerinin karşılığını aldıklarını görmek beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Bir Sümerbank çocuğu ve çalışanı olarak ,Sümerbank'a olan vefa borcumu ödemek bakımından bundan daha gurur verici ne olabilir ki? Tebrikler, Şenol Sırma. Allah yolunu açık, başarılarını daim etsin.


Bu da Büşra Bigat Akça'nın kitap haline getirdiği doktora tezi ve kitap içinde bana dair yazdığı güzel şeyler. İhtiyaç duydukları her zaman ve her konuda elimden geldiği ölçüde yardıma hazırım. Allah onun da yolunu açık, başarılarını daim etsin. 

15 Ocak 2024 Pazartesi

SÜMERPARK'ta yaşam izleri.


Sümerpark'ta önceki yaşamlardan kalan izleri başkaları fark etmeye bilir. İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu lastik çember kalıntısı, hangi Sümerbank çocuğun televizyonda izlediği "Beyaz Gölge " dizisinin etkisinde kalarak ağaca çaktığı basketbol potasıydı kim bilir. Biz de yaptık benzer şeyleri...
Etrafta lojmanlardan bir şey kalmamış ama o yıllar sonra hala Sümerbank çocuklarının atacakları topları beklemeye devam ediyor. Bir dolaşsak buna benzer başka ne izler görür duygulanırız...
Kim bilir ? İlhan Öden.


 

19 Aralık 2023 Salı

"PAMUK" Nazilli en önemli tarım ürününü kaybetti.

 


Pamuk üretici kadar çalışan işçi (Amele) kesimine de diğer ürünlere göre çok kazandıran bir üründü. Sabahın alaca karanlığında traktörler özellikle Aşağı Nazilli’de sokak sokak dolaşır evlerden amale toplardı. Traktör kasalarında taşınan yüzlerce kadın,genç kız önce pamuk çapasına (birkaç kez) sonra erkekler pamuk sulamaya, nihayetinde de pamuk toplamak için Nazilli ovasına dağılınırdı. Sabah giderken seslerini duyup gece karanlığında göremediğimiz traktör kasasıyla ovaya giden bayanları öğleden sonra ovadan dönerken görürdük. Aşağı Nazilli kahveleri önünden sıra sıra geçen traktörler sabah evlerinden aldıkları ameleleri evlerine geri bırakarak şehrin içinde kaybolurlardı.
Ameleleri toplayıp işe götüren, üreticiyle, çalışanlar arasında organizasyonu sağlayan “Enar” denilen amelebaşları bir haftalık çalışma ücretlerini üreticilerden alır, Perşembe günleri çalışanlara dağıtırdı. Amelesi çok ve çalışkan Enar’lar el üstünde tutulurdu.
Pamuk hasadı sırasında kasaları tepeleme pamuk yüklü traktörler ya önceden avans aldıkları tüccarların depolarına ya da Nazilli Basma fabrikasına giderdi. O zamanlar fabrika önünde traktör kuyrukları oluşurdu. Bazı durumu iyi olan üreticiler kendi depolarında pamuklarını saklar, fiyatların yükselmesini bekler istedikleri seviyeye gelince satarlardı.
Çiftçiler pamuktan kazandıkları paralarla, borçlarını öder, traktörlerini yeniler, çocuklarını evlendirirler, yıllık ihtiyaçlarını karşılarlardı. Amele olarak çalışan genç kızlar kazandıklarıyla çeyizlerinin eksiklerini tamamlar, giyim kuşam alırlar ya da paralarının yettiği kadar altın, bilezik gibi şeylerle birikim yaparlardı.
Pamukçuluk bir sektördü, eken de, toplayan da, alan da, satan da, kazanıyordu, Devletin en önemli ihracat kalemlerinden biriydi. Kısacası herkese kazandıran, üstelik her coğrafyada yetişmeyen Nazilli’ye simge olmuş özel bir ürünü göz göre göre kaybettik. Yazık oldu.  İlhan Öden


FABRİKALARI KAPATAN İŞTE BU ZİHNİYET!

Makinaların "1 dakika durmasının hesabına" hassasiyet gösteriyor da yüze yakın devlet fabrikasının kapatılmasına sessiz kalıyor.
Fabrika kapanırken çalışanların %80'i emekliliğine az kalmış çalışanlardı. Biz emekli olduk, olamayan arkadaşlarda başka Sümerbank fabrikalarına gidip emekli oldular. 1985 yılında en son işe girenler de başka devlet kurumlarından emekli oldular. 
Kısacası çalışanlar fabrikaların kapatılmasından en az zarar görenler oldukları halde, fabrikaların kapatılmasına en çok isyan edenler yine Sümerbank çalışanları. 
Asıl zararı bu fabrikaların şehirlere soktuğu ekonomik gelirden pay alan küçük esnaflar ve yerel halk gördü ama en çok isyan etmesi gerekenler bakın neler söylüyor. 
Bugün fabrikalar çalışıyor olsaydı biz çalışmayacaktık. Sizin çocuklarınız çalışacak, sizin çocuklarınız iş yeri açıp ekmeğini kazanacaklardı... Cehalet bu işte...     İlhan Öden