26 Mart 2009 Perşembe

Zekavet Hanım


Zekavet Hanım'ın bahçesindeki çiçekler...
Cumartesi, 04 Ağustos 2007

Lozan Kapısı'nın hemen yanında olmasına karşın bu yılki Fuar'da yeterince ilgi görmeyen bir yer İZFAŞ Sanat Galerisi. Bu ilgi azlığını Fuar ziyaretçilerinin, Kültürpark dışında da 'sanat galerilerinden uzak durmaya özen gösteren' mantığı ile açıklamak mümkün. Fuar kapanmadan yolu Kültürpark'a düşenlerin yaşı 80'i çoktan aşmış bir insanın yaşama sevincine davet etmek istiyorum. Zekavet Bayer Taş, ömrünü Sümerbank'a adamış, o dönemde ürettiklerini şimdi bizlerle paylaşan gencecik bir kız aslında... Şimdiki gençlerin hayata bağlılıklarını (!) görünce sık sık düşünüyorum 'kim daha genç' diye? Midilli kökenli bir ailenin çocuğu olan Zekavet Hanım, çocukluğu Karşıyaka'da geçmiş, resim yeteneği daha ortaokul yıllarında öğretmenleri tarafından keşfedilmiş bir insan. Tam bir Cumhuriyet çocuğu... İZFAŞ'taki sergide gazete kupürlerinde açılış coşkusuna tanık olduğumuz Nazilli Basma Fabrikası, Zekavet Hanım'ın yaşamında önemli rol oynamış. 1940 yılında 40 TL maaşla girdiği fabrikadan 1966'da emekli olarak ayrılmış. 1942 yılında Türk motiflerinden Türk basması hazırlanması için, Topkapı Sarayı ile İstanbul ve Bursa'daki camilerde incelemeler yapışını çini, çerçeve, tezhip işleri hazırlayışını, 1944'deki Sümerbank Sergisi için yaptığı şadırvan örneğini unutamıyor. Emekli olduktan sonra seramikle ilgilenmiş, torunu Beril'in Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nde okuyor olması da şaşırtıcı değil. Zekavet Hanım'ın sergisini gezerken, artık çok uzaklarda kalan çocukluk anıları ve Sümerbank'ın hayatımızdaki önemi geçti gözlerimin önünden... Sadece Sümerbank ve Nazilli Fabrikası mı şimdi yok olanlar. Yaz akşamlarının uzun kapı önü sohbetleri, gazoz içilen yazlık sinemalar, bütün yaz genç hanımların giydiği rengarenk, tiril tiril basma entariler, kış gecelerinin sıcacık pazen pijamaları, yaz gecelerinin serin basma gecelikleri... Meğer bu solmayan bahçenin çiçekleri zarif bir hanımın ellerinde açarmış da haberimiz yokmuş. Serginin anı defterine bir dostumuzun yazdığı gibi, 'Zekavet Hanımcığım, sevgiyle yanaklarınızdan, saygıyla ellerinizden öperim. Muhteşemsiniz'

Nedim ATİLLA

http://www.nedimatilla.com/index.php?Itemid=68&id=247&option=com_content&task=view


15 Mart 2009 Pazar

Bir TABLO 'nun Hatırlattıkları.

Yukarıdaki resim paint ile tarafımdan düzeltilmiştir..
.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının balo salonundaki Tarihi yağlıboya Atatürk tablosuyla ilgili spekülasyonlar gerek yazılı, gerek sanal medyada uzun süredir yer almakta.
Tabi ki konu ihmal edilmeyecek kadar önemli ama suçlu aramak yerine bir an önce gerekli restorasyon işleminin başlatılması, tablonun aceleye getirilmeden usta ellere teslim edilip,tekrar kazanılması gerekiyor.Bunları belirtip,tablonun bana anımsattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
Fabrika Salonunun Genel Görünüşü

SÜMERBANK BALO SALONU
Nazilli Sümerbank basma fabrikası o dönemde çevre illerin ve Nazillinin çeşitli etkinliklere en uygun şekilde yapılmış sosyal tesislere sahip tek kuruluşuydu.

Hele tablonun asıldığı büyük salon fabrikanın en gözde mekanlarından biriydi.Tablo,normal giriş yapıldığında salonun sağ tarafında,sıcak mevsimlerde yan kapılar açıldığında ise tam karşı duvarın ortalarında salona girenlerin göz göze gelecekleri pozisyonda asılı dururdu.

Tahminime göre yaklaşık 2,5 metreye 3 metre boyutlarında vardı.Açılış gününde salonda üslup bakımından aynı ressamın fırçasından çıktığını tahmin ettiğimiz daha küçük boyutta İsmet İnönü ve Celal Bayar tabloları da varmış. Bu tablolar sonraki yıllarda kaldırılmış.Bizim çocukluğumuzda salonda yalnız Atatürk'ün portresi asılıydı.
Tablo,resimden çok anlamasam da benzeri az bulunan,sadece bir iki kahverengi tonla yapılmış sanki paraların içindeki gizli Atatürk figürleri havasında etkileyici bir tabloydu.Büyük salonun tavanına yakın 7-8 metrelik yükseklikten yere kadar uzanan Sümerbank kumaşı bordo perdelerin tam ortasında yer alır salondakilere tepeden bakardı.Altında yine aynı kumaştan yapılmış perdelerin kapattığı yemek salonuna açılan bir kapı vardı.

Fabrika balo salonunun ,Atatürk büstü önünden görünüşü


Bu salon pek çok farklı amaçlar için kullanılan adeta müessesenin vitrini
olma özelliğinde ,otomatik açılıp kapanan perdelere sahip müstakil sahnesi,kulisi olan ,sahnenin tavana yakın üst ortasında zamanı daima doğru gösteren yuvarlak bir saat yer alan modern bir salondu.


FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN

FABRİKA ORKESTRASI ve MEŞHUR PİYANO (1950 Yılları)


Salonun sahneye yakın iç köşesinde bazı yazılarda o yıllarda varlığından hayretle bahsedilen piyano dururdu.Piyanonun üstünde yine perdelerin kumaşından bordo bir örtü olurdu ama her çocuk istediğinde piyanonun tuşlarına dokunabilir,işi yaramazlık ve rahatsızlık boyutuna taşımadığı sürece biraz "tıgırdatmasına" izin verilirdi.


Salonun en önemli özelliği sinema salonu olarak kullanılmasıydı. Fabrika ilk açıldığı zaman anadolunun çeşitli yerlerinden Nazilli’ye çalışmak için gelen okul görmemiş,şehir hayatına uzak nispeten cahil sayılabilecek çalışanlarına modern hayatı tanıtmak amacıyla zorunlu olarak seçkin sinema örneklerinin izlettirildiğini böylece bir nevi eğitim ve adap-ı muaşeret öğretilen bir kültür merkezi olarak kullanıldığını büyüklerimizden duyardık.

Sonraları haftada iki gün büyüklere cumartesi gündüz de çocuklara küçük bir ücretle seçkin filmler izlettirilen programlı bir sinema haline getirildi.

Özellikle cumartesi çocuk matinesinin Sümerbank çocuklarının anılarında çok önemli bir yeri vardır. O zamanlar cumartesi günleri yarım gün okula gidilirdi..Okuldan bir an önce eve gelir apar topar üstümüzü değiştirir,iki lokma yer yemez koşarak evden çıkardık.



Sinema vakti gelmeden fabrika bekçileri bizi içeri almadıkları için nizamiye kapısının önünde bekler,Sümerbanktan sağlık nedeniyle ayrılmış kapı önündeki yeşil alanda mavi arabasıyla çekirdek satan Aydın amcadan gazoz çekişen (Gazoz şişesi çalkalanır bir süre beklenir kapak açıldığında gazozun taşıp taşmıyacağı konusunda bahse girilirdi.Kazanan gazozu içer kaybeden parayı öder) çocukları seyrederdik.O zamanlar fabrika önü bugün olduğu gibi meydan halinde değildi.Nizamiyenin sağ ve sol taraflarında üçgen şeklinde simetrik olarak birbirine bakan büyük çam ağaçları altında ortası çimli yeşil demir borularla çevrilmiş küçük park gibi yeşil alanlar vardı,70 li yıllarda bu ağaçlar kesilip Nizamiye önü meydan haline getirildi.

.
Bekçibaşı İlhami pencereden işaret verince bekçiler kapıyı açar çekirge sürüsü gibi sinemaya doğru koşardık.Salona girince işte bu Atatürk tablosu bize sanki “uslu durun çocuklar”der gibi tepeden bakardı.

Sinema sorumlusu (rahmetli) Tayyare Nuri sert bir adamdı yada özellikle bize kendini öyle gösterirdi.Yüzlerce çocuğu bir sinema salonunda 1,5-2 saat kontrol altında tutmak herkesin harcı değildi. Sinemada çekirdek yiyenleri yakalamak uzmanlık alanıydı. Tayyare Nuri’nin feneri yandı ğında yerde veya elimizde çekirdek kabuğu varsa kendimizi kapının önünde bulurduk. Kapıda (rahmetli) Apartman Mustafa durur,sinemanın temizlik ve sandalye düzenini odacı Yaşar amca yapardı.Bir de makinist Rüştü amca vardı bu personel fabrikanın çeşitli ünitelerinde çalışır sinema hizmetlerini ekstra mesai ücretiyle yaparlardı. Yazları yazlık bahçesinde sinema yine aynı personelle haftada 3 gece hizmet verirdi. 1970 li yıllarda seks filmleri furyası ve televizyon yaygınlaşıncaya kadar Sümerbank sineması faaliyetine devam etti.

NAZİLLİ LİSESİ ORKESTRASI
FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYIN

Salonun diğer bir hizmeti ise düğünler ve özel günlerde yapılan balo'lardı.Pek çoğumuzun ablası,abisi,amcası veya dayısı bu salonda yapılan düğünlerle evlenmişti.Fabrika mensupları çok az bir parayla bu hizmetten yararlanırdı.Salonda sadece modern balo şeklinde düğünlere izin verilirdi,geleneksel,davullu zurnalı düğünlere kesinlikle izin verilmezdi.


1960 lı yıllarda Nazilli lisesi müzik öğretmeni Aydın bey'in lise öğrencilerinden oluşturduğu bir orkestra vardı.Bu orkestrada Sümerbanklı rahmetli iğneci Huriye'nin oğlu Mesut,yine Sümerbank çocukları Tufan Akdemir,Kürşat Şekillioğlu ve Başka bir Sümerbanklı İbrahim Yanıköz'ün oğlu Gürol Yanıköz ve Sümerbank kreş hemşiresi Zehra Talu'nun kızı Aylin ile oğlu Salih isminde gençlerde vardı.


NAZİLLİ LİSESİ ORKESTRASI
FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYIN

Bazen başka şehirlerden de orkestralar gelirdi,Özellikle İzmir’den gelen “Kıvılcımlar” orkestrası güzel hareketlerle süslediği Show ile izleyenlerin beğenisini kazanırdı.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN
GIZANLAR ORKESTRASI

Sonraki yıllarda
Nazilli lisesinin 2. kuşak orkestrası olarak kurulan "Gızanlar" grubu salonda düğünlerde çalmaya başladı. Necdet İçellioğlu,Samet Kafkas,Salim Tekçeer ve Lemi Esin gibi Sümerbank çocuklarından oluşan bu grup kısa zaman sonra Yenimahalle ortaokulu müzik öğretmeni Ertuğrul Düzgün önderliğinde "Dinamikler" orkestrasının omurgasını oluşturup, Nazillinin efsane gruplarından biri haline geldi. Nazilli Dinamikler orkestrası, disiplin,müzikal kalite ve kostüm bakımından Nazilli gruplarının çıtasını oldukça yükseklere taşıyıp uzun yıllar başarıyla müzik yaptı. Ayhan Öztemiz ve Gürol Yanıköz'ü de daha sonra Dinamikler orkestrasına katılan diğer Sümerbanklılar olarak hatırlıyorum.

