Büyük marketler 1980 yıllarında açıldı, kredi kartları da aşağı yukarı o tarihlerden sonra yoğun kullanılmaya başlandı. Nazilli Sümerbank'lıların Kooperatif, Süpermarket, kredi kullanmak, kardan pay almak gibi Sümerbank dışında yaşayan vatandaşların yıllar sonra tanışıp kullanmaya başladığı uygulamaları 1940 yıllarında tanıyıp aktif bir şekilde kullandıklarını söylesem inanır mısınız? İnanmakta tereddüt edenler vardır ama Sümerbank fabrikalarının çalıştığı dönemlere yetişen tüm Sümerbank'lılar "EKONOMA" adıyla faaliyete geçen sonradan isimleri Tüketim kooperatifine dönüşüp, fonksiyonları kısıtlanan bu kuruluşları gayet iyi bilirler.
Fabrikalara dolaylı olarak bağlı olan kooperatif benzeri bu kurumlar, kömürden, zeytin yağına, sabuna. Toplu iğneden, düdüklü tencereye, Isparta halısından, Gırgır süpürgesine, buzdolabına, çamaşır makinesine, televizyona, fırına, motosiklete, av tüfeğine... Okul malzemelerinden, kıyafete ve akla gelen her türlü gıda maddesine uzanan sınırsız bir ürün yelpazesine sahip kurumlardı.
Bunlar yetmezmiş gibi yukarıda bahsettiğim kısıtlamalar öncesi bazı bankacılık faaliyetlerine de sahiptiler. Üyelerine ölüm, düğün, sünnet gibi ihtiyaçlarını karşılamak içim çok düşük faizle kredi verir, taksitle satış yapar, yıl sonunda tüm bu faaliyetlerden kazandıkları paralardan, masraflar düşüldükten sonra elde edilen kardan pay verilirdi. 1980 yıllarından sonra bankacılık alanına giren faaliyetler durduruldu. Ekonoma'lar, Yardımlaşma sandıkları kapatılıp, "Tüketim kooperatifi" statüsünde yeniden kuruldu. Ben de o sırada Yardım sandığında çalışıyordum. Yeni kuruluşun kurucu üyelerinden biriydim. Bu dönemden sonra günümüz marketleri gibi çalışmaya devam edildi. Bu haliyle bile Sümerbank'lılar için paraları olmadığında ya da yetersiz olduğunda ihtiyaçlarını, maaşlarından belli oranlarda kesilen taksitlerle ödeme imkanı sunuyordu. Yardım sandığına karşı tüccarda, üreticide, imalatçı da sonsuz bir güven vardı. Halen faaliyette olan Kristal firmasının 2000 teneke 18 Kg Zeytin yağını, 10 kiloluk 1000 torba yeşil ve beyaz sabununu 2-3 günde sattığımız günleri bilirim. Örneğin firmalardan 6 taksitle alınan ürünler, çalışanlardan her ihtimal düşünülerek 4-5 ayda kesilir toplanan paralar 1 ay da kooperatif sermayesi olarak kullanılırdı. Sıradan ürünler kesinlikle alınıp satılmazdı. Mutfak eşyalarından o zamanların Karaoğlu, Karaca gibi seçkin markaların tencere takımları getirilir, herkes kendi ihtiyacı ya da kızının çeyizi için alır üç gün içinde bütün mallar satılırdı. "Yardım sandığı ölmüş eşek getirse satılır" diye espriler bile yapılırdı. Yardım sandığı faaliyetini fabrikanın kapandığı tarihe kadar yavaş yavaş azaltarak sürdürdü. Bugün Sümerbank'la birlikte tarih olup gitse de eminim yaşayan her Sümerbank'lının içinde, o döneme yetişen her Sümerbank çocuğunun anılarının baş köşesinde yeri vardır.
Biz Sümerbank'lılar, onurlu insanlarız, hatta başkalarına göre biraz "dik kafalıyız" kimseye saygısızlık etmeyiz ama kimseye de kolay kolay boyun eğmeyiz. Çalışanının borç istemesine, esnafa avuç açmasına engel olan satış mağazaları, banka şubeleri, ölüm yardımlaşma dernekleri, hastaneler, kamplar ve bu yazımda anlattığım EKONOMA gibi sosyal yapılarla destekli dünyada eşi benzeri az bulunan ve bizim böyle dik duruşumuzun arkasındaki en önemli etken olan Sümerbank'ın kurumsal yapısıdır. Tüm Sümerbank fabrikalarının olduğu yerlerde yukarıda saydığım yan kuruluşların çoğu vardı. Benzer şeyler mutlaka oralarda da yaşanmıştır. Ne mutlu bizlere böyle bir yapının parçasıyız. Umarım bir gün insanların köle gibi değil, insan gibi çalıştığı böyle kurumlar, yeniden yaygınlaşır. Ülkemin çok ihtiyacı var. İlhan ÖDEN.