DENİZLİ "ALTIN HOROZ" MÜZİK FESTİVALİ BİRİNCİSİ DİNAMİKLER

Yine müzik öğretmeni Lütfü Selek desteğiyle Mehmet Yumurtacı gibi Nazilli Öğretmen Okulu öğrencileri tarafından kurulan ve aralarında Mustafa Cantok'un kızı Sevinç Cantok ve yine Gürol Yanıköz
gibi Sümerbank mensup ve çocuklarının yer aldığı "Şölen" orkestraları da bu salonda çok güzel düğünler yaptı.



FOTOĞRAFLARI BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYIN.
ŞÖLEN'deki Sümerbanklılar.Gürol Yanıköz,Sevinç Cantok ve Muharrem.
Bu gecelerde herkes sanki Atatürk tablodan değil de bir pencereden kendilerini izliyormuş gibi modaya yakın giyinmeye gayret eder ve en son dansları yapmak için birbiriyle yarışırlardı.
FOTOĞRAFLARI DAHA BÜYÜK GÖRMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYIN.
SALONDA YAPILAN BİR SEMİNERDEN

Salon,turneye çıkan profesyonel,amatör tiyatro gruplarına,okul
gecelerine, Çeşitli meslek kuruluşlarının balolarına,sergi ve defile gibi etkinliklere, seminer, konferans, sendika , sümer spor,ölüm yardımlaşma,yardım sandığı ve cami derneği gibi fabrikaya bağlı yan kuruluşların genel kurullarınada ev sahipliği yapar bu etkinlikler vesilesiyle çalışanlarının kültür çıtasını neredeyse avrupa seviyesinde tutardı. Nazilliden ,özellikle Sümerbank mensuplarının çocuklarından üniversite sınavını kazanan yada memuriyet nedeniyle büyük şehirlere gidenler bu etkinlikler sayesinde bocalamadan yeni hayatlarına adapte olurlardı.

Elbet Atatürk orada değildi,bizleri izlemiyordu ama çalışanlar ve aileleri
Atatürk felsefesinin çizgisinde bugünkünden çok daha ileride yaşıyorlardı.1950-60 yıllarında Nazilli bağlı olduğu Aydın ve yakınındaki Denizli vilayetinden nüfus ve diğer faktörler Bakımından daha ileri bir yerleşim birimiydi.O yıllardaki resmi kayıtlar incelendiğinde böyle olduğu açıkça görülecektir.

Geçmişte bu salonun çatısı diğer çatılar gibi her yıl Sümerbank inşaat bakımcıları tarafından hambez ve sıcak zift kaplamasıyla onarılırdı,iç tavan kaplaması yine özel bir sistemle bezle kaplanmıştı,fabrikanın üniversiteye devriyle bu işlem bir iki yıl yapılmayınca maalesef kimsenin istemediği bu kaçınılmaz sona gelindi.

İşte böyle....
Tablonun bana anımsattıklarını sizlerle paylaştım. Bence,Kimse kimseyi suçlayıp incitmeden elele verip,Atatürk’ün yağlı boya tablosu bir an önce restore edilip yerine asılmalı. Geçmişte Sümerbanklılara baktığı gibi,Adnan Menderes Üniversitesi öğrencilerine de aynı pencereden bakmalı, gözetmeli, denetlemeli.

Her Türk genci gibi özellikle bu günlerde onlarında buna çok ihtiyaçları var.
Muhabbetle....



İlhan ÖDEN

NOT: Atatürkün asıl mirası fabrika kapatılırken kılını kıpırdatmayan Nazilli halkının Atatürk tablosu için futbol maçında eylem yapmasını yadırgadım.Bunu özellikle belirterek,iki işi bir arada çıkaran bu garip eylemi fazla kurcalamadan, "Geç kalınmış,olumlu bir gelişme" olarak değerlendirip başka konularda da aynı hassasiyeti
göstermelerini temenni ettiğimi belirtirim.


8 Mart 2009 Pazar

HER BİRİ SANAT ESERİ SÜMERBANK TAKVİMLERİ


Bu fotoğrafların sizlerde güzel anılar uyandırdığının farkındayım. Çok işlevli bu takvimler belkide hala evlerinizde sandalye minderi,bebek yastığı yada dört beş tanesi birleştirilerek özellikle bahar günlerinde sarılıp uyuduğumuz yumuşacık bir pike olarak sizlere hizmete devam ediyor olabilir.

Hani bazı işgüzarlar,"Ne olacak yani Sümerbank basması işte" diye küçümserler ya... Bu takvimlerde Sümerbank basmasıdır ama hala yıllara ve son yılların süper deterjanlarına inatla direnmeye devam ediyorlar.


Anılarımızda güzel bir yeri olan Sümerbank desinatörlerinin çalışmalarıyla ortaya çıkardıkları her biri sanat eseri olarak niteleyebileceğimiz bu özel takvimler çok değerliydi.Her Sümerbank çalışanına imza karşılığı sadece bir takvim verilirdi.Benim gibi eşi de Sümerbank personeli olan şanslılara aylar öncesinden "Hanımın takvimini bana versene" ricaları gelirdi.


Her seferinde bir bahane bulur savuşturur,sonra Sümerbank emeklisi olan eşimin anne ve babasının evine emeneten bırakırdım.Emaneten olması kayınvalidemin böyle kumaşları değerlendirmesindeki becerisinden kaynaklanıyordu.Biriktirilen birkaç takvim yukarıda anlattığım gibi yine bize Yastık,minder,Pike olarak geri dönerdi.



Takvimler yine aynı kumaştan yapılmış ince uzun kılıflar içinde topluca gelirdi.Takvim dağıtıldığı gün hasta veya izinli olanların takvimleri işyeri amirlerince teslim alınıp mutlaka kendilerine teslim edilirdi.Genel olarak osmanlı minyatür sanatından örneklerden oluşmuş özgün motiflerin seçilmesi gelenek halini almıştı.



Yukarıda fotoğraflarını paylaştığım altmışlı yıllara ait olan takvimleri hatırlamıyorum.Sanırım bunlar personele dağıtılmadı.Öyle olsa babam da Sümerbanklı olduğu için hatırlardım.Sanırım o yıllarda çok moda olan banka promosyonlarından olabilirler.Zaten gerek motif,gerekse şekil olarak diğerlerinde farklı hemen oldukları belli oluyor.

Böyle Sümerbank'a malolmuş,anılarımızda yeri olan bir şekilde bize Sümerbank'ı hatırlatan özel mamul veya hatıra materyallerini elime yeterli foto,belge,vs. geçtikçe paylaşmaya devam edeceğim.Bu konuda Sümerbanklılardan gelecek her türlü yardıma açığım.


6 Mart 2009 Cuma

SANAYİİ' NİN MUSİKİSİ BÖYLE BİTMEDİ !

Eski Sümerbank şimdi A.D.Ü. Sümer kampüs Yönetim binası

SANAYİİ'NİN MUSİKİSİ BÖYLE BİTMEDİ HOCAM !

Sayın Yard. Doç. Dr Hulusi DOĞAN hocam,yukarıdaki linkten gidip makalenizin tamamını dikkatle okudum,olayları detaylarıyla,resmi raporlara dayandırarak açıklamaya çalışmışsınız.

Hatalı yatırımlar,zamanında yapılamayan yenileme çalışmaları, yanlış ücret politikaları, serbest piyasa ekonomisi uygulamalarına uyum sağlayamayan hantal yapı vs…

Dışardan bakınca hepsi doğru yaklaşımlar gibi görünüyor.

Ama keşke bir de içerden bakmayı deneseydiniz.Yada raporları incelemeye ayırdığınız zamanın çok azını,olayları birebir yaşayanları dinlemeye ayırsaydınız.

O zaman size fabrikanın kapatılmasının sadece Nazilli işletmesinin yanlışlarıyla ilgili olmadığını Sümerbank içerisinde işletme bazında üretim politikası uygulanmadığını,her şeyin genel müdürlük gözetiminde,toplu sözleşmelerin,işletme bazında değil ülke genelindeki tüm kamu işletmelerinde çalışan personeli temsilen (Madenler,DDY işçileri,şeker fabrikaları,vs) tek sendika konfederasyonu ile hükümet arasında karlılık,zarar gözetilmeden yapıldığını anlatabilseydik.

Nazilli fabrikasının,yenileme veya basmadan başka ürünlere geçme gibi konularda yetkili ve bağımsız olmadığını,kendini ilgilendiren kararları tek başına alamadığını,her şeyin genel müdürlükçe planlanıp,koordine edildiğini bu sebeple Nazilli Basma işletmesini tek olarak incelenmesinin pek anlamının olmayacağını söyleyebilseydik.

Banka+Fabrika+Mağaza = Finans+üretim+Pazarlama

Mükemmel denklemiyle zarar etmesi imkansız olan kurumun, Bankalarının, Mağazalarının özelleştirme bahanesiyle nasıl elinden kopartılarak alındığını, işletmelerin nasıl tefecilerin kucağına atıldığını anlatabilseydik.

Emekli olan personel yerine işçi alımı yapılmadığından, işletmenin ayakta kalabilmesi için az sayıdaki,işçinin hiç bilmedikleri işleri yapmak için nasıl çırpındığını, dokuma,basma,iplik işçilerinin,40 yaşından sonra nasıl aşçı,elektirikci,muhasebeci olduklarını, işletmenin çamaşır, bulaşık makinelerini tamir etmek ya da hiç bilmedikleri başka işleri yapmak için gayretlerini gösterebilseydik.

Genel müdürlüğün hükümetin direktifleriyle harcamaları azaltmak bahanesiyle yedek parça alımını yasaklamasıyla makinelerin nasıl çalışamaz hale getirildiğini ,malzeme alımı yasaklandığı için fabrika atölyelerinde hurda malzemelerden bir gün bile dayanmayacağı bile bile yapılan makine yedek parçalarını,onlarca kez kaynakla sıvanıp çalışır hale getirilmiş dokuma tezgahı parçalarını,kısaca elimizin kolumuzu nasıl bağladıklarını anlatabilseydik.

İşletmenin zararını azaltacak yada kar’a geçirecek kamu ihalelerinin nasıl elimizden alındığını Ticaret odasına kaydımız olmadığı bahanesiyle alınmadığımız ihaleleri ,asker,polis kıyafetlerinin üretiminin hükümete yakın işadamlarının fabrikalarına nasıl altın tepsiyle sunulduğunu anlatabilseydik

Dr. Erkan Tapan gibi genel müdür,Hüseyin Avni Kutman gibi bilgili çalışkan işletme müdürlerinin çabalarıyla silkinip kendini kurtaracağı anlaşılan Sümerbank üst yönetimini görevden alıp,özellikle zarar ettirilmesi direktifiyle "İşletmeyi çalıştırmaya değil kapatmaya geldim " diyen Fabrika müdürlerine nasıl teslim edildiğini anlatabilseydik.

Sümerbank Kuşadası sosyal tesislerini,Sümerbank Genel müdürlüğüne bağlı,banka, mağaza, fabrikalarda çalışan tüm personel kullandığı halde,bu büyük tesisin ,bakım ve diğer ağır masraflarının neden genel müdürlüğe değil de,Nazilli Sümerbank fabrikasına yüklendiğini sorgulayabilseydik.

Siyasi veya popülist memur tayinleriyle atanan ,işten anlamayan yönetici kadroları anlatabilseydik.

Size verilen,gösterilen,incelediğiniz raporlar bunları yazmıyor hocam,onlar gerçekleri değil istenilen sonuçları hazırlamak için düzenlenmiş sahte senaryoların raporlarıdır.

İçeriden izleyen ,gerçekleri bilen,olayları yaşayan Sümerbank personeli olarak bizler gerçeklere ve yaşadıklarımıza göre doğru değerlendirmemizi yapabiliyoruz. Başkaları ne derse desin hangi raporları hazırlarsa hazırlasın.Bizim için çok önemli değil. En azından biz nelerin doğru olduğunu çok iyi biliyoruz,hocam..

VİDEO (Kazım SOYSAL)

Kazım abimin gözlerinin görmemesi,gerçekleri görmesine engel olamamış.

Bir an için size sunulan raporların doğru olduğunu varsayalım. Nazilli işletmesi zarar eden işletmeydi kapatıldı, Sümerbank’a ait çok karlı başka işletmeler de vardı onlar açık kalabildimi?

VİDEO

SÜMERBANK BAKIRKÖY AVRUPANIN EN BÜYÜK VE MODERN KONFEKSİYON FABRİKASI. KAPATILDI....

Türkiye’nin en değerli işletmeleri,limanları,önemli kuruluşları teker teker özelleştirme bahanesiyle elden çıkarılmadımı? Her şeyin ölçütü "kar"mı olmalıydı yoksa ülkenin bağımsızlığı için bu işletmelerin yaşamasının hiç önemi yokmuydu.Yarın bir savaş olsa para herşeyi satın alabilecekmi? Hocam..

Onlara göre kar-zarar hiç önemli değildi ve infaz kararı çoktan verilmişti. Görevlerini başarmanın gururuyla televizyonlara çıkıp "Sümerbankı Tarihten sildik" derken sevinçten gözlerinin içi parlıyordu.

Özetlersek Atatürkün sosyal devlet anlayışı,Atatürkçü kurumlar, Atatürkün izleri silinmeliydi.

Atatürkçülerle,liberal ekonomik politikayı savunanlar arasında şiddetli geçimsizlik vardı ve bu zoraki evlilik ne şekilde olursa olsun bitmeliydi.

Yeni düzene Sümerbank gibi sağlam kuruluşlar değil, ihalelerinden nema'lanılanacak, etrafındaki asalak taşaron hortumcuları besleyecek yeni kaynaklar lazımdı.

Bloğumdaki “Sümerbank personeli kötü örnek” yazısıyla liberal ekonomi politikasının istediği işçi ve işletme modeli bakımından Sümerbankların neden yok edilmesi gerektiğini bir yönüyle açıklamaya çalıştım.Vakit ayırır okursanız sevinirim.

Nazilli Sümerbank kapanalı 7 yıl kadar oluyor,keşke demek için biraz geç oldu ama keşke size sunulan raporlara karşı kendimizi anlatabilseydik,sesimizi duyura bilseydik.

Çok çalışmış,emek vermişsiniz elinize geçen verilere yada ulaşabildiklerinize göre kapsamlı bir makale hazırlamışsınız ama maalesef tek taraflı ve sizlerin, halkımızın bilmediği bazı çok önemli şeyler eksik kalmış.Hocam..

Emeğinize ve Sümerbank için iyiniyetli çalışmanıza teşekkür ederiz ama madem ki olaylara "Tarihsel bir bakış" yapıyoruz.

Tarih yazacaksa..

Sümerbank’a yapılan gözden düşürme,karalama kampanyalarını, politik oyunları, fabrika, banka,mağaza personellerine yapılan haksızlıklarıda yazmalı ,yoksa bu tarih objektif olmaz değil mi? Hocam !

İlhan ÖDEN



5 Mart 2009 Perşembe

Neden NAZİLLİ ?



http://eab.ege.edu.tr/pdf/7_2/C7-S2-M16.pdf


Sayın Yard.Doç.Dr Hulusi Doğan , yukarıdaki linkte paylaştığı makalesinde Sümerbank Nazilli Basma Kombinasının neden başka yere değilde Nazilli'ye yapıldığını Kömür ve su kaynaklarına yakınlık,bölgedeki pamuk yetiştiriciliği,Pamuk araştırma enstitüsünün olması ve yukarıda paylaştığım kısmıyla Celal Bayar faktörü gibi çeşitli makul sebeplere dayandırılarak açıklamış bunlar da elbette önemli faktörler ama benimde bunlara ilave edeceğim başka daha önemli bir faktör var.



DEMİRCİ EFE FAKTÖRÜ.

Kuvva-i milliye Demirci Mehmet efe tarafından Nazilli'de kurulmuştur.
Demirci Efe,Kuvva-i milliyeye 20.000 nefer toplamayı başarmış,topladığı bu gücü disiplin ve başarıyla yönetmiştir.

Ege bölgesindeki tüm Türk ordusunun baş komutanı Demirci Efe'ydi (Asker yada milis hepsi dahil,Yörük Ali efe de Demirci efenin komutasında Aydın alayı komutanıydı.)Ankaradan komutayı almak için Nazilliye gönderilen Yüzbaşı Refet,bir kurmay gibi efenin emrinde çalışmayı uygun görmüş,belkide komutayı alacak gücü kendisinde bulamalıştı.




Ankara Her iki ihtimali de değerlendirmiş, mutlaka komutayı al, diye emir vermek, anlamsız olacağı düşüncesinde birleşmek zorunda kalmıştı.20.000 kişilik orduyu Demirci Mehmet Efe topladığına göre bunda israr etmemekte haklıydılar.Nitekim Ankara hükümeti efeyi sonraları,Düzce ve Konya isyanlarının bastırılmasında kullandı...




Atatürkle telgraf diyalogları

Demirci Mehmet Efe'nin, -Konya'da Delibaş isyanını bastırmak üzere Albay Şefik (Aker) Bey'le beraber isyan bölgesine hareketini bildiren- Atatürk'e telgrafı:

"Yüce emrinizi saygı ile aldım. Şükranlarımı arz ederim. Bütün mücahit arkadaşlarım ellerinizden öperler. Millî maksatlar için çalışan mücahitlerin önderi, en sadık hizmet edeni olduğumu teyiden arz ederim."

Atatürk'ün, Demirci Mehmet Efe'nin 15 Ekim 1920 tarihli telgrafına cevabı:

"Hissiyatınıza teşekkür ve milletimizin birliğini amaç edinen bugünkü vatanî çalışmalarınızda başarılar diler, bütün arkadaşlara selâm ederim."

İsyanların bastırılmasından sonra Atatürk'ün Teşekkür telgrafı

AYDIN VE HAVALİSİ KUVAYI MİLLİYE UMUM KUMANDANI DEMİRCİ MEHMET EFE KARDEŞİME

Aydın'ın doğru, özlü ve fedakar evlatları Bolu ve Düzce Havalisinde Memleketimizi gavurların esaretine düşürmeye çalışan hainleri pek kahramanca ve fedakarca bastırdılar. Vatanımıza büyük hizmetler ifa ettiler. Allah iki cihanda aziz etsin kendilerine ve umum kumandanları olan zat-ı alinize Büyük Millet Meclisinin kalbi ve samimi teşakküratını taktim eder gözlerinizden öperim. Kardeşim efendim.

ANKARA 11 HAZİRAN 1920 BÜYÜK MİLLET MECLİSİ VEKİLİ

MUSTAFA KEMAL.


Demirci Mehmet Efe ve Çerkes Ethem Nazilli'de,diğer efelerle.

Sert ve acımasız olması,kendisini başarıya götürmesi kadar,düşmanlarının sayısınıda arttırdı,Gücünü kaybettiği takdirde kendisine yapılacak saldırılardan çekindiği için,Atatürk'ün düzenli orduya geçiş teklifini kolay kabullenemedi. Bu konu ve Çerkes Ethemle görüşmesi gözden düşmesine sebep oldu.....

Celal Bayar gibi sonradan cumhurbaşkanlığı makamına gelen önemli bir devlet adamının,Demirci Efenin elinden,Nazilli'nin ileri gelenleri sayesinde canını zor kurtardığı, kötü anılar yaşadığı bir yere fabrika yapılmasını önermesi ve Atatürk'ün Celal Bayarın önerisini hemen kabul etmesi bu kadar kolaymıdır.

Ülkemizde,kömürü,suyu,denize, limanlara yakın ulaşımı daha kolay,pamuk yetiştiren,Aydın,Denizli,Söke,İzmir gibi daha nüfuzlu başka yerler yokmuydu?

O zaman Nazilli kaç kişinin yaşadığı bir kasabaydı?

Bugün Sümerbank arazisini oluşturan arazinin o zamanlar bataklık ve sıtma yuvası olması gibi dezavantajlara rağmen neden Atatürk özellikle Nazilli'yi seçmişti?

Kurtuluş savaşını kazanan ordunun çekirdeğini oluşturan,Kuvvay-ı Milliyenin kurulmasında ve sonraki isyanların bastırılmasındaki Demirci Mehmet Efenin ve Nazilli halkının katkılarını unutmak olurmuydu?Atatürk ,bu hizmetlerinin farkında değilmiydi? Mükafat olarak Sümerbank Basma Fabrikasının Nazilli de açılmasına karar vermiş,en azından başka seçenekleride değerlendirirken kendisine her zaman güvenen ve destek olan Nazilli halkına olan vefa borcunu düşünmüş olamazmıydı?

Buna delil olarak,Atatürkün 1937 yılında bizzat Nazilli'ye gelerek Sümerbank Basma Fabrikasının açılışını yaptığı törene özellikle Demirci Mehmet efeyi şeref konuğu olarak davet etmesini gösterebiliriz.

Efeler Nazilli Sümerbank Basma Kombinasının açılış töreninde

Bu bilgileri kızımın üniversite bitirme tezi için yaptığımız araştırma sırasında,O zaman Nazilli efeler derneğinde bize çok yardımcı olan,Demirciefe'nin şimdi rahmete kavuştuğunu duyduğumuz eski bir kızanından almıştık.(hatırladığım kadarıyla adı Ali efe olan yaşlı bir amcaydı) bu bilgilerden vardığımız sonuca göre , Atatürk'ün fabrikanın yapılacağı
yerin neresi olacağına karar vermesinde ,Kuvva-ı milliye , Demirci Mehmet Efe ve Nazilli'nin katkıları belkide en önemli faktördür.

Bu düşüncemi 24 mart 2007 tarihinde aşağıdaki linkte adresi olan www.zeybekler.net forumunda paylaşmıştım.Bu mesajıma ve konuyla ilgili diğer mesajlarıma buradan ulaşabilirsiniz.

http://www.zeybekler.net/forum/index.php?topic=638.20


http://www.zeybekler.net/forum/index.php?topic=638.40#quickreply





Yukarıdaki fotoğraf Nazilli Sümerbank fabrikasının açılış töreninden bu fotoğrafta Demirci Mehmet efe'ye benzettiğim kişiyi Demirci efe'nin fotoğrafıyla yanyana getirdim.Kişisel düşüncem Demirci efe olduğu yönünde.
Giyim konusu kimseyi yanıltmasın,Efe ve ailesi modern giyinmeyi bilen ve seven bir aileydi.Bu şahsın Atatürk'ün maiyetinden biri olma ihtimalini de düşünerek,Atamızın başka başka yerlerde çekilen pek çok fotoğrafını inceledim. Diğer yurt gezisi fotoğraflarında raslamamış olmam bu kanaatimi güçlendirdiği için paylaşıyorum.

İlhan ÖDEN

Not: İşgal ordularına karşı,Ege Ordusu genel komutanı olarak başarıyla mücadele eden hemşehrimiz Demirci Mehmet Efeyi yeterince tanıyor ve anıyormuyuz? Demirci Efenin kontrolundeki güçten çekinen Ankara hükümetinin onu pasifize etmek için uyguladığı gizli yöntemler,Denizli olayları ve Celal Bayar'la olan husumetlerine dayanarak ve özellikle 1960 sonrası Celal Bayar cizgisindeki politikacılar tarafından Demirci Efeyi gözden düşürme,karalama ve unutturma çabalarına karşı Nazili'li hemşehrilerine Demirci Efeyi savunma ve unutturmama yönünden bir görev düşmüyormu?

İnternette,yazılı basında hiçbir tarihi belgeye dayanmayan yalan yanlış hakarete varan ölçüde ağır yazılar yazan ahlak yoksunu yazarlara karşı susup oturacakmıyız?

Yukarıda paylaştığım bilgiler Atatürk'ün "Büyük Nutuk" da bizzat yazdıklarından alıtıdır. Belgelidir.

Fotoğrafı Facebook Nazilli Sayfasından aldım teşekkür ederim.

2008 yılından beri bu heykelin dikilmesi gerektiği konusunda bloğumda ve fırsat bulduğum her platformda yazıyor ve söylüyorum.Umarım küçük de olsa katkım olmuştur.Seslerimize kulak verenlere ve bu anıtın yapılması için katkısı olan herkese teşekkürler ve saygılar sunarım. Demirciefe Nazilli - Nazilli de Demirciefe demektir.Her nekadar tarih yazanlar gölge etsede Demirciefe Kuvva-i milliyenin kurucusu ve komutanıdır.Nazillinin gururudur.

4 Mart 2009 Çarşamba

SÜMERBANK'ı ve SENİ UNUTMADIK ÖĞRETMENİM



UNUTMAYACAĞIZ

Türkiye Ekonomisi - 17.04.2008 - 10:04

SÜMERBANK ve TÜM SÜMERBANKLILARIN ANISINA SİZİ UNUTMADIK ÖĞRETMENİM,

Bu replik, öğretmenler günü için, Sümerbank'ın hazırladığı bir reklam filmine aittir. Bu reklamı görüpte duygulanmayanınız olmuş mudur?


VİDEO
Meriç Koloğlu'na teşekkürler (Ada Ajans arşivi)
( İlhan Öden tarafından eklenmiştir.)


TÜRKİYE'Yİ ve SÜMERBANK'I ÇOK SEVİYORUM, Bu replikte eski bir Sümerbank reklamından...

VİDEO
Meriç Koloğlu'na teşekkürler (Ada Ajans arşivi)
( İlhan Öden tarafından eklenmiştir.)


Sümerbank denince gözümde, kararmış gri badanalı, köhne bürolar canlanırdı. Bu bürolarda kollarında, manşetleri ve pazuları lastikle büzülmüş siyah kolluklar takılı gözlüklü, asık suratlı tembel memurlar çalışırdı. Tekstil Mühendisi diplomamla, yeni mezun olarak iş arıyordum. Bir yakınım, seni Sümerbank’a yerleştireyim dediğinde;


-Ben yıllarca Sümerbank’ta çalışmak için mi okudum? Cevabını vermiştim.


Sümerbank’ta staj yapan bir arkadaşımdan, o yüksek duvarların arkasındaki üretim seferberliğini öğrendim. Fikrim değişti.


Sümerbank ‘’okuldur’’ denmişti bana. Okul ne kelime, bilgi isteyene, kendini geliştirmek isteyene, okyanustu Sümerbank.


Sümerbank, Atatürk'ün ekonomik devriminin mihenk taşıydı.


Sümerbank, vasıflı insan gücü yetiştirilmesi amacıyla, hem işletmelerinde sürekli eğitim uyguladı, hem de yurtdışına eğitim için öğrenciler gönderdi. Türkiye’nin bağımsızlığı için yapılan millileştirme ve devletleştirmelerde de Sümerbank önemli görevler üstlendi.


Sümerbank, Anadolu’nun değişik bölgelerinde, başka hiçbir sanayi tesisinin olmadığı yerlerde fabrikalar kurdu; istihdam olanağı sağladı. Bölgenin zenginleri ellerindeki parayı ticarette kullanırken veya büyük kentlere aktarırken, devlet, Sümerbank eliyle yatırım yaptı. Birçok bölgede ilk önemli fabrika, Sümerbank’ın işletmesiydi. Devlet, “kerim devlet, ” “baba devlet” veya “sosyal devlet” rolünü, bu fabrikalarla yerine getirdi. Bu fabrikalar, Anadolu’nun birçok bölgesinde işçi sınıfının çekirdeklerini oluşturdu. İşçiler, çok sayıda işçinin bir arada çalıştığı büyük işletmelerde sınıf kimliğini kazandı.


Türkiye’nin “sanayi okulu” Sümerbank, Türkiye ekonomisinin geliştirilmesine, halkın refahının yükseltilmesine, Türkiye’nin siyasal bağımsızlığının ekonomik altyapısının oluşturulmasına, halk ile devlet arasındaki bağların güçlendirilmesine ve farklı etnik kökenlerden ve inançlardan insanların ulus ve sınıf bilinçlerinin geliştirilmesine çok önemli katkılarda bulundu. Sümerbank’ın işletmeleri, bulundukları bölgelerde sosyal devletin çekirdekleriydi.


Bu nedenle de, yabancı güçlerin saldırısının ilk hedeflerinden biri, Sümerbank oldu.


1935’te kurulan Kayseri bez fabrikası ve lojmanları , Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kamu yatırımıdır. İsmet İnönü Sovyetler Birliğinden 8, 5 milyon lira kredi alarak tasarımını Sovyetlere yaptırmıştır. Sümerbanklar, halk tasarrufuyla oluşturulmuş ve Türkiye'de ilk modern tekstil kuruluşu olarak büyük bir üne kavuşmuştu. Demir-çelik tesisleri, çimento fabrikaları, kağıt ve selüloz tesisleri Sümerbank bünyesinde kuruldu ve bunların daha sonra kendi bünyesinden ayrılarak ayrı birer kuruluş olmasını sağladı.


Bakırköy Pamuklu Sanayii Müessesesi Yünlü Sanayii Müessesesi Defterdar Fabrikası Yünlü Sanayii Müessesesi Bünyan Fabrikası Yünlü Sanayii Müessesesi Isparta Fabrikası Yünlü Sanayii Müessesesi Hereke Fabrikası Basma Sanayii Müessesesi İzmir Fabrikası Basma Sanayii Müessesesi Denizli İplik Fabrikası Nazilli Basma Sanayii Müessesesi Ereğli Pamuklu Sanayii Müessesesi Kayseri Pamuklu Sanayii Müessesesi Yünlü Sanayii Müessesesi Merinos Yünlü Sanayii Müessesesi Gemlik Suni İpek ve Viskos Mamulleri Sanayii Müessesesi Kendir Sanayii Müessesesi Ateş Tuğla Sanayii Müessesesi Kütahya Seramik Sanayii Müessesesi Alım ve Satım Müessesesi Genel Müdürlüğü Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Sanayii Müessesesi Antalya Pamuklu Dokuma Sanayii Müessesesi Suni Tahta Sanayii Müessesesi


Sosyal devlet her şeyi öyle güzel tasarlamıştı ki fabrika kurduğu her şehre uygarlık götürdü. Her fabrikanın bir sinema salonu vardı. Bu salonlarda çalışanlarına ve ailelerine film gösterilerinin yanı sıra, tiyatro gösterileri, yılbaşı baloları, konserler, eğitim seminerleri ve düğünler yapılırdı.


Türkiye'de bir dönem Kloze önlük olarak tabir edilen ilkokul önlüklerinin kumaşları, Sümerbank memurları veya muhtarlıklara dağıtılarak, her öğrenciye ücretsiz ulaştırılmıştır.


Ordumuzun, Çadır bezi, kamuflaj elbise kumaşı, postal, ayakkabı, iç ve dış giysi (erlere dağıtılan, yün ve pamuklu fanila, uzun yün don dahil),


Polis teşkilatımızın iç ve dış giysi, ayakkabı, postal,


Kredi ve Yurtlar Kurumunun, çarşaf, nevresim ihtiyacı Sümerbanklarca üretilirdi.


Halkımızı Divitin, pazen, poplin, kefen bezi, Merinos yünlüsü, kaput bezi ile tanıştıran Sümerbanklar 1986’dan itibaren, Özal Hükümeti döneminde, görsel ve yazılı basın tarafından, ‘’HALKIN SIRTINDAKİ KAMBUR’’, ‘’ARPALIK KİTLER’’, ‘’ZARAR EDEN KURULUŞLAR’’ gibi, bir iftira ve karalama kampanyası başlatılarak bilinçli bir şekilde halkın gözünden düşürülmüştür.


Bu kuruluşlar sırf yukarıda saydığım devlet kuruluşlarına üretim ve satış yapsalar yine de zarar etmezlerdi. Etmiyorlardı da...


Zarar etmediklerini, tepeden gelen emirlerle, muhasebe bölümlerinin, yıl sonu bilançolarını çıkarırlarken, sabahlara kadar çalışarak, büyük karları, hesaplar üzerinde oynamalar yaparak zarar şeklinde gösterdiklerini en iyi biz çalışanlar biliriz. O zamanlar neden zarar gösterme çabasında olduklarını anlamamış, gelen tehlikeyi görememiştik.


20 Milyon lira sermaye ile kurulan Teşekkül, yine 1987 itibariyle 200 Milyar liraya yükselmiş olan sermayesi ve 40.000’e varan personeliyle ülkemizin en büyük sınai kuruluşları arasında yer almışken bu tarihten itibaren özelleştirme süreci başlatılmıştır.


Bir tarihti Sümerbank. Ekonominin, özellikle tekstil ve giyim sanayinin temeliydi ve en önemli kurumuydu.


Özelleştirme adı altında Sümerbank’ın kamuya ait malları, üretim tesislerini, makinaları, kalifiye personeli, Pazar potansiyelini yok ettiler. Makinalar hurdacılara satıldı. Değerli fabrika arsalarında site inşaatları yapıldı. Hazineye para girdisi sağlandığı da yalan. Bir çok kurum hibe edilirken, pek çoğu da bazı kişilere peşkeş çekildi.


Eskişehir fabrikasının satışı gerçekleştiğinde, depolardaki boyarmadde, kimyevi madde vb. miktarının değeri, tüm fabrikanın, lojman binalarıyla satışından elde edilen değer kadardı. Alan kişi depolara bakmamıştı bile. O depolardaki mallar işçilerin büyük özverisiyle, hızla kamyonlara yüklenip, henüz üretime devam eden Nazilli ve İzmir basma fabrikalarına nakledildi. Fabrikaların kapatılmasındaki tehlikeyi görüp, günlerce çoluk çocuk fabrika bahçesinde sabahladık. Halk desteği arkamızda olsaydı kapatamazlardı. Yaptıkları hesap tutmuştu. Halkın gözünde asalak haline getirildiğimiz için yalnızdık. İzmir, Merinos, Bakırköy.... Çok direndik. Yalnızdık. Halka derdimizi anlatamadık... Malınıza sahip çıkın dedik ilanlar astık. Çünkü gazeteler ve televizyonlar direnişimizi haber yapmadılar. Bugün dahi halk hala özelleştirmeyi anlamış değil. Söylenenle yapılan bir değil.


Bizler Sümerbank ekmeği yedik. Çocuklarımıza da yedirdik. Alnımızın teriyle en helalinden, son kuruşuna kadar hakkettik kazandığımız maaşı.


Devletimize, milletimize helal ettik hakkımızı. Ama ekmek kapımızı kapatanlara, yarınlarımızı karartanlara, çocuklarımızı işsiz bırakanlara, saçı bitmedik yetimin hakkını peşkeş çekenlere, ata mirasımızı çarçur edenlere, asla helal etmedik.


Unutmayacağız


Narçiçeği


Blognot: Bu yazımı, Sevgili arkadaşımız Ümit Culduz'a ithaf ediyorum.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=104404





Efendim güzel yazınızı,çok sevip,duygulandığınız video ve reklam afişlerini bahsi geçen yerlere yerleştirerek paylaşıyorum.Ne mutlu bizlere,sizler gibi güzel ve değerli insanlarla aynı kurumda görev yapmışız. Sizlerle aynı olayları yaşayan aynı duyguları paylaşan eski bir Sümerbank personeli olarak hürmetle ellerinizden öperim.Selamlar. İlhan ÖDEN